Merhaba! Sanırım uzun olan bir aradan sonra geldim, hikayeyi zar zor bağlayabildim, üzgünüm. Kırkıncı bölümdeyiz ve yazarın aklında finale dair en ufak bir fikir yok, bence bu bir miktar acı verici:( Ama daha acı verici olan bir şey varsa o da şu an içinde bulunduğum dolmuşun şoförünün klimasını çalıştırmamasıdır. Bunların hepsinin toplamı kadar acı veren şey de, Kokunda Ölüm Saklı'nın okunmaması. Gördüğünüz gibi her şey acı veriyor bana...
Neyse ben sıcaktan ölmeden önce şu bölümü yayınlayayım, umarım beğenirsiniz ve umarım çok mb gitmez.
İyi okumalar!
"Kameralar seni nasıl hissettiriyor?" diye sordum kumsalda tam yanında uzanmış olduğum fakat hala alışamadığım adama. Ona eskiden sormayı düşündüğüm bütün sorular şimdi aklıma dolmaya başlıyordu. Hazır fırsatım varken sorsam iyi olurdu çünkü biliyordum ki bu sonsuza kadar sürmeyecekti. Aynı inandığım diğer birçok ilişki gibi sonlanacaktı. Kendi kendime düşündüklerimle bir an huzursuzca kıpırdandım.
"Mm, iğrenç." dediğinde kaşlarımı kaldırarak bakışlarımı ona çevirdim. Bakışları gökyüzündeydi.
"Hiçbir şekilde özel hayatım yokmuş gibi hissediyorum. Her anım bir fotoğraf karesine sıkıştırılıyor. Yürüdüğüm her yerde bana bir mikrofon uzatılıyor. En ufak hareketim bile abartılıp olay yapılabiliyor. Bunun yüzünden bazen eve kapanmak istiyorum."
Bunu birine anlatmak, nasıl hissettiğini göstermek onun için rahatlatıcı bir şey olmalıydı çünkü genellikle kimse bunu düşünmüyordu. İnsanlara göre o sadece ünlüydü işte, fotoğrafları her yerde yayınlanabilir, ifşa diye nitelendirdiklerimizle günlerce dalga geçilebilirdi. Kimse durup "Pekala, acaba Niall bu fotoğrafının medyada olmasını ister miydi?" diye düşünmüyordu.
"Haklısın ama belki de en güzeli onları görmezden gelmektir. Bunu meslek olarak yapıyorlar ve özelin onlar için fazla iyi bir haber. Bu yüzden sadece susup geçmelisin, çünkü asla vazgeçmezler."
Bana bir süre baktıktan sonra küçük gamzesi ortaya çıkacak kadar gülümsedi ve alnıma bir öpücük kondurdu. Bir saat kadar önceki küçük öpücüğümüz beni zaten baya sersemletmişti, şimdi de bunun yüzünden sarhoş olmaktan korkuyordum.
"Peki hayran olmak nasıldı? Yani herkes birbiriyle anlaşabiliyor muydu? Kavgalar oluyor muydu? Hangi çiftleri seviyordunuz, nelere nasıl tepki veriyordunuz?"
Hayranları tanımak istemesi hoşuma gitmişti, kafamı gökyüzüne çevirerek gülümsedim.
"Sık sık kavga olsa da birbirine en bağlı fandom. Sizlerin verdiği sevgiye karşı biz de birbirimize daha saygılı olduk. Biliyorsun zaten, en eğlenceli fandom diye gösteriliyoruz. Yeni fotoğraf geldiğinde paylaşıyor, çıldırıyor ve komik şeyler yazıyoruz. Sophiam çifti seviliyor, Elounor da baya özlendi. Böyle işte. Yirmi yaşında olmama rağmen bu fandomdan asla çıkmak istemedim."
Dediklerimi dikkatle dinlemişti, belki de onların en sevdiğim yanı hayranların içinde olmalarıydı. Asla egolu davranmıyorlar, hayranlarla olabildiğince sohbet edip onlarla vakit geçirmeye çalışıyorlardı. Belki de şimdi bu kadar sevilmelerinin nedeni bu samimiyetleriydi.
Bizimkiler ileride dans yarışması yapıyordu, biz de katılmıştık ama sonra yorgun düştüğümüz için buraya gelmiştik. Şimdiyse çocukların bize doğru geldiğini görünce gülümsedim.
"Siz iki aşk kuşu kalkıp bize katılırsanız çok onur duyacağız."
Harry'nin önümüzde eğilerek bunu demesiyle güldük ve yattığımız yerde doğrulduk.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
All Of Me / NH
Fanfiction'' 'Cause all of me Çünkü her bir yanım Loves all of you Aşık her bir yanına Love your curves and all your edges Tüm çıkışlarını ve uç noktalarını seviyorum senin All your perfect imperfections Tüm o mükemmel kusurlarını'' Hayatımı adadığım...