Geciktiği için üzgünüm. Biliyorsunuz, hikaye Didn't Happen'la bağlantılı ve oradaki gibi yazmaya çalışıyorum. Bazen ilham gelmiyor, bazen bir çeşit depresyona giriyorum ve yazamıyorum. Üzgünüm. Umarım bu bölümü beğenirsiniz. Lütfen yorum yapıp görüş belirtin, yoksa yazma hevesim kalmıyor.
cupcake_lloyd kişisinin Insufficient hikayesi gerçekten çok iyi ilerliyor, okumanızı tavsiye ederim. Çok sevdiğim bir hikaye. breathfortomlinson Heartbeat hikayesi de çok güzel. Eminim okusanız pişman olmazsınız.
İyi okumalar!
Niall'ın karşısındaki koltukta oturmuş, onu izleyerek uyanmasını bekliyordum. Maura ve Bobby dinlenmeye ihtiyaçları olduğunu söyleyip otele gitmişlerdi. Greg bugün gelecekti, umarım ona yakalanmazdım. Bunları düşünmeyi kesip iç çekerek Niall'a baktım. Heyecan denen duygumu kaybetmiş olmalıydım. Öylece onu izliyordum, daha bir hafta önce posterini izleyerek uyuyan ben şimdi bizzat kendisini izliyordum. Ama olanlarla hislerim yok olmuş gibiydi. Yüzü fazla masum duruyordu ve yanakları çok ısırmalıktı. Başındaki sargı bile çocuğu karizmatik gösteriyordu be! Ona biraz yaklaştım ve sağ elimi başındaki sargıya doğru uzattım. Ama kapının açılmasıyla hızla elimi çektim. Gözlerimi kapattım ve dudağımı ısırdım. Greg gelmişti büyük ihtimal, nasıl açıklama yapacağımı hiç bilmiyordum.
"Evet, kim olduğunu anlatacak mısın?"
Duyduğum ses kesinlikle Greg'e ait olamayacak bir sesti. Gözlerimi açıp yavaşça kafamı kaldırdım. Yine mi sen diye düşünmeme engel olamadım. Bir nefes verdim dudaklarımı araladım.
"Ben Deniz." Türkçe konuştuğumda şaşırmıştı. En iyisi ona her şeyi anlatmak olacaktı.
"Kafeye inelim, orada konuşuruz."
Kafasını salladı ve önden kapıdan çıktı. Niall'ın kalp atışlarını gösteren cihaza son bir kez bakıp iyi olduğuna emin olduktan sonra çıktım. Kafeye indiğimizde rastgele bir masaya oturdu. İki tane nescafe alıp, bende masaya otururken birini ona uzattım. Anlat artık dercesine bakınca kahvemden bir yudum aldım ve konuşmaya başladım.
"Türk'üm, Directioner'ım ve NiallGirl'üm. Kaza haberini duyunca, özellikle Niall ve Zayn'in iyi olmadığını, evden kaçtım."
"Ne?!" Diye kısık sesli bir çığlık attı.
"Türkiye'den Londra'ya mı kaçtın? Ciddi olamazsın?"
Hafifçe sırıttım ve kahvemden bir yudum daha aldım.
"Teyzem burada yaşıyor. Pasaportum zaten vardı. Niall'ın öyle kötü olduğunu duyunca dayanamadım işte. Gece yarısında geldim."
Şaşkınca bana bakıyordu, hala.
"Sanırım onu cidden çok seviyorsun?"
Yüzümde yamuk bir gülümseme olurken gözümü masaya diktim.
"Öyle seviyorum ki. Anlatamam sana. Ona bir şey olacak diye kalbim çıktı. Mavilerini hiç göremeden, ona sarılmanın nasıl bir his olduğunu dahi bilemeden beni bırakacak diye çok korktum. Yüzü bembeyazdı hani ya ilk sedyeyle çıkarıldığında, öyle garip hissettim ki. Onu ilk o an gördüm ve ilk görüşümde sedyede olması pek hayallerim içimde değildi. Annem ve babam zaten çok fena kızdı. Teyzemin de başını yaktım. Niall'a bakan hemşirenin kıyafetlerini aldım."
Akan küçük gözyaşlarını sildim.
"Bunları cidden yaptın mı?"
"Evet."
"Kesinlikle cesaret edemezdim." Derken yüzündeki şaşkınlık sesiyle de buluşmuştu.
"Niall için her şeyi yapabilirim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
All Of Me / NH
Fanfiction'' 'Cause all of me Çünkü her bir yanım Loves all of you Aşık her bir yanına Love your curves and all your edges Tüm çıkışlarını ve uç noktalarını seviyorum senin All your perfect imperfections Tüm o mükemmel kusurlarını'' Hayatımı adadığım...