"Doruk'un bana güvenmesini bekliyorum. Zaten güveniyor, evet ama bu kadar basit bir görev için özellikle onları istemem ve büyük meblağda para teklif etmem onu şüphelendirdi doğal olarak. Yani güvenmekten ziyade tereddütlerini giderene kadar zaman vermeniz lazım. Alıştıktan sonra harekete geçeceğim. Onlar sadece oğlanla kızı göndermeye devam etsinler. Her gün güya onları izleyecekler."
Adam telefonu kapattığında derin bir nefes verdi. Loş odası sigara dumanıyla iyice dayanılmaz bir hâl almıştı. Deri koltukların kendine has kokusu da eklendiğinde oda insana gün ışığını ve oksijeni özletiyordu. Bazen hayal edebiliyordu.
Etrafta kimsenin olmadığı bir sabah vakti mesela. Etrafta yeşillik de olabilir, su da olabilir. Sahil kenarında içine misafir edebileceği en derin nefesi de alabilir, ağaçların arasında ayakkabısının altındaki yapraklar çatırdarken kuş seslerini de dinleyebilirdi.
Sadece olmak istediği son yerin bu basık oda olduğu kesindi. Burası dışında her yer. Burası dışında herhangi bir yer.
Sıkıntıyla masasından kalktı ve küllükteki bükülmüş sigara mezarlığına bir yenisini daha ekledi.
Odasından çıktığında uzun koridorda müziğin sesleri boğuk bir şekilde duyuluyordu. Bazı sunulanlarla yetinemeyen müşteriler buraya kadar taşmıştı. Etrafın beklenildiği gibi olmasını sağlamak için para verdiği o şişmiş balon korumların hiçbir faydası dokunmuyordu.
Görünüşte yapılıydılar. Kollarıyla bir arabayı kavrayıp diğer tarafa fırlatma kapasitelerine sahip gibi gözüküyorlardı. Oysa gerçekte hiçbir yararları yoktu. Ağzı açıldıktan sonra hızla sönen balonun çıkardığı sesin bir gün onlardan da gelmesini bekliyordu.
Dış kapıya ulaşması için daha aşılması zor yolu vardı. Doğdukları andan itibaren bir şeyler için koşuşturan insanların uğruna hayatlarını feda ettikleri o kendi işinin patronu olma ayrıcalığını genç yaşta edinmişti. Ama toyluğunun getirdiği yanılgıları da bir kenara bırakamamıştı.
Başa geçtiğinde kendini özel hissetmişti. İşte bu büyük bir hataydı. Kendini diğerlerinden ayrı bir kefeye koyduğu anda kefene giren kendisi olur; terazinin dengesi bozulurdu ve havada kalıp bulutların üstünde gerçeklik kavramını yitiren de o olurdu. Çünkü başına geçtiği işte kimsenin onu umursadığı yoktu gerçek anlamda. Aksine, işletmesine gelen insanlar kendilerini bile umursamıyor; hatta hatırlamıyordu.
Hepsi açgözlülükten kendi paylarına düşeni almışlardı. Ayarlayabildikleri her gece buraya gelmek onlar için bir başarı; ertesi sabaha hiçbir şey hatırlamamak ise bir onurdu. Hayatlarını yaşadıklarını düşünüyorlardı. İnsanlarla dolduğu için daralan bu alana sığışıp ter ve salya dolu ortamda birbirlerine yaslanıyor, sürtünüyor ve kusuyorlardı.
Hayatlarının belki de en çılgın gecelerini bu şekilde özetlemek kimine göre yanlıştı. Ama o yıllardır buradaydı, yıllardır görüyordu. Süslenerek dikkat mıknatısı olmaya çalışıyor, en güzel kokularını sıkıp en sosyal hallerini takınıyorlardı. Bir saat sonra ise maskenin üzerindeki boyalar terden akıyordu. Sonra vücutları bu denli kontrolden çıkmayı kaldıramıyordu.
Alkol geçirmez gibi etrafta dolaşanlar sabah yediklerini yerdeki bulamaçlardan seçebilir hâle geliyordu. En sonda ise maskenin çatlama anı geliyordu. Bütün o kokular, kıyafetler ve törpülenerek oluşturulmuş mükemmellik uçup gidiyordu. Geriye arkadaş ortamında övünülecek kusmuk kokulu anılar kalıyordu. İçip sarhoş olmuşlar ve dağıtıp yıkmışlardı. Ama sabah erken kalkmaları gerekiyordu. Sabah erken kalkıp bir önceki çılgın geceyi yâd etmeleri.
Adam dışarı çıktığında kapının yanında dikilen çalışanlarına baktı.
"Kapı süsü olun diye mi aldım ben sizi işe? İçeriye bakanlar nerede?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kopukluk
Misteri / Thriller"Bizim hayatımızda şikayet edebileceğimiz basit sorunlar, cüzdanımızda her renkten kağıt parçaları yoktu. Bizim cüzdanımız da yoktu." Sokakta can bulan, orada da can vereceklerini düşünen iki insan. Yaptıkları ve yapacakları için üzgün olduklarını ş...