13. Kısım

89 8 2
                                    

"Her şeyi yap, ama hırsızlık yapma" demişti annem küçükken. Şimdi ise kendi kendime müdürün odasına nasıl girecem diye plan yapıyorum. Hayat gerçektende de zor olabiliyor, insanlara istemediği şeyleri yaptırmak zorunda kalabiliyor. Bu durumdan nefret ediyorum. Sargımı bugün çıkarmıştım, sırtım hala ağrıyordu ama acıya dayanıyordum.

Düşünürken aynı zamanda Gizem'i inceliyordum. Hala onun beni öldürmeye çalışan insanlarla çalıştığı gerçeğinin şokundan çıkamamıştım. Demek ki her şey yalanmış, bütün bu yakınlaşmalar, bu korumalar... Mutlu olma umudumu elimden almıştı, artık anlamıştım. Onu sevmiyordum, sadece beni mutlu ettiği için öyle düşünüyordum, ta ki bu mutlulukların sahte olduğunu öğrenene kadar.

Her şey o kadar saçma geliyordu ki, hayatım boyunca attığım her adım boşunaymış gibi geliyordu. Ailemin gittiği günden beri kendimi çok boş hissediyordum. Etrafımda bir sürü şey oluyordu ama benim bu olanlardan hiç bir fikrim yoktu, tek bildiğim bir şey vardı o da yakın bir zamanda öldürülecek olmamdı. Belki de boş vermeliydim her şeyi. En azından ölene kadar hayatımı yaşamalıydım, aynı ailemin istediği gibi...

Bu düşünceyi hemen kafamdan attım, ailemi bulacaktım, ve bize bunları yapanların cezasını kesecektim.

Sıramın altından bir kitap çıkarcakken sıradan küçük bir mektup düştü, mektubu elime alıp üstünde yazan şeyi okudum:

BU DA BENDEN SANA BİR KIYAK.
BİR DOST.

Mektubu açtığımda beni şaşırtan bir fotoğraf gördüm. Ben çok küçükken çekilmiş bir aile fotoğrafımız, fotoğrafı görünce gözlerim yaşardı, ağlamamak için kendimi tuttum. Fotoğrafı çantamın içine koydum, sıraya kafamı gömüp uydum.
****
SAAT: 01.05
YER: YETİMHANE

Teknoloji devrinden nefret ediyorum. Sırt şu kameralar için saçma sapan bir maske takıyordum ve beni çok rahatsız ediyordu. Ellerime siyah eldivenler takılmıştı. Ege bu saatte herkesin uyuduğunu söyledi bana, bende sessizce merdivenlerden inmeye başladım. Etraf çok karanlıktı, gözlerimin karanlığa alışması biraz uzun sürdü.
İkinci kata, müdürün odasına indiğim zaman, kalbim küt küt atıyordu. Odanın kapısının önüne geldiğimde ilk önce etrafıma bakındım, sonra kapıyı açmaya çalıştım, tabikide kilitliydi. Arda'nın bana verdiği iki maymuncuktan küçük olanı cebimden çıkardım, iki dakika sonra kilidi açmıştım. Kapıyı açarken gıcırt sesi çıktı, bir an için panikleyip arkamı döndüm. Kimse yoktu, içeri girip kapıyı kapattım. Odanın büyük bir penceresi olduğu için ışığı açamıyordum, onun için Ahmet'ten ödünç aldığım minik el fenerini çıkarıp açtım. Oda küçüktü, etrafta bir kasaya dair hiç bir şey yoktu. Etrafı gezindim; masasının çekmecelerine baktım, hiç bir şey yoktu. Sonra gözüm duvarda asılı duran büyük çerçeveye çarptı. Tabi ya. Çerçeveyi oradan çıkardığımda büyük bir kasa gördüm. Cebimden büyük maymuncuğu çıkarıp kasanın kilidine soktum. Bu baya bi zorladı beni, bir süre sonra klik sesi geldi. Bingo. Kasayı açınca bir sürü evrak gördüm, ervakların arasında gümüş bir yüzük aradım. Kasayı karıştırırken bir şey gözüme çarptı. Bir evrağın üstünde küçük bir resim vardı, siyahlar içerisinde bembeyaz bir melek. Beynim geçmiş hafızalarımı taradı bir an, her şeyin başladığı gün polislerin arabasında gördüğüm o arma, tıpatıp aynısıydı. Hemen evrağı alıp açtım, okuduklarım karşısında nefes alamadım.

MAHKEME RAPORU:
TARİH: 24.07.2007
Ekrem Avcı, silah kaçakçılığından, kara para aklamaktan, başkalarını kullanarak adam öldürmekten, ölüm tehtidi etmekten tutuklu olarak yargılanıp kırk yıl hapse çarptırılacaktır.

Sayfayı çevirdim:

MAHKEME ŞAİTLERİ:
Rıfat Erdem:
" Sözü edilen şahıs, yaklaşık üç ay önce beni küçük çocuğumla tehtid etmiş, benden yüklü miktarda para istemiştir. Parayı kendisine vermemem sonucu bana işkence dahi etmiştir."
Babam.
Sayfayı çevirdim.

Cavide Erdem:
"Sözü edilen şahıs, yakın bir zaman önce çocuğumu kaçırmaya yeltenmiş, ancak başaramamıştır. Farklı hatlardan bana tehtid mesajları göndermiştir. Küçük çocuğumda bulunan bilmediğim bir şey yüzünden bize borç takmaya çalışmış, sonra da çocuğumu istemiştir."

Bunlar mahkeme sırasında söylenemeyecek kadar resmiydi, annemle babam gizli tanık olmuş olmalılardı. Evrakta son bir sayfa kalmıştı:

HASTANE RAPORU: EMRE ERDEM

Ancak tam o sırada arkadan "Kim var orada?" diye bir ses duydum, müdür odasına geliyordu.

Korkuyla etrafıma baktım, masanın üstünde bir tane vazo duruyordu. Hemen vazoyu alıp kapının arkasına geçtim, bekledim.

Kapı açılınca ilk önce biraz bekledim, karanlıklar içerisinde odaya biri girdi, etrafı gözlemeye başladı. İyi ki el fenerimi kapatmışım dedim içimden. Adam gölgeler içindeyken beni görmüyordu, sonra kapıya doğru giderek ışığı açtı, panikle " Hırsız var!" diye bağırmaya başladı. Kahretsin, kasayı kapatmayı unutmuşum. Adamın arkasına geçip elimde ki vazoyu kafasında kırdım, adam acıyla yere yapışıp bayıldı, hızlıca kasaya gittim, gümüş yüzüğü iki dakika sonra bulup hemen odadan çıktım. Çıkar Çıkmaz önümde yetimhanenin kayıt yapan adamı çıktı, beni görünce üstüme doğru koşmaya başladı. Hazırdım, adam beni tutmaya çalıştı, yana çekilip yüzüne bir yumruk indirdim, yumruğun etkisiyle afallamıştı, bundan faydalanarak kafasını alıp duvara sert bir şekilde çarptım, adam oracıkta bayıldı.
Gölgeler içerisinde hızlıca ilerlemeye devam ettim. Bir alt kata daha inip yetimhanenin çıkışına geldim, önüme birden Arda çıktı, hızlıca:

" Maskeyi ve yüzüğü bana ver!" dedi. Dediğini yaptım, maskeyi takınca bana okkalı bir yumruk attı, gözümde şimşekler çaktı ve karanlığa büründüm.

Kayıp (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin