Nazlıdan;
Sabahın ilk ışıklarıyla beraber miğde bulantılarımla uyanmıştım. İşe gidememiştim, engini yolcu etmiş ve şimdide yatmaya çalışıyordum. Dördüncü ayımıza girmiştik cinsiyetini yarın öğrenecektik. Açıkcası heyecandan çok enginin tepkisini merak ediyordum. Birde aileler var tabii.
Annemler kız istiyor, Semra annemler ise erkek istiyorlar. Temenniler sağlıklı olması öncelikle. Ters giden birşey olmasada, doktor son gidişimizde fazlasıyla kilo aldığımı söylemişti, üstelik bebeğimde çok büyükmüş. Şimdilik bebeğime bir zararı yoktu ama bende yüksek bel ağrısına sebep oluyordu. Gerçekten çok kilolu bir bebişim olacaktı. Minenin anlattığına göre bel ağrısı için şuan erkenmiş. Bebeğim gerçekten çok ağır geliyor. Öyleki bazen hareket edemiyorum. Engin beni öyle görünce de yemek yemiyor. Oturup başımda bekliyor. Şöyle bir düşünüyorum da kalbi melek benim kocamın. İştahım da cabası zaten. Saat başı acıkıyorum. Aşermelerim arttı. Canım böğürtlen çekip duruyor. Enginin iflahı kesildi artık ama ne yapayım? Yemiyeyim de sütüm mü gelmesin ilerde!
Çalan telefonla düşüncelerimden sıyrılıp kendime geldim.
"Efendim hande?"
"Ne yapıyorsun canım?"
"Ne yapayım yine bel ağrısı yatıyorum olduğum yerde, sen nasılsın?"
"Bende iyiyim sana geleyim diyecektim mehtapı da alıp, malum onun kız istemesi olacak salı"
Olduğum yerden acayip bir ağrıyla fırladım.
"Gelin tabi de siz salakmısınız bana yeni mi söylüyorsunuz pislikler?!"
Karşıdan oflama gelip telefon suratıma kapandı.
Al işte! Hep böyle yapıyorlar. Dışlıyorlar beni! Sevmiyorlar ki zaten, herkes herşeyi biliyor bana söylenmiyor. Hep böyle oluyor işte hep!
...
karşımda oturan mehtapla hande bana sırıtıyorlardı.
"Ne sırıtıyorsunuz be! Siz kimsiniz be! Senin kız istemen var ve ben yeni öğreniyorum öyle mi! Bu mu! Siz varya siz-
"Canım kuzenim biz sana ne aldııık"
Sözümü elindeki böğürtlen torbasıyla kesen kuzenime aşkla baktım.
Hemen elindeki torbayı kapıp yemeye başladım.
"Yıkasaydık bari yaaa!"
Bana çemkiren mehtaba gözlerimi kısıp baktım
"Tamam yıkamayalım"
Gülüp yemeye devam ettim ağzım yüzüm hep böğürtlen olmuştu bende farkındayım. Ne yapayım yani. Çok güzeller.
"Salıya kadar yetişmesi gereken şeyler var, bir kısmını annemler yapıyor ama sizin beni hazırlamanız lazım."
"Hallederiz mehtap ya, benim mezuniyetim için aldığım elbise vardıya ?"
"Evett"
"O mağazaya yeni koleksiyonlar gelmiş bakalım oraya, sen ne dersin nazlı?"
"Aloooo"
Bana seslenen handeye baktım ifadesizce
"Ben hamileyim beni karıştırmayın. Ayrıca bebişim çok ağır hareket bile edemiyorum doğru düzgün.! Ne kadar acımasız oldunuz siz böyle yaa! Siz de bir hamile olun o zaman göreceğim sizi.!"
İkiside koca bir of çektiler. Haklılar mıydı bilemem? Ama ben hamileyim her yerde kredim var benim!
"Salak! Birde diyor ki ben en son duyuyorum bilsen ne olacak! Gidiyorum ben ya!"
"Al benden de o kadar mehtap! Çıkıyoruz biz hamile kadın!"
Acımasız pis mahluklar!
"Heey, yediniz içtiniz gidiyorsunuz öküzler! Buraya gelin bardaklarınızı makineye yerleştirin öyle gidin!"
Bana ciddimisin bakışlarını yolladılar.
Ciddiydim! Ben hamileyim çok fazla iş yapamam tamam mı!
Telefonumun sesiyle irkildim.
Böğürtlenim arıyor..
Bir yandan kucağımdaki böğürtlenlerimi yerken bir yandan da telefonu açtım
"Efendim böğürtlenimm"
"Güzelim, mutlu geliyor sesin. Sabah iyi değildin merak ettim nasılsın şimdi?"
Gülümsedim. Benim tatlı, nazik kocam.
"Mutluyum tabii, mehtapla hande bana böğürtlen almışlar hemde bissürü. Ama sadece ben yiycem. Sana almamışlar! Öyle dediler böğürtlenim."
"Reçelim, iyi güzelde sen beslenmene dikkat etmiyorsun ki böyle olmaz."
Ne!
"Ne diyosun sen be!"
"Güzel karım, bebeğimin annesi, bak sana verilen listedeki saatlerde ve orada yazanlarla beslenmen lazım, böyle yaparsan çok zararlı olabilir. Hem kilo da alıyorsun."
Başta yumuşasam da sonra duyduklarım beni can evimden vurdu!
Kiloluydum ben dimi! Artık sevmiyordu o da zaten. Bebeği için katlanıyor bana. Dolan gözlerimle burnumu çektim
"Sen zaten bana hep kız! Canım böğürtlen istedi diye de kız bana tamam mı! Kötüsün sen! Kiloluyum dimi, artık doğumdan sonra boşanırsın sen benden. Bu ne böyle süzme yoğurt torbası gibi dersin. Dimiii"
Telefonu suratına kapatıp sessize aldım. Arkama yaslanıp tv açtım.
Şunlar da bir evlenemedi gitti. Ben bile evlendim hatta bebeğim olacak siz hala sap!
Evlendim de ne oldu. Kiloluyum işte. Hakikaten dün tartıldığımda. 60 kilo olmuştum. Aman allahım! Normalde gebelik boyunca en fazla 15-20 kilo alınması gerek! Ben daha 4. Ayımda on kilo almış bulunmaktayım. O zaman en az 25-30 kilo alacağım! Hatta daha fazla son aylarda daha fazla büyüyor bebek!
İnanmıyoruum! Ben şimdi gerçekten kum torbası olacağım! Engin benden ayrılacak! Ailem evlatlıktan reddedecek! Bir başıma kalacağım bu kilolarla!
Şimdi 60 kiloysam doğuma kadar en az 80 ondan sonra daha da alırsam 90-100 tutana aşk olsun! Ay bana bişeyler oluyor galiba!
Hadi ordan be! Ne alakası var! Kilolu insanlar yaşam sürdüremiyor mu? Şu dünyada ha 50 ha 100 kiloyuz. Ne farkeder? İçimiz kötü olmasın. Doğru ya. Fiziğine göre değerlendiren ahmaklar hiç olmasın daha iyi! Bir kadını fiziğine göre değerlendirebiliyorsalar eğer, o zaman kendileri de mükemmel olmalılar. Mükemmeliyet iki taraflı olsun madem öyle. Kilolu kadınlar da zayıf kadınlarda iyi varız! Pis erkekler! Kendilerini beğenmiş kakalaklar!
...
Engin' den;
Evin önüne gelince arabayı durdurdum.
Çalan telefonumla birlikte arabadan inip evin kapısına geldim.
Annem arıyor...
"Efendim anne"
"Napıyorsun böğürtlen oğlum"
Allahım ya! Sıçacaktım ama böğürtlen de neydi? Herkesin içinde! Eminim yanında abimler de vardı ve dahası. Neyse.
"İyi anne eve girecektim sen?"
"Bende iyiyim yavrum, baban abinler oturuyoruz öyle, bir görsen amcası kıvanc nasıl gülüyor babaannesine"
Kıvanç, özlemiştim aslanımı. Onu da görmeye gitmeliydik. En kısa zamanda.
"İyi bakalım anne herkese selamlar aslanımı da öp benim yerime"
"Dur oğluşum, yarın cinsiyetini öğrenmecekmişsiniz torunumun?"
Sesindeki tını hoşuma gitmiyordu. Evet öğrenecektik. Bunu onlara nazlı söylemişti. Ama bebeğimizle alakalı bir çok düşüncemizi konuşmuyorduk kimseyle.
"Evet anne ne oldu?"
"Yanii, birşey olmadı da biz de gelelim istedik"
Ne!
"Ne alakası var anne! Bu bizi ilgilendiren birşey size haber veririz zaten sonra"
Ben tam konuşurken kapı açıldı.
"Hoşgeldiiin"
Gündüz ki sinirli karımdan eser kalmamış bir şekilde beni karşılıyordu. Yanağını öpüp telefon kulağım da içeri girdim. Ceketimi alıp astı anlayışlı karım. Bir yandan kim o dercesine suratıma bakıyordu. Gülümseyip salona geçtim. Nazlı da karşıma oturdu.
"Nazlıya selam söyle oğluşum"
"Tamam anne diyecek başka birşeyin yoksa-
"Dur oğlum bi. Dedesi torununa mavili mavili şeyler almış, zıbınlar almıış, patikler almıış..
Bu liste uzarken kan beynime sıçradı! Ne biliyordu erkek olacağını! Kız olursa kabul etmeyecekmiydi benim çocuğumu! Boşversindi bende yoktum o zaman! Bu ne acımasız ne geri kafalı davranış! Ailemi anlayamıyordum.
"Anneee! Sus! Yeter! Bizim bebeğimiz! Biz alırız alınacak birşey varsa! Hoşgörü mü sanıyor bu yaptığını kocan! Sen de nasıl anlatabiliyorsun bunu! Bebeğimiz kız olsa ne olacak! Siz ne ima ediyorsunuz!"
"Öyle değil oğlum da-
"İyi geceler."
Telefonu kapatıp fırlattım.
Bıktırıyorlardı!
Unuttuğum şeyle yere hemen diz çöktüm.
Karşımda gözleri dolmuş,bana korkuyla bakan karımı gördüm. Olan ona oluyordu. Nasıl oldu da onun yanında konuştum bunları! Ah aptal engin!
Yanına gidip ellerini avuçlarımın içine aldım.
Öptüm.öptüm.
Sonra karnını öptüm. Kokladım öptüm tekrar.
"Nazlı.."
Gözleri dolu dolu bakarken içim kanıyordu. Hangi çağdaydık! Bu nasıl bir aptallıktı. kaç defa bunun imasını gösterdiler bize! Benim ailem görmüş bilmiş insanlardı güya! Ne haldeler şuan. Resmen zorla erkek olsun diyorlar! Bu nasıl iş!
Avuçlarımın içindeki ellerini çekti. Önce içim kıyılırken sonra o eller suratımda yer bulunca çocuk gibi sevindim. Ne olursa olsun, karım benden gitmesindi. Kıkırdamaya başladı. Gözyaşları aktı sonra. Sonra gözlerimin içine bakıp gerçekten gülmeye başladı
"Sen niye korkuyorsun şapşal kocam benim. Ay birde endişeli endişeli öpüyor beni. Yani tamam, aileler çok garip olabiliyorlar da bundan bize ne. Bizim bebeğimiz. Kız olsun erkek olsun, o bize ait. Küçük minik bir varlık."
Elimi tek eliyle kavrayıp karnına koydu
"Bak babası, o da katılıyor bize. Bizi seviyor. Bizde onu seviyoruz. Erkek mi kız mı bilmiyorum. Ama o senden ve benden bir parça. Bizim mucizemiz. Bizim en büyük nimetimiz. Şükür etmemiz gereken en güzel şeylerden biri. O şuan çok mutlu, ben hissediyorum. üzüldüğünde hiç hareket etmiyor çünkü babası, şimdi ise dönüyor karnımın içinde. "
Bu kadın bana cenneten gelmişti. Başka yolu yoktu çünkü. Güldüm ona bende.
Kolumu bacaklarından geçirip sıkıca kavradım. Birde ensesinden kavradım.
"Engin ne yapıyorsun!"
Ayağa kalkıp kucağıma aldım. Peh! Birde kilo alıyordu. Ağır değildi ki.
"Ya engin belin kopacak bak bırak!"
"Nazlı saçmalıyorsun! Kuş kadarsın daha ne kırılması! Bir sus da karımı odamıza taşıyım uyumamız lazım"
"Gerçekten mi"
Gülüp burnundan öptüm
"Gerçekten"
Boynuma daha sıkı sarıldı
Aslında normal hamileliklere göre fazla kilo alıyordu. Onun dışında bebeğimiz de kiloluydu. Çok zararlı değilmiş aslında ama yinede garip bir durummuş. Nazlıya burada çok iş düşüyor. Üzülüyorum sürekli zaten. Doktorla telefonda da görüştüğümde dikkat etmemiz gerektiğini söylemişti. Bu tür ağır bebekler anneye zarar verebilirmiş veya düşük söz konusu olabilirmiş. Doktorumuz da şaşırtıcı demişti zaten. Öküz yavrusu gibi bir evladımız olacak galiba..
....
Yazardan;
Engin arabayı sürerken avuç içleri terliyordu. Heyecanı doruktaydı. Bebeklerinin cinsiyetini öğreneceklerdi. Bu muhteşem birşeydi.
"Engiin sakin olsana be adam ben de heyecanlıyım bayılacağım şimdi"
"Güzelim olamıyorum, içime camış kaçtı ne yapayım?"
Arabada çalan telefon ile ikiside durdu. İkisinin telefonu da çalıyordu.
Engin telefonuna baktı
Mehtap baldız arıyor...
"Lan bunun seni araması gerekmiyormuydu?"
Nazlı enginin telefonuna bakıp dudaklarını büzdü "bilmiyorum ki beni de erdem arıyor"
"Efendim"
"Efendim"
Her ikisi de aynı anda konuşmaya başladılar.
"Ulan baldızmısın nesin kodumun salağı erdem yanındamı?"
"Erdem sen ruh hastası mısın mehtap uyuzu yanında mı?"
"Yanımda be sakin!"
"Yanımda ulan bi sakin!"
Engin de nazlıda birbirine baktı.
Nazlı erdemi hoparlöre aldı engin de mehtapı.
Reçel önceliği eşine verip sırıttı,
"Ulan akılsız çift neden birinizden arayıp konuşmuyonuz, siz bu beyinle mi evlenceniz lan! "
Mehtap gülüp telefonu kapattı erdem den devam ettiler.
"Engin abicim bak baba oluyorsun diye ayarın kaçtı senin iyice!"
Nazlı ve mehtap gülmeye başladılar.
"Senin hiç ayarın yok oğlum onu napcaz! Harbiden siz nasıl evleneceksiniz ben anlamıyorum? Nikahta biriniz evet yerine gerdek diyecek biriniz de tektaş diyecek! "
Mehtap çıldırıp araya girdi tabii ki
"Kes sesini enişte bozuntusu! Şimdi daha mühim şeyler var!"
Nazlı da araya girdi bu sefer
"Neymiş o?"
"Yeğenimizin cinsiyeti"
"Ulan biz bile bilmiyoruz daha siz ne çeşit manyaksınız? Ne içiyonuz!"
"Abicim bi sus ya mehtap birşey düşünmüş sus ta söylesin"
"Ya sabır!"
Mehtap aslında güzel şeyler planlamıştı. Şimdilerde yeni yayılmaya başlayan bir akım vardı bebeğin cinsiyeti ile ilgili. Onu yapmak istemişti yeğenine. Anlattıkça da bizim taze anne babamıza mantıklı gelmişti.
"Kırk yılda bir güzel birşey düşünmüşün baldız aferin"
"Öff bir sus sen ya! Dikkatlice gidin doktora. Unutmayın cinsiyeti doktor öğrenecek siz bakmayacaksınız! Bilmeyeceksiniz! Bu akşam hep birlikte sizin bahçede kutlama ayarladım o zaman öğrenicez"
Nazlı anlamadığı kısım için devreye girdi.
"E peki dediğin şeyi hazırlayacaksan sen bizden önce öğreneceksin o zaman olmaz öyle!"
"Ya sende kocan da kıt akıllısınız! Bunun için iş arkadaşlarımdan bir kaçını ayarladım, doktorla da konuştum. Bize de süpriz olacak "
"Hadi bakalım öyleyse görüşürüz akşama"
Engin telefonu kapatıp terleyen elleriyle direksiyonu kavradı.
Tekrardan çalan telefonla gözlerini devirdiler. Bu sefer enginin telefonu çalıyordu.
Faruk abi arıyor...
"Güzelim abin arıyor, sülale anlaştı bugün galiba."
"Açsana madem"
"Efendim ağabey"
"Nasılsın koçum?"
Faruk da artık çok samimiydi kardeşi ve enginle. Aslında bağlar git gide kuvvetleniyordu.
"İyidir ağabey, doktora gidiyoruz işte haberin vardır. Akşama da kutlama ayarlamış hanımlar. Bekliyoruz. Sen ne yapıyorsun?"
"Mehtap sağolsun haber verdi herkese, geliriz bakalım. Bir cinsiyeti belli olsun allaaaah!"
Nazlı dayanamadı girdi araya
"Abii hande yanında mıı?"
"Yanımda güzelim ne oldu?"
"Hiiç merak ettim, akşama elbise bakmaya gidelim mi diyecektim handeyle"
Handenin cırlayan sesi herkesi bitirmişti
"Gideliiiiiim"
"Koçum kapatıyorum, kulağımın ebesi bellendi. Birşeye ihtiyaç olursa haber verin haydi dikkatli olun"
"Sağol ağabey, görüşürüz"
Engin aklına düşen şeyle aniden karısına döndü
"Reçel ne elbisesi bu? Evdekilerden giy"
Bazen erkekler anlayamıyordu. Nazlıya kalsa alışverişe hiç gitmezdi ama olmuyordu artık o elbiseler. Normalinden fazla kilo alması sayesinde.
"Engin yaramı mı deşiyorsun olmuyor bana onlar boğuluyorum içlerinde!!"
Engin yanlış sahaya girdiğini farkedince geri bastı aniden.
"Haklısın karıcım git bol bol uzun uzun elbiseler al"
"Öyle yapacağım zaten!"
Tekrar çalan telefonla engin kuduruyordu. Bu sefer nazlının telefonu çalıyordu.
"Ulan s*kicem telefonları"
"Bana bak engin döverim seni bebeğimin yanında küfür etme demedim mi! Deminde erdeme sayarken sustum bebişim etkileniyor"
"Tamam güzelim sustum"
"Sus!"
Mine arıyor...
"Efendim mine?"
"Kız taze anne ne yapıyorsun?"
"Doktora gidiyoruz canım akşama kutlama var geliyorsunuz dimi?"
"Geliyoruz tabii, sen davet etmeden mehtap ayarladı zaten. İstediğiniz birşey var mı akşama?"
"Yok canım sağol siz kıvançı getirin amcası da bende çok özledik"
Engin kıvanç deyince gülümsedi.
"Tamam yengesi, akşama görüşürüz o zaman"
"Görüşürüz canım"
"Şu telefonların bataryasını camdan atsana güzelim"
"Saçmalama hadi az kaldı zaten hastaneye"
...
"Eveet cinsiyetimiz de belli olduğuna göre nazlı hanıma yardımcı olun engin bey, sonra masama gelin konuşalım"
Enginde nazlı da heyecandan ne yapacaklarını bilemiyorlardı. İkiside akşama çıkamayız sanıyorlardı.
"Engin elim ayağım boşaldı heyecandan"
"Güzelim benim de senden farkım yok"
...
"Evet, heyecanlıyız oldukça"
"Dalga mı geçiyorsunuz ayşe hanım kalbim duracak"
Enginin bu ifadesine gülen tecrübeli doktor gülümsedi.
"Şimdi diyeceklerimi iyimser bir şekilde düşünün ve ikiniz de dikkat edin"
"Bebeğin en önemli dönemlerinden biri şuanda, beslenme programınızı değiştiriyorum. Ve gördüğüm kadarıyla çok da uyulmuyor programa"
Nazlı utançla başını eğdi.
"Tamam, bundan sonra uymalısınız en azından, anlaştık mı?"
Nazlı kafasıyla onayladı.
"Pekala, öncelikle fazla kilodan ve size bebeğinizin ağır gelmesinden ikiz olarak düşünmüş olabilirsiniz, ama değil. Bebeğiniz, uzun boylu, oldukça kilolu bir bebek olacak gibi gözüküyor. Gerçi babamızdan görüldüğü üzre uzun olması normal."
Doktor önündeki birkaç dosyaya baktı, enginde nazlıda devamını bekliyorlardı.
"Değerleriniz gayet iyi, sağlıksal sorunlarınız yok, bel ağrılarınız olduğu için hafif egzersizler veriyorum hafifletecektir. Buna özel ilaç yazamıyorum bebeğe yan etkisi olabilir. Eşiniz veya bir başkası akşamları hafif şekilde de masaj yaparsa bel ve omurga bölgenize rahatlayacaksınız. Bebeğin gelişimi için bu aylarda tekrar söylüyorum stresten uzak olacaksınız, beslenme programına dikkat edeceksiniz, ağır işler yapmayacaksınız. Üstelik geçen ay izin vermiştim ancak artık işinize ara vermeniz gerekiyor. Hem sizin hemde bebeğinizin iyiliği için."
Nazlı onaylarken engin can kulağıyla dinliyordu.
"Peki ben böğürtleni aşırı derecede aşeriyorum sıkça yiyorum bunun yan etkisi olur mu?"
Engin sırıtıyordu.
"Herşeyin fazlası zarardır nazlı hanım. Böğürtlene vücudunuz alerjik bir tepki gösterseydi anlardık. Ancak alerjiniz olmasa bile abartmadan yiyin lütfen."
"Haklsınız"
Suratını asan nazlıya engin gülümsüyordu.
...
Nazlı sessizce arabada kocasını bekliyordu. Böğürtlen alacaktı biricik kocası. Manavdan çıkan kocasıyla beraber heyecanlandı.
Arabanın kapısı açılır açılmaz çığlık attı
"Böğürtleniiimm"
Enginin elindeki paketi aşkla kaptı ve yine yemeğe başladı.
"Bende bana dedin sanmıştım karıcım"
"Sono domodom"
Engin ağzı yüzü hemen böğürtlen olan karısına bakıp kahkahalara boğuldu.
Yaklaşıp nazlının emniyet kemerini bağlamak için eğildi. Yine karısının mis kokusu dolmuştu burnuna. Şu son zamanlar dokunamıyordu da ona. Zorlanıyordu haliyle.
Yüzleri arasına milimlik mesafe koyup karısına haince sırıttı
"Bence doktorda bahsettiğin böğürtlen bendim"
"Höçdö bölö"
Engin daha fazla dayanamayıp dudaklarına yapıştı karısının. Hem özlem hem tutku vardı bu öpüşte.
Nazlı dudaklarını sömüren adamla hormanları ayağa kalkmıştı.
Kendisini tutkuyla öpen adamın dudaklarına gülümsedi, kollarını boynuna doladı. Çok özlemişti o da kocasını. Bu nasıl birşeydi böyle! Bir an Tutuşurken bir an serinliyordu sanki aşık olduğu adamın öpücüğüyle.
Nazlı nefes nefese geri çekti kendini, enginin gözleri kararmıştı.
"Sabır ediyorum, dayanılacak gibi değilsin çünkü"
Nazlı gülüp engini ittirdi
"Sapık!"
...
Nazlıdan;
"Hande ayaklarıma kramplar giriyor hadi gidelim, artık"
İki saattir alışverişteydik ve hanımefendi daha birşey beğenememişti ama ben tabii ki beğenip almıştım bile.
"Of tamam be sen git otur bir yerlere ben kasaya gidicem"
Kafa sallayıp mağazanın küçük puflarına oturdum.
"Anneee bak ablanın karnı kocaman olmuş"
Karşımda annesini elinden çekiştirip beni gösteren küçücük bir kız duruyordu.
Güldüm gel işareti yapıp yanıma çağırdım anneside gülerek yanımıza geldi.
"Karnımda ki ne biliyor musun?"
"Bilmeeem? Sen de benim gibi bayramda teyzene gidip bir sürü şikolata yedin karnın mı şişti?"
Onun teorisine kahkahalarla güldüm. Şikolata da neydi yahu? Elini alıp karnıma koydum
"Burada bir bebek var, büyüyüp senin gibi annesiyle gezecek bir bebek"
Gözleri dediğimle kocaman oldu
"Sen bebek mi yuttun yani abla?"
Bu çocukların hayal dünyası böyleydi işte. Şimdi nasıl anlatayım ben bu küçüğe bunu,
"Hayır canım, eşimle ben çok istedik karnımdaki bebeğimiz de bize gelmek için burada bekliyor."
Bu sefer o gülmeye başladı. Eğilip karnımı öptü.
"Annemle babamda beni çok istedi o zaman bende onlara koştum geldim"
"Aynen öyle"
Annesi bana bakıp gülümsedi. Genç bir kadına benziyordu. Bende ona gülümsedim. Sonra selam verip gittiler.
"İki dakika ayrıldım başından hemen yaşıtını bulmuşsun"
Beni kızdırmaya çalışan handeye kulak asmayıp karnımı okşayaraktan ayağa kalktım.
"Haydi artık çıkalım şu avm den eve gidelim"
"Tamam, mehtap sizin bahçeyi organize etmiş zaten, eve gideriz bir duş alır giyinirsin. Sonra kocan da giyinir bahçeye inersiniz"
İçim kıpır kıpırdı. Öyle mutluydum ki, arkadaşlarım herşeyi ayarlamıştı. İyi ki varlardı. Bende onlara en güzelini yapacaktım.
...
"Nazlı güzelim hala giyinmedin mi?"
Banyoda saçlarımla uğraşırken enginin sesiyle gülümsedim. Acaba bu elbiseyle beni görünce beğenecek miydi?
"Sen in aşağıya haydi bende geliyorum"
"Tamam bak dikkatli ol"
"Tamaaam"
Hep endişeliydi.
Üzerime mavi bir elbise almıştık, saçlarım ise aşırı bol alttan bir topuzdu, kenarlarından bir kaç tutam saç çıkması da naturel gösteriyordu. İstediğim görüntü tam da buydu. Topuzumun üstüne açık yeşil yaprakları olan küçük çiçeklerle bezenmiş zarif bir taç tutturmuştum. Uçuş uçuş elbisem çiçekli yapraklı tacım ile içim açılıyordu sanki.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÖĞÜRTLEN REÇELİ ~ aşkın sıfatı~
RomanceEngin ve Nazlı olabilecek şey değil! Ama oluyor. Sonuçta anneler birlikse ve bu birlik 45 yıldır taht sürüyorsa.? 13 yaşından sonra birbirini görmemiş iki çatlak. 13 yıl sonra görürse o gözler birbirlerini ne olur? Nefretin içide aşk büyür. ~~~ ...