Kan Bağı Bağışı

343 45 19
                                    

(Tek bir cümle de olsa kurgunun gidişatıyla ilgili, bölümlerle ilgili görüşlerinizi belirtin lütfen. İyi veya kötü ama objektif. Her bakış açısını görmeye istekliyim.)

"Aileden vazgeçemezsin. Aileye sırt çeviremezsin. Bazen sabrın taşar ve bir daha asla ile başlayan cümleler kurarsın. Kendine söz verirsin asla konuşmayacağına, asla düşünmeyeceğine dair. Boş cümlelerdir bunlar. Ardından geçen kısa bir zaman dilimi içinde bütün sözleri bozarsın. Biz de sizinle öyleyiz kuzularım. Her ne kadar bazen beni üzüp kızdırsanız da her ne olursa olsun benim meleklerim olduğunuzu unutmamanız lazım. Benden yana zaten bir şikayetiniz olmayacağı için beni anlamanızı rica ediyorum. Yılların estirdiği sert rüzgarlar yavaş yavaş peşine benden de parçalar takıyor. Yaşlanmak zihnimde uzak bir kavram olsa da bedenimle pek bir haşır neşirler. Bu yüzden de bana bir şey olmadan sizi hazırlamak istiyorum. Gerçek bir aile olmak için hazırlanmanız lazım."

Küllüğe bırakılmış kül küçük parçalara bölünerek zemine yayıldı. Üstünde çok hafif bir duman vardı ama hemen söndü. Beyaz ince çubuk dudaklara doğru ilerledi. Dudakların çevresindeki kaslar yerlerini önceden hazırladıkları çukurları oluşturdu. Kaslar kırıştığında dudak da büzüşmüştü beyaz ince çubuğun şekline ayak uydurmak için. Her şey yavaş çekimde gerçekleşiyordu. Sıradan günün sıradışı sohbetiydi şu an olanlar.

Birinin konuşup diğer ikisinin sadece dinlediği bir durum olsa da sohbet denilebilirdi işte. Herhangi bir aile gibi günlerinin nasıl geçtiğininin talimatını vermek için masaya oturmamışlardı. "Ev" sahibesinin isteğiyle birlikte onu dinlemeye başlamışlardı.

İçinde bulundukları duruma patron-çalışan ilişkisi, işveren-işi yapmak zorunda olan ilişkisi veya sahibe-köle ilişkisi denebilirdi ama aile bütün bu olasılıklardan uzak ve mantıksızdı.

"Bizim ailemizin dalları uzun, kökleri kuvvetli. Derinlere kazınmış. Dallar budanmadan da çoğalıyor, genişliyor. Tabii bazen dallar ağaçtan bağımsızlaşmak zorunda kalıyor ama eninde sonunda özüne dönecek. Sadece bu sefer bir dalı budayacak, iki farklı ve de tamamiyle yeni dal elde edeceğiz. Hayatta çok haksızlık var meleklerim. Umarım hiçbiriyle karşılaşmazsınız. Ben size yatacak yer, yiyecek bir şeyler, üstünüze geçirecek kıyafetler ve uğraşacağınız bir meşguliyet sağlıyorum. Siz de benim meleklerim olarak bana koruma sağlıyorsunuz. Adil bir anlaşma, değil mi?"

Adildi pekâlâ. Bu zamanda aranda gerçek bir kan bağının bulunmadığı kim senin bu denli ihtiyaçlarını karşılardı ki?

"Midem kendi özerkliğini ilan etti. Artık konuşabiliyor, hissettiğim kadarıyla hareket edebiliyor ve sinirlenebiliyor."

Hiçbir zaman fazla yemek tüketen insanlar olmamıştık. Ancak yemek yemeden de yaşayabileceğimizi kanıtlamış yeni nesil birer Lokman Hekim de değildik. O gemiden ve gemiyi hapsetmiş sudan kurtulduğumuz günden beri bir şey yememiştik. Ne birbirimizden başka biriyle konuşabiliyor, ne de yemek isteyebiliyorduk. Mürettebat kargoyu indirdiğinde biz de mevsimlik işçi gibi bohça bavullarımızı elimize alıp yürümeye başlamıştık. Kimseden bir para beklentimiz olmamış, kimsenin de niyeti olmamıştı. Ancak bize birkaç saatliğine yol gösteren Budd'ın dediğine göre biz saftık, salaktık. Bir insan günlerce denizde acı çekip neden bedavaya çalışırdı ki? Üstelik ölüm tehlikesi atlatmıştık.

Bizi gittiği yere götürmesinin yeterli bir ödeme olduğunu, zaten böyle konuştuğumuzu söylemiştik savunma için. Budd ise bize bir kez daha acıyarak gülmüş, "Mürettebata katılmak için başvurduğunuzu söyleyip inmeniz gereken yerde de ayrılacağınızı belirtip kaçabilirdiniz, en azından cebinizde birkaç kuruş para olurdu," demişti.

KopuklukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin