31 ~ Elevator

1K 101 43
                                        

Yine bir gecikme, yine iç karartacak bir bölüm. Ama korkmayın, bir sonraki bölüm ya da ondan sonrası yapacağım bir zaman atlamayla finale falan yaklaşacağız. En zorlanarak yazdığım hikaye bu ve inanın sebebini bilmiyorum. Elimde konu var, kurgu var ama oturup yazarken o kadar zorlanıyorum ki. Gün geliyor hızla yazıyorum, o günü beklemek de fazla vakit kaybettiriyor. Özür dilerim.

Profilimdeki Louis textingi Favorite Girl'i okursanız sevinirim. Umarım bölümü beğenirsiniz.

İyi okumalar!

Hayatım boyunca birçok kez düştüm ve birçok kez kalktım. Bazen insanların yardımıyla olsa da genellikle acılarımdan oluşturduğum o tuğladan duvarlara tutunarak yalnız başıma kalkmış ve yoluma devam etmiştim. Her insan gibi korkularım vardı ve bunlarla ne zaman yüzleşmeye kalkışsam, düşüşlerimin hızlanması dışında bir şey olmamıştı. On altı yaşımda, sağlık sorunlarım ciddi manada başladığı zamanlar zar zor nefes alıyordum. Ailecek yaptığımız yolculukta arabayla uzun bir tünelden geçiyorduk ve tünelin sonu görünmediği için hiç çıkamayacakmışız gibi ağlamaya başlamıştım. Bir başka gün de kardeşimle dershaneye soru sormaya gitmiştik ve bindiğimiz asansör tam orta katta durmuştu. Bir dakika bile geçmeden çığlıklar ve bağırmalarım ortalığı doldurduğu için kurtulmuştuk. Ama en çok korktuğum MR'dı. Migren hastalığım için ilk defa oraya girdiğimde, adamın söylediği aksine yedi dakika içeride kalmamıştım. Dışarıyı göremiyordum, tek hissettiğim makinenin çığlık çığlığa bağıran sesleriydi ve on dakikayı aşmasına rağmen çıkarılmamıştım. İlk defa o gün ölümden, saniye saniye hissederek ölmekten korkmuştum. Bu olayların her biri korkumu bana göstermiş, çıkışını göremediğim tüm ortamlardan uzak durmak için fırsat tanımıştı. Ancak ben bir aptal gibi merdivenleri kullanmak yerine cesaret ederek asansöre bindiğim için bu korkumu en derinlerimde titreye titreye yaşıyor; nefes almak için fazlasıyla çaba harcıyordum.

En iyisi, her şeyi baştan anlatayım.

Uykumu bölen şey Niall'ın ağzından defalarca kez duyduğum ismimdi. Dün gece uyuyamadığım için baya ağır uyumuştum, Niall seslenmese limana geldiğimizin farkına bile varmayacaktım. Ona hazırlanıp geleceğimi söylediğim andan beri üç dakikada bir hazır olup olmadığımı sorarak beni delirtiyordu. Kısa saçlarımı taradıktan sonra mor kısmı tokayla yandan tutturdum, bu beni daha çok sevimli gösteriyordu. Ya da öyle gösterdiğini umuyorum mu demeliyim?

''Peki şimdi hazır mısın?''

Cevap vermeden gömleğimi bileklerimde biten pantolonumun içine yerleştirdikten sonra ince bir ceketi kollarımdan geçirdim ve rahat olmak için vanslarımdan birini hızla giydim. Kartımı çantama yerleştirdikten sonra kapıyı açmamla Niall'ın on dakikalık homurdanma konuşması kulaklarımı doldurdu.

''Siz kızlar ne kadar da geç hazırlanıyorsunuz! Ağaç oldum burada!''

Koridor boyunca ilerlerken hala söyleniyordu ancak şikayetçi olduğum söylenemezdi. Sesi fazlasıyla huzur vericiydi ve dediklerinin içeriğinden çok bununla ilgileniyordum. Geminin çıkışına doğru ilerlememiz pek kolay değildi çünkü herkes limana iniyordu. Hangi ülke veya şehirde olduğumuzu bile bilmiyordum, yine de çocuklar yanımda olduğundan pek umursadığım söylenemezdi. Çocukların bizden fazlasıyla önde olduğumu gördüğümde aynı anda bunun nedeninin benim hazırlanmam olduğunu fark ettim. Niall'dan daha fazla bekleyeceği için özür dileyecektim ki, ellerinin bileğimi sarmasıyla içime çektiğim nefes boğazıma takıldı ve öylece durdum.

''Şimdi çocukların yanına gideceğiz, insanlara çok çarpmamaya çalış çünkü seni sürükleyeceğim.''

Hipnotize olmuş gibi bileğimdeki ellerine bakarken hiçbir şey demeden peşinden gittim. Aklıma hastaneden ilk çıkışımız gelmişti çünkü o gün de aynı böyleydi. Derin bir nefes aldım ve çocukların yanına bir an için hiç ulaşmamak istedim. Elleri sıcacıktı, hissediyordum ve çekmesin istiyordum ancak Harry'nin yanındaki boş yere ulaştığımız anda, ellerimizin teması kesilmişti.

All Of Me / NHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin