"O şey sağlıksız."
"Ne?"
"O şey sağlıklı değil."
"Bunu da nereden çıkardın?"
"Bize o şeyi yedirmeyin."
"O şey dediğine sahip olduğun için şükretmelisin. Sağlıksız olsaydı size yedirir miydik? Sağlıklı olup olmadığını anlamamak için bir gün aç kal da bakalım ertesi gün hala bu küstah tavrın devam edecek mi?"
Dayanmalısın. Dayanabilirsin. Dayanacaksın. Dayan.
"Küçük küstah bugün kendini nasıl hissediyor? Cüretkâr olmaya devam ediyor mu?"
"Hala bunların sağlıksız olduğunu düşünüyor."
İnce bir çizgi halini alan memnuniyetsiz dudaklar. Sinirle parıldayan gözler. Kepçeyi sıkıca kavrayan parmaklar.
Nesrin Hanım memnun değil.
"Bu sağlıksız olduğunu iddia ettiğin "şeyi" yemek için yalvarana kadar aşağıda tutulacaksın Damla. Şükretmeyi öğrenmelisin"
Nesrin Hanım mutfağa geçer. Yemek saati sona erdi. Çocuklar işlerine döndü. Damla küstahı bir süre aşağıda tutulacak ve Nesrin acıktı.
"Bu veletlerden gına geldi artık."
"Sıkma canını gel bir şeyler yiyelim."
Nesrin Hanım masaya oturduğunda yüzünü buruşturdu.
"Tavuk çok kızarmış. Domatesler de sasımış."
Aralarında iyimserliğiyle bilinen saf bakıcılardan Pelin gülümser.
"Yine de tadı güzel. Çok şükür bugün de doyduk diyelim."
Müdürün sağ kişiyken bir virüs gibi sol koluna da yayılan ve kendini buranın sahibi olan nitelendiren Nesrin aniden gelen öfkeyle süzme Pelin'e baktı.
"Sadece zavallılar sahip olduklarıyla yetinip olduğu gibi kabul eder ve şükreder," dedi ve tabağını kenara itti.
Güzel bir şarapla güzel bir akşam yemeğine ihtiyacı vardı. Devletten aldığı maaşın onu ayın sonuna götüremeyeceği ise kabullenmek için çok kibirli olduğu bir gerçekti. İşin özü kendisi iyi şaraptan veya içkiden anlamazdı. Önüne şık bir restoranda bulaşık suyu koysalar bile kendini önemli hissettiği sürece içerdi.
O küstah Damla denen veledin aşağıya indirildiğinden emin olmalıydı.
"O kadar birbiriyle çelişen ifadeler var ki bazen ben bile kendi düşüncelerim arasında kayboluyorum. Birbiriyle çakışmaması için kafamdakileri toparlamaya çalışıyorum ama olmuyor. Bazen kazanmak için açgözlü olman gerekiyor, bazen de açgözlülüğün yüzünden kaybediyorsun. Adaletsizliklerden yakınıyorsun ama sen de diğerlerine adaletsiz davranıyorsun. Körü körüne inandığın fikirlere zıt hareket ediyorsun, fark etmiyorsun ama senin inanışlarına aksi bir şekilde yaşayanları yargılamaktan da geri kalmıyorsun. Bunun orta bir yolu yok mu Çağla?"
Çağla bana gülümsedi. Yüzünde sonsuz bir rahatlık vardı. Huzur değildi. Rahatlıktı. Umursamazlıktı.
"Orta yolu bulmak neredeyse imkansızdır. Boşuna çırpınıyorsun Nora."
İkimiz de duvara yaslanmış ileriye bakıyorduk. Çağla hemen yanımda duruyordu.
"Sen nasılsın?" diye sordum Çağla'ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kopukluk
Mistério / Suspense"Bizim hayatımızda şikayet edebileceğimiz basit sorunlar, cüzdanımızda her renkten kağıt parçaları yoktu. Bizim cüzdanımız da yoktu." Sokakta can bulan, orada da can vereceklerini düşünen iki insan. Yaptıkları ve yapacakları için üzgün olduklarını ş...