Soğuk havada nefesler sigara dumanına karışıyordu. Ayaklarda yer edinmiş botlar bedenlerin kendini ısıtmak için çırpınışlarının etkisiyle yerdeki karı eziyor ve çamur, beyazlığı kahverengiye çeviriyordu.
Sigaradan aldığı bir nefesi nefsine tercih etmiş olan çocuklardan biri Nora'ya döndü.
"Yarın bir adamı döveceğiz. Biraz kanlı olacak. Beyaz giyme."
Nora kafasını salladı. Beyaz giymediği günler adamlar hem dövülür hem de öldürülürdü. Beyaz ancak ve ancak uyarı mesajı iletileceği günlerde giyilebilirdi.
Saat iyice geç olmuştu ve uyumak istiyordu. Üstünde yattıkları süngerler çok konforlu olmasa da insanı gözünü kapatıp kendini arındırmasına izin veriyordu.
Etrafı yorgun gözleriyle izledi. Buraya yaklaşmak zorunda kalanlar hızlı yürüyordu. Başlarını kaldırmayarak iyi de bir tercih yapıyorlardı.
Nora ve Karmila bilmeyerek başlarını kaldırmış, gözlerini dikmişlerdi. Böyle olacağını bilmelerinin elbette ki bir yolu yoktu. Belki olasılığı vardı.
Yanındakilerden biri hızla burnunu çekti. Veya burnuna çekti. Nora ilgilenmek istemiyordu.
"Sen de ister misin? Gerginliğini alır."
Nora hayretle yanındakine baktı. İsterdi. Ama alamazdı.
"Lan ne yapıyorsun? Onlara hiçbir şey veremezsin."
Sinirle yanlarına yaklaşan bir diğeri arkadaşını yana itti.
"Seni bekliyor."
İlk başta Nora kendi üzerine alınmak istemedi. Ama baskı elle tutulabilecek düzeydeydi. Yavaşça onu takip etmeye başladı. Dumanın her türünü soluduktan, yerin altında her yaşanan şeye bir kez daha tanık olduktan sonra onun odasının önünde durdular.
Karmila'nın yanında olmasını her şeyden çok istedi o an. Ancak şu an derin bir uykuya dalmış, gün içinde her ne yaşamışsa onları unutmaya çalışıyor olmalıydı.
İkisini kontrol altında tutmalarının bir yöntemi de "çalışma" saatlerinin üstünde yaptıkları değişikliklerdi. Nora'yla işleri bittiklerinde Karmila'yı alıyorlardı. Böylece birbirlerinin yüzünü bile doğru düzgün göremiyor, konuşamıyorlardı. Nora uyumaya indiğinde hiçbir şey düşünmeyecek ve yapamayacak halde oluyordu ve Karmila'nın da hemen onların yanına çıkması gerekiyordu. O da uyumaya indiğinde Nora'dan bir farkı olmuyor, her şey muntazam bir mesai devredilişi içinde gerçekleşiyordu.
Gün içinde maruz kalınan psikolojik yük beden dinçliğini de yok ediyor, bazı zamanlar üstlerinde kurumuş kanla uyuyakalıyorlardı.
Kapının önünde durduklarında alnında biriken ter taneciklerini sildi. Dışarısı fazlasıyla soğuktu. İçerisi de soğuktu. Ama üstündeki baskı onu çöl sıcaklığına dayanmaya çalışıyormuşçasına terletiyor, bazen de kutuplarda gibi titretiyordu.
Kapıyı tıklatıp içeri girdiğinde yanındaki yukarı çıkmıştı bile. Yarıda bırakmak zorunda kaldığı sigara keyfine kavuşmak için sabırsızlanıyordu ne de olsa.
İçeri girdiğinde her zamanki gibi etrafı bulanıklaştıran bir duman tarafından karşılandı. Dumanın bu odanın içindeki yaşananları gizlemek için yaratılmış hayali bir atmosfer mi yoksa kullanılan insanın acılarını gizlemek için yaratılmış maddelerin gerçek bir etmiş miydi, bilmiyorlardı.
Odaya adımını attığında ilk anda Nora'yı beklediği parlayan dişlerinin selamlamasıyla belli olmuştu. Yanında bir daha vardı. Masanın önündeki koltuklardan birine sinmiş duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kopukluk
Mystery / Thriller"Bizim hayatımızda şikayet edebileceğimiz basit sorunlar, cüzdanımızda her renkten kağıt parçaları yoktu. Bizim cüzdanımız da yoktu." Sokakta can bulan, orada da can vereceklerini düşünen iki insan. Yaptıkları ve yapacakları için üzgün olduklarını ş...