Gururlu biri olabilirdiniz. Bu sizi başınızı inatla dik tutmanızı sağlardı. Gurursuz da olabilirdiniz pekâlâ. Genellikle gururlu olduğunuzda kaybederdiniz. Gurursuzluğunuz ise size kısa vadeli mağlubiyet gibi görünse de asıl zaferi getirebilirdi.
Önemli olan yaptıklarınızın farkında olmaktı.
Ben farkında olup gurursuz olmayı seçmiştim.
Bir gölge süzüldü odaya. Yavaşça ilerledi. Sadece bir gölge olmadığı anlaşıldı.
Gölgeler en güzel esanslarla çevrili olmazdı. Gölgelerin elinde en değerlisinden taşlar, ruhlarında ise çakıltaşlarından oluşan kayalar bulunmazdı.
Bugün ben ganimet odasında uyuyordum. En azından uyduğum izlenimi veriyordum. Her seferinde kendinizi psikolojik olarak hazırlamaya çalışırdınız. Bu, sistemin içinde sıkıştırılmış bir öğrencinin her seferinde hayatını belirleyecek kağıt parçasını almadan önce kendine sakin olmasını öğütlemesi gibiydi.
Kendi kendine tekrar ettikçe daha da kötü olurdu.
Ben de kendime etkilenmemem gerektiğini söylüyordum.
Gölge içeri süzüldüğünde gözlerimi açmamaya çalıştım. Bu Medusa'ya bakma isteğini bastırmaya çalışmak gibiydi. Tek fark bu gölgedeki yılanlar saçlarında değil, ağzındaydı. Konuşmaya başladığında ilk yılanlar tarafından zehirlenir, o gözleri gördüğünüzde de belki bedeniniz değil ama zihniniz taşlaştıktan sonra onu yapandan başka birine itaat etmezdi.
Karanlıkta bu odada ne olduğunu bildiğiniz cisimler şekil değiştirirdi. Onları buraya toplayan bizdik ama sahibi gölgeydi.
Bir gölge hiç bu kadar üstünüzü örtemezdi. Güneşli günlerde bir gölge arayışına girerdi insanlar. Hafif bir esinti, saçların arasında ufak bir yolculuğa çıkacak ve tenimizdeki nemi buharlaştıracak bir gölge.
Bizim günümüz hiçbir zaman aydınlık olmasa da her zaman bir gölgemiz vardı. Ve tek istediğimiz güneşin altında kavrulmaktı.
İki tane el beni omzumdan kavradı narince.
Belimi poşet yığınlarının olduğu kısma verdiğinde kendisi de yanıma oturdu. Gözlerimi uzun bir aradan sonra yeni açıyormuşum gibi kıpırdandım.
Arkadan kollarını doladı belime. O da oturmuştu.
"Merhaba meleğim," diye bir giriş yaptı gölge.
"Seninle konuşmamız gereken çok şey birikti."
Gözlerimi kapıya dikmiştim. Etraf sessizdi. Poşetler bile hışırdamıyordu onlara yaslandığımızda. Herkes gölgenin söyleyeceklerini duymak istiyordu.
Benim dışımda.
"Terapilerimiz aksadı, normlarımız sarsıldı," dedi.
Güzel olan hiçbir şey güzel kalmazdı. Güzel kokusundan mest olduğunuz bir esans bir süre sonra sizi boğardı. Güzelliğine hayran olduğunuz bir insan bir süre sonra etkisini yitirir, kusurlarını belli ederdi. Beğenilen kıyafetin solması çamaşır makinesinin bir dönüşüne bakardı.
Burun deliklerimden içeri doğru yürüyen koku da beni boğmaya başlamıştı. Eller ise henüz öyle bir eylemde bulunmamıştı.
"Benim dediklerime karşı çıkarsan neler olabileceğini unuttun mu?"
Sustum.
"Ne kadar çaresiz olduğunu bilmiyor musun?"
Sustum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kopukluk
Misterio / Suspenso"Bizim hayatımızda şikayet edebileceğimiz basit sorunlar, cüzdanımızda her renkten kağıt parçaları yoktu. Bizim cüzdanımız da yoktu." Sokakta can bulan, orada da can vereceklerini düşünen iki insan. Yaptıkları ve yapacakları için üzgün olduklarını ş...