Küllü Mangırlar

513 56 19
                                    

"Büyüyünce ne yapmak istiyorsun?"

"Zarar vermek istiyorum."

"Neye?"

"Her şeye."

Karanlıkta kimi nasıl görmek isterseniz öyle görebilirdiniz. Berkan pek de istekli olmadığı bir kızla sevişmenin en güzel yolunun karanlık olduğunu söylemişti bir keresinde. Katılıyordum ona. Karanlık birçok şeyi kolaylaştırıyordu. Karanlık birini öldürmeyi kolaylaştırıyordu. Karanlık öldürülen cesedi saklamayı kolaylaştırıyordu. Karanlık tiksindiğiniz insanla rutininizi halletmeyi kolaylaştırıyordu.

Duyularınızdan biri tam olması gereken zamanda kapanıyor, sadece duymak ve hissetmek zorunda kalıyordunuz en azından. Pembe ışıklar olmasaydı daha da iyi olurdu yine de.

Konudan uzaklaşıyordum.

Geniş odanın kapısında dikilen silüet bana her zamanki gibi Doruk'u andırıyordu. Saçları kısa olan herkes bana onu çağırıştırıyordu zaten.

"Anne ışıkları açabilir miyim?" diye sordu ses tonunda bıkkınlık sezilen silüet.

Rahşende Hanım yavaşça gülümsedi.

"Aç istiyorsan."

Oğlunun sitemini anlayışla karşılamıştı. Oysa işin aslı Rahşende Hanım ışıkların kapalı olduğunun farkında bile değildi.

Kristal avizeden sekip bütün odaya dağılan ışık gözlerimizi kısmamıza sebep olmuştu. Şimdi de silüet silüet olmaktan çıkmış, büyük bir ışık kütlesine dönüşmüştü.

Ayak sesleri yakınlaştı. Pahalı olduğu bir saniyelik bir koklamayla anlaşılan parfüm yanımızdan geçti ve ikili koltukta yerini aldı. Görüşümüz yerine geldiğinde kafamızı kaldırıp adama baktık. O da bize bakıyordu. Bizim ifadelerimiz stabil, onun bakışları ise sertti. Buradaki varlığımızı yadırgıyor olmalıydı.

"Çağın senin için bunları mı buldu gerçekten?"

Sesinde sitem vardı. Sesinde çekememezlik, tahammülsüzlük vardı.

Rahşende Hanım sakinliğinden ödün vermeden, "Evet daha yeni geldi Karmila ve Nora," dedi.

Eli başta bizi tanıtmak için kalktıysa da geri inmişti. Hangimizin hangimiz olduğunu gösteremezdi. Yüzde elli şansı, yüzde sıfır uğraşma isteği vardı. Hareketlerinden bir zamanlar o değerli taşların burnunu çökertmesine ihtiyacı olmadığı anlaşılıyordu. Bu, üzücüydü. Yıldırıcıydı.

Onun yerinde olsam şayet bu karanlığa beni sürükleyen biri varsa ona dünyevi bütün acıları yaşatır, sonra da kendimi ilahi huzura kavuştururdum. Çünkü boşluk, kalmayı çok da isteyeceğim bir yer değildi.

İnsanın durumu nasıl olursa olsun acıyacak birilerini bulabilmesi komikti. Belki de ne durumda olursak olalım başkalarının bizden daha kötü, daha çaresiz bir durumda olduğunu bilmek bize eser miktarda üzüntü karıştırılmış bir tatmin edicilik bahşediyordu. Kendimden biliyordum.

Ezra uzun süren sessizlikten rahatsız olmuş olacak ki, "Buraya gelmeden önce size birkaç bilginin verildiğini varsayıyorum. Annemle tanıştığınıza göre yapmanız gerekenleri öğrenmeniz için beni takip edin. Çok fazla vaktim yok."

Oysa bizim çok fazla vaktimiz vardı. Bizim bütün vaktimiz başkalarının hesaplarına yatırılıyordu. Örneğin Afitap'ın hesabında belirli bir vakit limiti yoktu. Hesabına girdiğinizde bakiyede hep Karmila ve Nora vardı. Limitsiz. Karmila ve Nora'nın vadesi dolana kadar sınırsız.

KopuklukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin