Yazardan;
Aradan geçen bir haftanın sonunda faruk iyileşmiş ve hastaneden çıkışı yapılıyordu. Annesi yeliz hanım eşyalarını topluyordu, babası hastanedeki işlemleri bitiriyordu.
"Oğlum ben şu çantaları bi götürüp geliyim arabaya, sende hazırlana dur tamam mı kuzum?"
"Tamam anne."
Faruk mutluydu. Çünkü şuan yanında şefkatle bakan annesi, ve yine o şefkate gülümseyen papatyası vardı. Bundan öte mutluluk yoktu ona. Hande ile konuşmamşılardı hiç hande hep geçiştirip farukla ilgilenmiş elinden geleni yapmıştı. Faruk bu ilgiden hoşnut da olsa o bunu istemiyordu o hande kendisini dinlesin istiyordu.
Yeliz hanım gülümseyerek çıktı odadan. Hande ise toparlanıp üstünü başını düzeltti. Odanın sonundaki aynaya oğru yöneldi. Saçları epey dağılmıştı. Bakmıyordu ki onlara. Faruk ise bunu gırsat bildi. Doğrulup ayağa kalktı.
Sırtında hissettiği keskin acıya rağmen yavaşca dikeldi. Suratı çektiği sızıyla burultu önce, sonra alışmaya başladı. Ayaklarına verdiği komut ile handeye doğru gitmeye başladı, tam arkasında durdu, handenin bağlamaya çalıştığı saçlarına bakıp gülümsedi. Gözlerini kapatmış oflaya puflaya topuz yapmaya çalışıyordu. Sıcak ellerini handenin saçlarıyla uğraşan ellerinin üstüne koydu. İrkilen hande biraz aynaya doğru gitti.
"Benim sakin ol"
Anlamıştı zaten de beklemiyordu genç kız.
"S-sen otur kalkma ayağa."
"Şşt"
Faruk handenin bileğinden aldığı tokayla yine handenin ellerinden saçlarını kurtardı. Onları parmaklarıyla yavaşca taradı. Narindi bu kadın. Papatyalar gibi sarı, güzel ve narin. İncitmeye gelemeyecek değerli bir parçaydı hande. Ama incitmişti kahrolası. Düzeltecekti. Dimi? Nazik bir şekilde örmeye başladı saçlarını. Ne de çok özlemişti. Yetermiydi şimdi cümleler? Kelimeler?
"Çok özledim. Anlatmaya kelime bulamayacak kadar çok.., bana bir şans tanı, nolur bırakma sadece küçük bir şans. İzin ver tanıdığın şansa kurban olayım. Papatya bahçene güneş, gülen yüzüne tebessüm olayım. Ömründe bir ömür uğruna can olayım. İzin ver tüm hatalarımı tüm yanlış anlaşılmaları yok edeyim. Ben tükeneyim ben biteyim gerekirse öleyim ama temizleyeyim herşeyi.."
Özel ve umut dolu konuşmaydı bu. Gözleri dolan faruk aynada bakıyordu sevdiğinin gözlerine. Hande ne aynaya ne faruğa bakıyordu. Öylece duvara bakakalmış dalmıştı.
"Hande, konuşmayacakmısın?"
İrkildi genç kız. Duymuştu faruğun her bir cümlesini elbette. O zaten dünden hazırdı affetmeye asıl düşündüren nazlıydı. Nazlı nasıl unutsundu. Peki nazlı unutmazsa hande nasıl unuturdu. O kız kardeşi değilmiydi onun. Bunu yapmazdı ona ucunda sevdiği aşık olduğu adam dahi olsa..
"Zaman gerek herşey için, ama bunun için önce nazlı gerek faruk, önce nazlı lazım bana. Herşeyden önce mutlu bir nazlı istiyorum.."
Duru genç adam. Neden her yaptığı bok birbirine bağlıydı. Nasıl oluyordu da bir türlü çözüm getiremiyordu.?
...Şimşek ailesinin evinde soğuk ve sert rüzgarlar esiyordu. Herşey yeni öğrenilmişti. Nazlının çekip gittiği. Yeliz hanım donmuştu. Ne birşey diyor nede hareket ediyordu öylece sehpanın üstünde kurumuş mandalina kabuğuna bakıyordu. Kızından kalan tek şey buydu sanırım?
Neden bu zulmü yaşatmışlardı ki? Neydi onun suçu? var olması mı?
Davut bey sinirle volta atıyordu salonda. Hande ise gururluydu. En doğrusunu yapmıştı dostu. Artık birilerine haddini bildirmesi gerekirdi zaten. Burukça gülümsüyordu hande. Şimdi herkes hakettiğini yaşayacaktı..
Faruk nefret doldu. Hayır bu sefer kendine değil babasına. Yıllardır arkasında durduğu babasına nefret duydu kusma vakti gelmişmiydi bu nefreti?
"Senin yüzünden!!"
Salonu dolduran gür ve aşağılayıcı ses faruğa aitti. Annesi yeliz hanım bu ürkütücü sese bile dönüp bakmamıştı.
"Sen uzaklaştırdın onu bizden.! Yok ettin aramızdaki herşeyi dimi lan? Sen babamısın şimdi? Öyle olduğunu mu sanıyorsun? Kimsin nesin sen? Kim getirecek onu bize.?Kim nasıl tedavi edecek onun yaralarını? Kim ödeyecek bunun hesabını? Hangi birimizi kabul edecek? Yıktın lan bizi!"
Kimseden yine tepki yoktu. Hande yeliz hanımın yanına oturup ona sarıldı. Davut bey oğlunun tam karşısında omuzları çökmüş öylece duruyordu. Aralarındaki sessizlik yine faruk tarafından bozuldu.
"Hadi!! Açıklasana!! Söyle hadi herkes biliyor zaten sebebi! Bu halde olmamızın sebebini!!"
Yeliz hanımın o saatten sonra göz yaşları akmaya başladı. Davut bey elini sıktı. Hande bilmiyordu ve korkmuştu bu öğreneceğinden.
"Faruk sus!"
Davut bey yine sürdüreceğini düşünüyordu oğlu üstündeki otoritesini.
Faruk ellerini havaya kaldırıp indirdi çaresizce.
"Bitti baba. Kaybettin. Kafanda kurduğun herşey bitti bizi içine attığın hipnoz da bitti. O suçsuzdu. Babaannemin ölümündende dedemin ölümündende o sorumlu değil!! O seçmedi bunları. O istemedi kalp naklini! Babaannem dedemin ölümünden sonra ölüyüm demişti zaten. Unutmadım baba! O kadının acısı hale gözümün önünde, yaşasam ne yaşamasam ne dedi. Hatırlasana hiçbirşeyi gözü görmüyordu. Nazlının kalbi delikti baba. Uzun süre dayanamayacaktı. O da ölecekti dedem gibi. Babaannem o yüce merhametiyle dayanamadı buna evet sormadı sana annemi de alıp gitti hastaneye dimi.? Onun kalbi nazlı da attı o günden sonra. Yıkıldın, insan anasını kaybetip toparlanır demiyorum. Ama zamanı geri alamazsın. Annen ben yaşayan ölüyken torunum gün görsün dedi. Çok şey istemedi ailesinin içinde sevgi ile büyüsün benim ismimle benim kalbimle mutlu bir hayat sürsün istedi. Babaannemin adı da nazlı şimşek değilmiydi baba! O istedi ki oğlu kızını severken kendini de babasını da hatırlasın. Gelinini de bu yüzden ortak etti. Hak koydu gelmezse helal etmeyecekti. Yaşananlar bunlar değilmiydi? Söyle baba? Siz böyle konuşmadınız mı annemle! Ben böyle duymadım mı sizden? "
Hande duyduklarına inanası gelmiyordu. Bu yüzden miydi bu dışlama! Demek davut şimşek anne yokluğunu kızında gidermeyi seçmemiş kızını yok sayıp eşini de oğlunu da ona yaklaştırmamıştı. Gerçekler acıdır zordur. Hazmetmesi zaman alır. Yeliz hanım hıçkıra hıçkıra handenin omzuda ağlarken, davut bey dolan gözlerini salonun tavanına dikti. Faruk öfkesinden delirmişti.
"Bilmiyor nazlı. Suçu ne bilmiyor. Ya da babasının onu neyle suçladığını bilmiyor. Dayanırmı dersin baba! Babaannem nazlı şimşek dedeme olan aşkıdan torununa olan sevgisinden huzurla gitti. Peki senin kızın nazlı şimşek neyden gitti veya gidecek hayattan! Söyle ! Senin kızın benim kız kardeşim, vicdansızlıktan sevgisizlikten gitti. Taşıdığı değerli kalp paramparça olmuş bir vaziyette gitti. Hani hiç sevmedin ya nazlıyı. Anneni de sevmedin baba! Annenin kalbi kızında atıyor. Onun ismi kızınla yaşıyor. O duygusuz kalbin bunları da mı düşünmedi. Ama bizde hatalıyız. Susup ezdirmemeliydim kardeşimi. Senin gibi sevgisiz koymamalıydık."
Davut bey durdurmadı yaşlarını serbest bıraktı. Yıllar sonra ıslanan gözlerini yumdu. Yanağından aşağıya süzülen yaşda telafisiz hatalar vardı.
Faruk derin derin nefes alıp verdi. İşaret parmağını babasına doğrultup gösterdi
"Annemde de bende telafi edeceğiz. Gerekirse tükeneceğiz ama biz afettireceğiz hatalarımızı. Sen... Sen içindeki ölü kalbinle yok olacaksın. Bize sadece izlemek düşecek."
Sırtındaki ağrıyı umursamadan merdivenlere yöneldi.
Kafasını çevirip daha kısık ses tonunu kullandı
"Üzgünüm davut şimşek!"
Baba diyesi bile gelmedi. Son zamanlarda herkes gibi faruk da haklı olmuştu artık.
Hayat öyle acımasız ki. Annesini elinden alırken kızını sunmuştu Allah. Değerini bilip bağrına bassaydı evladını hem ölen annesinin isteğini yerine getirmiş olacaktı hem evladını yıkmamış olacaktı. Yapmadı davut şimşek. Körelmiş duygularıyla hareket etti. Ailesini yıktı belkide. İşte bugün yüzüne vuruldu tüm gerçekler. Hiç beklemediği bir anda oğlu tarafından vurulmuştu.
Kalpsiz adamın atmaya başlayan kalbinden geçen en acı cümleydi,
"Ben ne yaptım?"Bölüm kısa olabilir özür dilerim. Bu bölüm iyi oldu gibi yinede beğendiniz umarım?❤️ oy ve yorum lütfen. Gerçekten çok az. Biraz daha motive olayım yahu nütten destek veriiin. Kötü de olsa yorumlayın yavruşlarım😁😁
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÖĞÜRTLEN REÇELİ ~ aşkın sıfatı~
RomanceEngin ve Nazlı olabilecek şey değil! Ama oluyor. Sonuçta anneler birlikse ve bu birlik 45 yıldır taht sürüyorsa.? 13 yaşından sonra birbirini görmemiş iki çatlak. 13 yıl sonra görürse o gözler birbirlerini ne olur? Nefretin içide aşk büyür. ~~~ ...