Evlen benimle mehtap.

1.1K 39 0
                                    

Nazlı'dan;
"Bak ortak ne yapıp edip, mehtabı oraya getireceksin"
Karşımda bana emir veren erdeme dil çıkarttım. Önce kızın kalbini kır sonra bana sar. Oldu canım!
İki aylık olmuştu bebişim. Her geçen gün büyüyordu,e tabi büyüdükçe daha fazla yemek istiyordu. Sabahları aynadan karnıma baktıkça huzur doluyordum. Bir yıl öncesinde evleneceksin birde hamile olacaksın deseler, döner götümle gülerdim. Fakat büyük konuşmak başa bela bayanlar.
"Bana bak erdem, sana zaten sinirliyim bana emir verme! Kuzenimin ömrünü sömürdün resmen. Ben el atmam bu işe"
Gerçekten öyleydi olacak şey değil.
Sandalyeden Zıplayıp önüme çöktü.
"Nazlı ne olur, bak belki de bir aşkı kurtaracaksın, hem belki ilerde çocuklarımız nazlı apla diye ayağına dolanır, böyle küçük küçük mehtaplar Erdemler kötü mü olur?"
Annelik duygularımı sömürüyor. Köpek!
Ama haklıydı belkide iyi sonuçlar doğardı. Denemeye değmez mıydı? Tamam mehtap üzüledebilir ama böyle de çok üzgün zaten.  Bence.. deneyebilirdiler.
"Tamam ama eğer kabul etmezse zorlamak yok"
" Bakarız" koşarak odamdanl çıkan erdeme göz devirdim. İşteyim evet, doktor henüz kendimi bunaltmadıkça problem olmayacağını söyledi. Üstelik çizmeden nasıl durağım ben?
Önümdeki tasarımlara bakıp dosyalara yerleştirdim. Saate baktığımda sunuma az kaldığını farkettim. Dosyalarımı ve telefonumu alıp toplantı salonuna indim. Burada sıradan bir çalışandım, ve bu bile bana iyiydi. İşime devam etmek istiyorsam tasarım beğendirebilmeliyim. Odamin kapısını kilitlemedigimi fark edince geri yukarı çıktım. Hamileyim. Unutkanim, ama aptal değilim. Her kurumda bir fenalık vardır. Odam'ın kapısını ardına kadar açık bulunca kaynar sular başımdan aşağı dökülmeye başladı.
Mehlika!
Masamın çekmecelerini kurcalıyor. Ne arıyor bu ahmak! Ya bu ne biçim bir şahsiyet. Utanmıyor hala odama giriyor. Birde gizli! Kendimi tutup izledim. Çünkü bazen tilki olmak aslan olmaktan iyidir.
Bir dakika damgamı niye alıyor. Benim şahsıma ait damgayı ne yapsın.
Sen kendini fazla zeki sandın galiba? Dur tatlım sana bu ailede ki en zeki kadını göstereyim. Stilettolarımı basa basa girdiğimde. Telaşla bana döndü. Yüzüne hayırdır dercesine bakınca ellerini arka cebine koydu.
"Aa bende sana bakıyordum, işin varsa ben çıkayım"
Seninle bı isim var tatlım, bekle.
Kapıyı ardımdan kapatıp yavaşça ilerledim, masama dosyalarımı ve telefonumu  koydum. Onun etrafında dönmeye başladım.
"Ellerine ne oldu? Neden arkadalar"
Titrediğini hissediyordum. Topuklumun sesi dahi yeterdi ona.
"Hiç, bu sıralar buna alışmışım"
"Yaa" 
sahtemden ben bile tiksiniyorum.
"Benim şimdi toplantım var sen burda bekle beni birşeyler yaparız sonra."
"Ah tabii! Bekliyorum burada"
Hah! Şu sevince bak. Kursağında kalacak. Tekrardan dosyalarımı ve telefonumu alıp, kapıya yaklaştım aptal kevaşe. Bir elimde anahtarım kapıdan çıkıp geri örttüm, seni odamda bırakıp birde damgamı aldıktan sonra serbest koyarmıyım be!
Hemen ardından kapıyı kilitledim.
"Nazlı, ne yapıyorsun kuzen?"
"Ben gelene dek seni biri rahatsız, etmesin kuzen"
"Ya saçmalama aç kapıyı tuvaletim gelirse ya?"
Sırıtıp anahtarı cebime attım.
"Tutarsın sende" deyip ilerledim.
Artık yetti, sana oyun oynamayacağım, Bugün göreceğim hesabını.
...
Biten sunumum iyi geçmişti. Yarın karar vereceklerdi.
Handeyi aradım.
"Buyrun gebe hanım"
Salak bana böyle seslenmeye başlamıştı.
"Gebe hanım sana leziz bir yemek sunacak, Mehlika odama girmiş yakaladım kilitledim, ve düşündüm ki bu kadar safa yatmak yeter.mehtapa da haber ver gelin en geç yarım saate burada olun"
" Tırnaklarımı törpülemiştim bende, mmmh leziz bir kevaşe kokusu alıyorum"
"Haydi çok bekletmeyin"
"Tamam sen germe kendini kantine falan in bekle bizi"
"Görüşürüz"
...
"Kızlar şu an saçmalıyorsunuz, mehtap kendine gel sen ablanı bilmiyor musun? Kim yıkadı sizin beyninizi?"
Mehlika'nın yaklaşık yarım saattir çırpınışını izliyorduk. Sert çıkamıyordum çünkü bebeğim stresten etkilenebilirdi, bunu istemezdim üstelik engin çok kızar.
"Sen daha konuşmaya devam et fakat burada değil, ben olan biteni gayet iyi biliyorum, hasedinden canımıza dahi kast ettiğini,ali ile bir olup daha ilk günden aramıza girmeye çalıştığını, gizlice odama girip damgamı aldığını... daha sayayım mı?"
Mehtap derin nefesler alıp pencerenin önüne gitti, onun için zordu kim canıyla kanıyla büyüdüğü ablasının alçak olmasını isterdi ki? Aslında mehtap hep dürüst olmuştur. Haksızlığı yapan ablası bile olsa üzerini çizerdi ve çizdi de.
Belim ağrıyordu, çok ayakta durdum ondan galiba.
"Şuan ne dediğinizi bilmiyorsunuz siz, bunu ödersin nazlı!"
Sıkıcı ses tonu tüm odayı doldurduğunda bebeğimin dahi rahatsız olduğunu hissettim. Hande hallederdi biraz çekilecektim yoksa patlamak üzereyim.
"Bana kalsa ilk yaptığında gebertmiştim seni de arada bi mehtap bide nazlı var, dua et şikayet edilmedin şu yaptıklarınla çekici bir hücreye tıkılmış olmalıydın"
Topukluları üzerinde dönüp mehlikaya yaklaştı
"Bence sen mehtapa dua et ve bir daha gözükme, aksi halde, biz değil engin devreye girer... bilirsin ki, enginin girdiği olaydan sağ çıkman biraz zor"
Kocamın isminin bile şu kızın yanında anılmasından nefret ediyordum. Alçak!
...
Kızlar önden ben arkadan evimin salonuna ilerledik.
"Nazlı çok yoruldun geç otur."
Karnımı tutaraktan geniş koltuğa oturdum. Çoraplarımı çıkarıp şişmiş ayaklarımı sehpaya uzattım. Of ya ben niye bu kadar kilo almıştım. Doktor da söylemişti normalden çok daha fazla kilolusun diye dikkat et diye. Ediyorum ama olmuyo işte hem kiloluyum hem de şişip duruyorum balon gibi! Engin de hiç alttan almıyordu direk şişmanladın diyordu. Tamam farkındayım da hamileyim ben acısana biraz odun!
"Bu kadın akıllanmaz nazlı!"
Handenin bağırmasıyla ofladım, biliyodum zaten. Ama şuan gelecek için kendimi yiyip bitiremezdim. Helede bebişim varken asla! Buna dikkat etmem gerekti.
Mehtap haklı olarak bunalıyordu. Bir yanda canı kanı ve ne olursa olsun ablası, bir yanda arkadaşları ve kuzeni ben. En zoru onaydı bence. Üstelik birde erdem mahvetti kızı şimdi. Tamam yardım edeceğim ama işe yarar mı şüpheliyim. O benim kuzenim, canım, kanım, dostum..birçok sıfata sığdırabileceğim kadar değerli biri. Hamile de olsam arkadaşlarımı düşünmem gerekiyordu. Ablası açısından üzgünse en azından aşkta kazanmalıydı.
"Mehtap senin işin falan yokmu?"
"Ne yani? Kovuyor musun? "
Salak kız.
"Saçmalama bugün yoruldun git dinlen diye şey ettim"
Bana kafasını eğdi. İşte şimdi ciddiyetimi tartıyordu. Güzel oynarım,
"Hande de yoruldu o da gelsin madem"
Al işte! Her neyse sana koz vermeyeceğim mehtap suskun! Al git handeyi ben zaten ona sonra mesaj atarım.
"Doğru tabi gidin ikinizde "
Bunu beklemiyordu, afalladı.
Hande gözlerini devirdi
"Sizi bilmem de ben soğuk birşeyler içmeden şurdan şuraya gitmeyeceğim, yandım lan!"
...
Sonunda giden kızların ardından düşünüp duruyordum. Ben bu mehtabı nasıl ikna edecektim.
Mesaj sesim salonu kaplarken heyecanladım
Enginim atmıştır kesin.
Erdemişko:
'Yarın için gece saat 3.15 de onun evinin tam 10 metre aşağısına getir'
Pardon! Birincisi senin askerin mi var karşında! İkincisi ne biçim buluşma bu be!
Kaçık bunlar.
"Reçel nerdesin??"
Telefonu kapatıp hole doğru ilerledim. Normalde hep zili çalardı ne oldu ki acaba?
Şuan tam karşımda bitmiş bir engin duruyordu. Bu kadar yorgunluk iyi değildi. Yanına yaklaşıp sıkıca sarıldım.
"Böğürtlenim bu kadar çalışman normal değil, çok yoruluyorsun."
Kafasını boynuma gömüp soluklandı. Hep yaptığı gibi.
"Boşver sen, yemek var mı?"
Ne olursa olsun benden habersiz başka yerde yemiyordu yemeği. Ya çok tatlı değil mi?
"Var hayatım, sen üzerini değiştir ben masayı hazırlarım"
Yanağımdan öpüp yatak odasına ilerledi.
Yaprak sarması ve çorba vardı, dünden kalanlardı çünkü bugün yemek yapamamıştım, aslında bende yememiştim stresten. Beraber yesek iyi olacaktı.
...
"Mmh birde soruyorlar niye hep evinde yiyorsun diye, niye olacak karımın eli lezzetli de ondan."
Güldüm. Bu halinde bile beni düşünüyorsun böğürtlenim. Masanın üzerinden ellerini ellerimin içine aldım gözlerime ne olduğunu anlamak ister gibi bakmaya başladı
"Engin, bu kadar yormana gerek yok kendini. Ben seni böyle görünce mahvoluyorum."
Güldü.
"Güzelim, erkek dediğin yorulur, canı çıkar ileride sevdiğine, evladına iyi yerler, iyi imkanlar bırakabilmek için."
Yanlıştı ben imkan istemiyordum. Ve erkek dediğin imkan değil karakter bırakmalıydı evladına, sevdiğine. Kocaman bir aile, sevgi, mutluluk, mertlik bırakmalıydı. Hisseler arsalar değil! Şuan zaten bir çok sorun buradan kaynaklanmıyor mu? Eğer bir oğlum olursa ona önce insan olmasını öğreteceğim. Kalp kırmadan yaşam sürmesini..
"Engin, yanlış biliyorsun, ben imkan değil senin sevgini, dürüstlüğünü, cömertliğini, kocaman yüreğini istiyorum"
Dolan gözlerimi saklamadan elimin içindeki eliyle beraber karnıma koydum. Kocamın elleri karnımın üzerinde sıcacık duruyordu. Koruyucu.
Gülümseyip kafamı kaldırdım. Gözlerine baktım
"Bak, bebeğimizde aynı şeyi istiyor. Ona iyi bir gelecek hazırlamak istiyorsak önce biz sağlıklı olmalı mutlu olmalıyız. Sevmeliyiz. Hayatımız dürüst geçmeli kimse birşey diyememeli. Öyle değil mi böğürtlenim?"
Güldü,daha fazla güldü.
"Ben sizinle ne yapacağım?"
...
Ellerime kremleyip duruyordum. Enginin duştan çıkmasını bekliyordum. Henüz 2 aylıktı bebeğimiz,ve.. ve birlikte olmamızda problem yoktu. Onu özlemiştim. Farkediyordum ki o da beni özlemişti.
Çıkmak mı istemiyor banyodan acaba? Yorgun adam tabi?
Mavi geceliğimle yatağa uzandım.
Evet bebişim anne babayı çok seviyor. Onu özlüyor. Öyle çok seviyor ki kalbi onun için atıyor. Sanki gitse duracak. Öyle birşey ki bu.
Boynumdaki dudaklar ile irkildim. Engin arkamdan sarılmış boynumu omuzlarım öpüyordu.
"Karım yine böğürtlen kokuyor. Benim gibi "
Ona doğru döndüm, gözlerimiz buluştuğu sıra dudaklarımla yapıştım dudaklarına.
Öyle özlemiştim ki, hamilelikten mi bilmiyorum.
Uzun uzun öptüm, emdim bilhassa biraz ısırdım.
Dudaklarımın üzerine gülmeye başladı, gıcık.
"Reçelim, sen bayağı kudurmuşsun?"
Kahkahalarla gülmeye başladığında. Sinirlendim, yastığı yüzüne vurdum.
"Sen ne kadar odunsun ya! Özlesek kudurmuş oluyoruz. Öküz! Hamileyim ben tamam mı. Hormon denen birşey de var! Kalk git yanımdan be!"
Üzerime hızla çıkıp ellerimi kaldırıp başımın üzerinde tek eliyle birleştirdi. Diğer elini ise vücudumda gezdirmeye başladı. Bu zorluyordu.
Kafasını boynuma gömüp kokladı, kokladı... kokladı. Sonra orayı öptü.
"Ne bu kokuya ne bu bedene doymayacağım. Hep benim olacaklar... bende özledim. Hemde öyle çok ki. Çıldıracaktım."
...
Mehtaptan;
"Nazlı salak mısın? Ya neden gecenin bu vakti evin aşağısına gidiyoruz sebep ne!!"
"Sus bir Allah aşkına."
Şuan gereksiz bir biçimde gecenin bu vakti pijamalarımla sokakta yürüyorduk. Saçmalık.
Durduğumuzda nazlıya döndüm.
"Ne! Buraya niye geldik ya?"
"Artık kapa çeneni ve bekle ben gidiyorum"
Ne gitmesi be! Yalnız kalamam gecenin bu vakti sokakta deli bu kız.
"Nazlı iyice kafayı yedin sen! Gecenin bu vakti yanlız başıma burda ne işim var?"
Birşey demeden koşan nazlının arkasından özürlü bakışları atıyordum. Adımımı attım ki
Gelen ses..
Son ses şarkı..
'Ne istedin vermedim aylar oldu gelmedin bana geri, takvimde yaprak bitti yeni aylar ekledim deli gibi senin için.'
Gecenin bu vakti sağdan soldan gelen şarkı ile dumura uğradım evet!
Normal değildi ki.
"Nazlıı!"
Korkuyorum tabii ki. Tam tekrar seslenecektim ki..,
Hande nazlı alkışlar yaparak bana doğru yavaşça gelmeye başladılar. Biri sağımdan biri solumdan.
Ne oluyordu allah aşkına??
Üzerimde geceliklerim mal gibi duruyordum şuan.
İkiside pişmiş kelle gibi sırıtıyorlardı. İlerden engin de alkışlarla geldi, sonra faruk abi. Hepsi aynı hizada etrafımda daire yapmış alkışlıyorlardı, şarkının ritmiyle uyumlu olarak. Ardından ekrem abi de erkeklerin yanından alkışlayarak geldi, sonra mine, neler oluyor?? Bayılacağım. İyide doğum günümde değil!
"Ya başlarım size ne oluyor burda!!"
Sesim çığlık şeklindeydi. Tamam gecenin bu saatinde bu müziği açıyorlarsa son ses benim çığlığımın çok etkisi olmazdı. Hem bu saçmalık neydi çok gere-
Yavaş yavaş bana doğru şarkının ritmiyle yürüyen erdem vardı karşımda.
'Sen varsan biz varız biz bu aşkı toplarız yeter ki dön geri.'
Üzerimde geceliklerim yutkunamıyordum bile. Kalbim raylarından çıkmış hızla gidiyordu. Çarpacaktım bir yerlere. Ölecekmiş gibi hissetmem normal mi?
Şarkının son kısımlarında dibimde bitip suratımı avuçlarının içine aldı. Alnını alnıma yasladı.
"E-erdem"
"Mehtap.. sen varsan biz varız biz bu aşkı toplarız yeter ki dön geri.. affet bu aptalı, biraz olsun acı bana"
Beynim donmuştu. Özür mü diliyordu. Bu kadar aradan sonra..
biraz arayı açıp cebinden kırmızı bir kutu çıkardı.
Y-yüzük kutusu mu o!! Yok! Yok artık.
Önümde diz çöküp gözlerini kapattı. Gözlerim doluyordu. Ellerim titriyordu. Ne oluyor ki bana!
"Mehtap, bana hayatımın en güzel ilk anını burada yaşatmıştın aylar önce şimdi ben o anlar hiç bitmesin istiyorum, hep yanımda ol, ölene dek. Herşeyim seninle olsun. Affet istiyorum. Evlen benimle. Evlenelim. Karım ol, bebeğimin annesi ol. Hep sevelim. Olmaz mı?"
Gözlerim kayıyordu galiba. Yok artık! Rüyadaysam uyanmayayım. Çok kırsada ben bu adama aşıktım. Onu kaybedemezdim. Belki salaklık dersiniz ama onsuz boğulmak öyle birşey ki! Bir ömür katlanabilir miyim? Yapamam.
"E-erdem"
"Söyle güzelim, söyle, de ki evet seninle evlenirim de! Haydi bağır"
Etrafıma baktığımda engin, faruk abi ,ekrem abi karşıdan gülüp izliyorlarlar yanlarımda ise nazlı, hande, mine vardı. Onlar ise evet diye bağırıyorlardı. Hepsi gerçekten hevesli gözüküyordu. Nazlı ise kamerayla bizi çekiyordu.
"E-evet"
Erdem yüzüğü saniyesinde takıp ayağa kalktı.
"Evet dedin dimi lan!"
Ağız dolusu kahkahamı bırakıverdim.
"Evet, evet dedim"
"Allaaaaah"
Kucağına alıp sıkıca sarıldı. Etrafında döndürmesi gerekmiyor muydu normalde? Yani filmlerde öyleydi. Organlarım patlayacak gibiydi.
Patlayan konfetilerin ardından kocaman kocaman alkışlar duydum.
Bağrışmalar. Nazlının handenin ve minenin çığlıkları.
Lütfen bu rüyadan uyanmayayım...

BÖĞÜRTLEN REÇELİ ~ aşkın sıfatı~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin