Beni hafife aldın

1.4K 64 4
                                    

Hande;
Yengemin odama gönderdiği hizmetçileri kovmakla meşgulum. Evet!
Şimdi diyeceksiniz ki millet bulamaz sen de bulmuş bunuyosun. Hayır öyle değil. İnanın bana kendi odanızı kendiniz düzenlediğiniz kadar kimse yapamıyor. Her birşeyimi yanlış düzenleyip, temizlemeye kalkıyorlar. Ben hizmetçi de istemiyorum ki.
Yanlız kaldığım şu evde konuşmayan sürekli iş yapan insanlar istemiyorum. Evet. Babam iş seyahatinde. Annem sürekli gezmelerde. Kırkından sonra kendini o hiç. Girmediği cemiyete verdi. Öyle ki artık ne yeliz teyzemle ne semra teyzemle görüşmüyordu. Onlar üç birlik kadındı. Anneme bu dostluğu beş çayları, gıybet, moda dergileri mi unutturmuştu. Yazıkdı cidden.
Şu sıralar nazlıyı da düşünüyordum. En son hastaneden çıktığında görmüştüm. Ziyarete gitmiştim fakat yüzüme bile bakmadı. Haklı ben olsam evime bile almam. Faruk..
O kapanmaz bir yara. Ben neden düzgün birine aşık olamadım. Neden?
Emekle pişirdiğim, sakladığım sevgimi tükürecek birine sundum.?
Bir açıklaması yok elbette. Seçemiyorsun ki..
.. Üzerime giydiğim siyah pantolonum ve beyaz kazağımla evin en alt katına indim. Deri montumu giyip telefonumu ve çantamı alıp çıktım.
Yolda rabiayla buluşup nazlıyı ziyarete gidecektik.pes etmeyecektim. O benim kardeşimdi. Yaksam yıksam da öyleydi. Üstelik beni yanlız bırakanların aksine benim nankörlüğüme rağmen doğum günümü unutmamıştı. Engin ve erdem de öyle.
Teleonun çalmasıyla ekranı okudum
'Rabişim arıyor...'
"Efendim canım"
"Nerdesin hande abla ya.? Ağaç oldum vallahi"
Usanmış sesine kıkırdadım. Halbuki aramızda o kadar yaş olmasa da abla diyordu. Sadece 4 yaş farkımız vardı.
"Geliyorum şikayetçi fındık."
"Uç mümkünse yahu"
"Öpüldün "
Deyip kapattım. Az ilerideki arabama hızlandım ve bindim. Güzel şeydi araba kullanmak.
..
"İyi ki uç dedim abla ya, ben otobüse binip gideydim sen sonra geleydin"
Kahkaha attım. Bir yandan arabayı sürüyor bir yandan da onunla konuşuyordum.
"Tatlım sana avusturalya yaramamış galiba. Ne bu sabırsızlık."
Gülüp kollarını bağladı.
"Heey! Orada durcan. Ben avusturalya ya eğitim için gittim. Memleketim değişmedi tamam mı! Hala bir türküm. Hala trabzonluyum ve hala sabırsızım. Bundan da gurur duyuyorum"
Gaza gelen rabia böyle olur işte.
"Birazdan toprağına taşına da ölürüm türkiyem dersen şaşmayacağım. Sakin ol bro."
Arabayı dolduran kahkahalarımız kalbimi de dolduruyordu. Onu çok severdim. Erdem benim için nasılsa kardeşi de öyleydi. Hepimiz severdik. Aşırı hareketli,aşırı sıcak bir kızdı.
Rabia ya nazlıyla aramızda geçenleri de iki gün önce anlattım. Bu nedenle yardım edecekti bana. Büyümüş de okumuşda yardım edermiş.
..
Zile bastıktan sonra artan heyecanımla derin bir nefes aldım. Acaba şimdi nasıldı nazlı?
"Hande abla biraz rahatla. Ben buradayım.yumuşatacağım ortamı."
Tebessümle karşılık verdim.
"Soft rabia seni"
Güldük beraber. Açılan kapıyla sıcacık bir ses.
"Amanıııın. Benim kuzularım gelmişleeer. Oy canlarıım geçin yahu geçin üşümeyin"
Yeliz teyzeyi de çok özlemiştim. Herkese böyleydi ama bana ayrı sanki. Ya da benim burnum havada. Evet ikinci ihtimal daha ağır bastı şuan.
İçeri girdik. Montlarımızı çıkarıp aslıya astık. Yeliz teyzem sımsıkı sarıldı yine.
"Oy benim güzel kızııım. Müstakbel geliinim"
Bu dediği gerçekleşmeyecekse de birşey demedim.
"Nasılsın yeliz teyzem?"
"Bak teyze demeye devam ediyor. İyi idare edeyim bari. İyiyim kızım uğraşıyorum evin mızmızıyla. Sen nasılsın.?"
Gülümsedim nazlıyı kastediyordu.
"Bende iyi olmaya çalışıyorum. Bu mızmız nazlı olmalı."
"Ah ah! Ondan başka mızmız mı var?"
İkimizde güldük. Rabia da kucaklaşıp selamlaştıktan sonra salona geçtik.
"Nazlı ablam nerde yeliz teyze?"
Rabianın sorusuyla çaylarımızı getiren yeliz teyzem gülümsedi.
"Yukarıda uyuyodur yine. Ben gidip çağırıyım"
Ben gitsem değişirdi belki.
"Şey ben gidip uyandırsam. Çok.. Özledim de."
"Oy kızım benim git bak o zaman"
Gülümseyip nazlının odasına yöneldim.
Kapısına geldiğinde heyecan yapmıştım yeniden. Ya beni istemez ve yine suratıma bakmazsa.? İçimdeki ses lanet etti.
Bakmayacak tabi sonuna değin haklı. Korkmam değil ona kendimi affettirmem gerekiyor.
Kapıyı açtığımda gözlerim doldu. Kokusunu bile özlemiştim kardeşimin. Ardımdan kapıyı tekrar kapattım. Yine dağınık yatıyordu. Öyle cenin pozisyonunu almış masum uykuda gibi değildi. Daha çok yastığı bacaklarının arasında yorganı sadece göbeğini örtecek şekilde katlanmış. Saçları ağzına girmiş resmen. Öyle dağınık. Hiç değişmemiş. Ya o hastaneden hiç çıkamasyı yıkılrı o zaman benim tüm dünyam. Ne yapardım sonra.
Yatağına yaklaşıp telefonumu cebimden çıkardım. Uzaktan tüm bu halini alacak şekilde öz çekim yaptım.
Telefonumu geri cebime koyup tekrar yaklaştım. Aklıma gelen ani fikirle sırıttım.
Geri geri gidip hızlandım ve üstüne atladım.
"Günaaaydıııııın, hadi kalk kalk kalk kalk kalk kalk kalk kalk-
"Hay ağzıma sıçim noluyo lan?!"
Kahkahamı durduramıyordum çünkü yine kendi tepkisini vermişti. Uykusundan uyandırılmaktan nefret ederdi hele de böyle. Zaten onu böyle ruh hastası bir şekilde uyandıran gerizekalı bir tek ben vardım.
Şaşırmış yüzüyle çok komikti. Gözlerimin içine şaşkınlığından kurtulup öldürücü bir soğukla baktı.
"Üstümden kalkarmısın."
Bu beni öldürdü sanki. Asla böyle demezdi. Önce iyi bir fırça çekerdi. Yapmadı.
"Şey. Ben eskisi gibi uyandırmak istemiştim. Sadece"
kafasını salladı.
Üstünden kalkıp suçlu bir çocuk edasıyla ellerimi arkamdan bağladım ve onu izledim. Yatağından kalktı ve örttü. Saçlarını toplayıp. Üzerinde beyaz polar hırkasını giydi.
"Nasılsın? Yani daha iyisin umarım"
"İyiyim"
Buzdağını andırıyordu şuan.
"Çok sevindim. Senin için çok korkmuştum"
"Öyledir eminim"
Artık bana inanası da gelmiyordu demek ki. Bunda da haklı.
Yanımdan geçmek istedi ama önüne geçtim.
"Müsade edersen banyoya gideceğim."
Etmeyecektim. Kollarımı hızla boynuna doladım. Sıkıca sarıldım. Kafamı boynunda saklayıp dolan gözlerimdeki yaşları serbest bıraktım. Zordu be.!
Aşk önemli sevgi önemli ancak..
Herşeyin bittiği yerde elinden tutacak bir kardeş bir can bir dost daha önemli.
İşte zor olan da bu kardeşi bu dostu kaybetme korkum. Düşüncelerimi dile getirsem zararlı çıkmazdıö herhalde. Titreyen sesimi düzeltmeye falan çalışmadım. Neyin oyununu oynayacaktım. Güçlüyüm falan mı yapacaktım. Boşversene! Gayet de aciz ve güçsüzüm nazlı olmayınca.
"Çok... Çok fazla özlemişim seni. Böyle sımsıkı sarılmayı sorgusuz sualsiz. Huzuru kardeş kokusunda bulmayı özlemişim. "
Ayrılıp her zamanki gibi buz tutan ellerini sıkıca tutup gözlerine baktım.
"Nazlı.. Ben özür dilerim. Biliyorjm bir özürle düzelmiyor her kırık kalp ama yinede pe etmeyeceğim. İçim öyle yanıyor öyle acıyor ki sana o iğrenç cümleleri kurduğum güne lanet ediyorum. Bak.. Ne olduğunu sorma. Söyleyemem zaten. Sadece bu nankör beynim kendine geldi. Allah beni kahretsin ki o sözleri söylemeyecektim. Öyle düşünmeyecektim. Bu dünyada inanacağım ilk kişinin sen olduğunu unutmayacaktım. Aşık olmuşum ben.. Delice,fütursuzca. İnan bana ben seçmedim abine aşık olmayı. Fakat seni kırmayı aşktan delirmiş kalbim seçti. Beni affet ne olur. Şimdi hemen geçsin bitsin demiyorum. Geçirmek için yanında olmama izin ver sadece. Herkes hata yapar. Belki benimki çok ağırdı. Olsun bir o kadar da süründür beni. Ama uzaklaştırma. Nazlı.. Benim kimsem yok. İnan kimsem yok. İşinden dönmeyen bir babam beş çaylarını kaçırmayan bir annem var. Kimsesiz yetim ve öksüz gibi oluyorum. Beni benden çok düşünen kimsem yok senin gibi. Kıymetini üç kuruşluk bir herif için bilmediğim kız kardeşimsin.
Ben.. Pişmanım.. Bunu söylemek istedim. Sen istemedikçe rahatsız etmeyeceğim. "
Gözlerim acıyordu. Ben ağlamaktan nefret ederdim.
Ellerini tutmayı bıraktım. Şuan öyle ümitsizim ki. Yüzüne bile bakamıyorum. Gerçi ne yüzle bakacaksam. Hadsiz ben işte!
Kapıya yöneldim.
"Mandalinaların yerini biliyorsun. Soyadur bari ben geliyorum"
Beynim duyduğum şeyleri sorguluyordu. Cidden bana bir şans mı sunmuştu. Biz mutlu olunca oturup mandalina yerdik. Ben soyardım o dilimlerini ayırırdı. Bu hep böyle olmuştu.
"Her zamanki gibi yani"
Aciz ama umut dolu sesimle sormuştum birazda kızarmış gözlerimle saçma bir bakış atarak.
"Vazgeçeceğim"
"Tamam hemen soyuyorum."
Güle güle odadan çıktım. Ki suratım aniden düştü.
Faruk karşımda öylece duruyordu. Onu asla kale almayacaktım.
Yanından geçmeye çalıştım kolumu tuttu. Fazla sert.
"Bırak canım acıyor."
"Bana bak. Burada senin oyuncağın durmuyor. Bir ay oldu lan. Telefonlarımı açmayalı. Yanlız kalmam lazım diyeli.! Noluyor sana? Neden benden uzaklaşıyorsun.!"
Neden mi? Ah evet ille de açıklayacaktım. Hiç anlamıyordu dimi. Neden olacağı hakkında hiç bir fikri yoktu aptal! Vicdansız mahlukat. Dolan gözlerimi elimin tersiyle sildim. İşte şimdi güçlü duracaktım. Kolumdaki elinin üzerine diğer elimi koyup tırnaklarımı geçirdim. Hızla çekti elini.
"Şöyle ki,yanlız kaldım evet, ve senden ayrılma kararı aldım. Sana sormadan,danışmadan,konuşmadan. Çok da kolay oldu inan bana. Bir rahatlama geldi bana. Bak gayet iyi hissediyorum. Ohe be dünya varmış!"
Mutluymuşcasına gülüp kendi etrafımda döndüm.
"Aa sustun farukcum."
Gözleri donuk bakıyordu.
Bir kaç adımda yaklaştım. Bir elimi omzuna koyup parmak uçlarımda yükseldim. Kulağına dudaklarımı sürttüm. Önceleri bunu ölse yapamayacak hande değilmişti. O masum bi bok bilmeyen handeyi değiştiren de faruktu.
"Sen benim oyuncağımdın. Kullandım biraz. Tarttım aşık edebiliyormuyum diye. Edebiliyormuşum. Tıpkı senin de beni kullanacağın gibi. Ah tatlım. Olmadı ama. O kirli bedeninle beni de kirletemedin."
Söylediklerimle gözlerini yavaşça kapatıp yumruklarını sıkmıştı.
"Beni çok hafife aldın. Şunu unutma, senin yatağına orospuların girer. Ben bana aşık adamın yatağında olacağım. Bu da sen değilsin."
Bu kadarı yeterdi ona. Biraz olsun kalbi yaşıyorsa bu ona yeter!
Tekrar düzelip uzaklaştım. Merdivenlerin başına gelip inecek iken durdum. Son vuruşumu yapacaktım.
Kafamı ona çevirdim. Biraz olsun bile hareket etmemiş öylece duruyordu.
"Görüşürüz, faruk abi.."
Merdivenleri iniyordum. Fakat son vuruş hem ona hem kalbime olmuştu. Onu yaraladım belki ancak kendim viraneydim.
'Başlatma viranene hande! Düzeltmen gereken bir dostluk var. Yıkık bir ilişkinin arkasından hüzünle bakma artık! Acını kendi içinde sadece geceleri ağlayarak yaşa! Ne kimse bilsin ne de duysun! Bunu kalbine göm!'
İç sesim fazlaca haklıydı...

BÖĞÜRTLEN REÇELİ ~ aşkın sıfatı~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin