Şu ana kadar hiçbir hikayemde bölümlerin arasını bu kadar açmamıştım. Yarın tamamen iki ay olacağı için sizden özür dilerim. Yazamıyorum, ciddi ciddi hiçbir kelime yazamıyorum artık ve bu yüzden en kısa sürede final yapacağım. Bu bölümü de Allah ne verdiyse, bir haftada anca yazdım çok da içime sinmedi zaten. Bir daha okumadan yayınlıyorum, anlamsız yerler görürseniz Manda'nın biriyle çıkmaya başlamasından sonra bu bölümü yazmamın oluşturduğu psikolojiye verin.
Çok uzun sürmeyecek yeni hikayem Same Old Love, profilimde mevcut. Okursanız sevinirim. Bir de lütfen sondaki yazıyı okuyun.
İyi okumalar!
Niall gemiye dönüş yolculuğunun onuncu dakikasında omzunda bir ağırlık hissedince sol tarafına döndü ve sevgilisinin uyurkenki masum yüzüyle karşılaştı. Kız iyi dayanmıştı, bir günden fazladır uyumuyordu. Çocuk farkında olmadan hafif bir tebessüm ederek rahatsız olmasın diye hareket etmeden onu izlemeye başladı.
Kalbindeki bu dalgalanmaların sebebini bilmiyordu ama daha önce hiç hissetmediği şeyler olduğunun farkındaydı. Onun yüzüne baktıkça iç organlarının hepsi hareketleniyor, tuhaf bir şekilde heyecanlanmış hissetmesine neden oluyorlardı.
Sabah Deniz'in Aras ile konuştuğunu öğrendikten sonra neredeyse kızın doğru düzgün yüzüne bile bakmamıştı. Çocuklar şüphelenmesin diye kahvaltıda yanına oturmuş, yan şezlonguna da kurulmuştu ama Deniz'in ona dediği şeyleri kısa cümlelerle geçiştirince Mine'nin her şeyi anlamış bakışlarına mazur kalmıştı.
Bunu neden yaptığını bilmiyordu, Deniz Aras'a yakınlaştıkça, Niall da istemsizce ondan uzaklaşıyordu. Kendine bile zar zor itiraf ettiği bir korkusu vardı. Sonuçta Aras bir zamanlar Deniz'in çok fazla sevip, kavuşamadığı için hıçkıra hıçkıra ağlamış olduğu bir çocuktu. Yüzde yüz emindi ki Deniz'in ona karşı istemsiz bir zaafı vardı. Bunu Aras kötü olduğunda Deniz'in hemen onu incelemeye başlamasından anlayabiliyordu. Niall işte tam da bundan korkuyordu. Deniz zaafına yenik düşebilirdi ve bu Niall'ın kaldıramayacağı kadar ağır bir acı olurdu. Deniz'i kaybetme korkusu birden bütün bedenini sarıyor ve onu bırakmıyordu. Bu yüzden de daha fazla bağlanmamak adına ondan uzaklaşmaya çalışıyordu ama çoktan ona bağlandığı için bu çalışmaları ikisine de zarar vermekten fazla bir şeye yaramıyordu.
Bu kız ona sevildiğini fazlasıyla hissettirmiş, bundan daha da öte sevmeyi öğretmişti. Sevgiliden öte ona bir dert ortağı olarak sadece iyi değil kötü günde de onunla olacağını göstermişti. Onu hep anlamaya çalışmış, şu zamana kadar o rahatsız olmasın diye sevgisi hakkında bir şey bile söylememişti.
Niall kızın onu gerçekten sevdiğini biliyordu ve hissediyordu. O zaman bu korku neden hep peşindeydi? Aras aralarında bir engel olmamalıydı.
Niall başını Deniz'in başına yaslayarak kokusunu iyice içine çekti.
Düşünceleri ne kadar karışık olursa olsun, beyninde ne kadar korku gezinirse gezinsin kendini hep Deniz'in yanında buluyordu. Bu aylardır böyleydi, sevgili değillerken bile.
"Yeniden ve yeniden tek gerçek." Diye mırıldandı kafasını geri çekip kızın yüzünü izlerken. Ardından dudaklarını saçına bastırıp devam etti. "Her yol sana çıkıyor."
*Üç Hafta Sonra*
#Deniz'in Ağzından#
"Tamam teyze sakin ol. Melekler gibisin." derken aynı zamanda rujumu sürüyordum. Büyük gün gelmişti, teyzem evleniyordu. Mükemmel gemi yolculuğumuzdan on gün önce dönmüştük ve neredeyse o günden bu yana Niall'ı sadece iki kez görmüştüm. Ben teyzeme düğün ve ev işleri için yardım ederken, o da aranın keyfini çıkarıyor, golf oyunlarında derece yapıyor ve bir yerden başka yere koşuyordu. En son üç gün önce görmüş ve şimdiden onu özlemiştim, bu düğün de bizi buluşturacak mükemmel etkendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All Of Me / NH
Fiksi Penggemar'' 'Cause all of me Çünkü her bir yanım Loves all of you Aşık her bir yanına Love your curves and all your edges Tüm çıkışlarını ve uç noktalarını seviyorum senin All your perfect imperfections Tüm o mükemmel kusurlarını'' Hayatımı adadığım...