(Bir cümle de olsa yorum lütfen.)
"Yanında olduğunuz her saniye ona göz kulak olacak, ihtiyaçlarına koşacaksınız. Bir dediğinde iki demeden isteklerini yerine getireceksiniz. Beni anladınız mı? Hata istemiyorum. Başka bir düşünceye kapıldıysanız vazgeçin. Siz zararlı çıkarsınız."
Ezra'nın bizimle yaptığı en uzun konuşma buydu. Rahşende Hanımın az haşlanmış yumurtasıyla domates suyunu almak için mutfağa gittiğimizde söylemişti. Kafa sallamaktan başka bir şey yapamamıştık. Ne diyebilirdik ki? Başka bir düşünceden kastının ne olduğunu mu soracaktık? Çünkü bizim aklımızda Rahşende Hanımı ortadan kaldırmak vardı da acaba bu başka bir düşüncelere kapılmak mıydı? Öyleyse bilelim de ona göre kılıfına uydururuz mu diyecektik?
Griselda Hanım biz gelmeden önce olanları biliyordu. Buna rağmen bizi onun karşısına çıkarmıştı. Belki de bizden sıkılmıştı ve kanlı bir kafes dövüşü istiyordu. Hani eski zamanlarda yaka paça arenaya fırlatılan birinin karşısına tam teşekküllü hazırlanmış gladyatör çıkarılan türde bir gösteriydi belki aradığı. İsteği her neyse kasıtsız olmadığı kesindi.
Sokakta öğrendiğimiz bir şey varsa o da haksız olduğunuz zamanlarda üste çıkmanız gerektiğiydi. Karşıdakini köşeye sıkıştırmalıydınız. Kendinden şüphe ettiği anda kazanmışsınız demektir. Haklı olduğundan kendisi de tereddüt ediyorsa sizin haksız olduğunuzu savunamazdı. Söz konusu olay ne olursa olsun böyleydi. Ahlâki değerlerinizi karıştırırsanız hiçbir şansınız kalmazdı. Ezra'nın karşısında ezilip büzülmek de bize hiçbir şey kazandırmazdı.
Son zamanlarda inanılmaz bir ivmeyle yükselişe geçen hadsizliğimizin bana verdiği cesaretle hoşnutsuz bakışlarımı Ezra'ya yönelttim. Sanki söz hakkım varmış, düşüncelerimin bir geçerliliği bulunuyormuş gibi varlığından memnun olmadığımı belirten bir bakıştı bu.
"Ortamdaki sessizlikten de anlaşılacağı üzere sizi endişelendiren bir durum var. Kızlar, lütfen kendinizi baskı altında hissetmeyin. Ezra'nın buraya geliş amacı sizi ilgilendirse de sizin için değil. Böyle bir karşılaşmaya ihtiyacınız olduğunu düşündüğüm için sizi biraz yalnız bırakacağım. Akşamki aile yemeğinde bir gerginlik istemiyorum."
Griselda Hanım bizi beklemeden Salvador ile kendi çalışma odasından çıktı. Nora da bu esnada mektubu bükerek iyice küçültmüştü. Şimdi avuç içine sığar durumdaydı.
Kollarımı göğsümde kavuşturmuş Ezra'dan gelecek iğnelemeleri bekliyordum ancak rahatsız edici bir sessizlik devam ediyordu.
Haksız olduğunda haklıymış gibi davran.
"Rahşende Hanım tereddütlerinde haklıymış. İhanet kendi kanından bile geliyormuş. İki yabancıdan gelmesi onu şaşırtmamış olmalı."
Ezra şaşkınlıkla bana baktı. Az önce söylediklerimi gerçekten söyleyebilmiş miydim? Evet. Bizim yaptığımız korkunç şeyler bir yana şu an Ezra da buradaydı. Annesinin hayatını alan iki yabancı karşısında hiçbir şey yapmadan duruyor, Rahşende Hanımın bir zamanların rakibi olarak tanımladığı ve mektubunda bariz hoşnutsuzluk sezilen Griselda'nın evinde konuk oluyordu. O yüzden evet, söylediklerimde haklıydım.
"İhanet mi? Ben mi ihanet etmişim anneme? Geldiğiniz o bok çukurunu tanımamız için bir fayda sağlamasaydınız şu an ikinizin de boynunu kırmıştım. Hem nasıl tereddütlermiş bunlar? Annem üç günlük yabancılara benimle ilgili düşüncelerini paylaştığına inanmamı mı istiyorsunuz?"
Mektubu söylemeye hiç niyetim yoktu. Nora'nın da öyle. Nora benim susmamı da istiyordu. Ama ikimiz de hayatımız boyunca bu yükle yaşayacağımızı biliyorduk. O yüzden en iyisi yükü hafifletmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kopukluk
Mystery / Thriller"Bizim hayatımızda şikayet edebileceğimiz basit sorunlar, cüzdanımızda her renkten kağıt parçaları yoktu. Bizim cüzdanımız da yoktu." Sokakta can bulan, orada da can vereceklerini düşünen iki insan. Yaptıkları ve yapacakları için üzgün olduklarını ş...