Böğürtlenin reçeli

1.8K 68 13
                                    

yakut21  😘😘 tubadeniz18  sizlere
ithaf olsun bu bölümde..
Multi;nazlının elbisesi
Nazlı;
Kafamın karışıklığı nirvana yapmışken, annemlerin içinde dibime girmiş engine odak oluyorum.
Evet! Kafam karışık hemde çok! Neden olmasın. Hala açıklama yapmadı bana doğru düzgün. Pekala. Sevdiğini söyledi, ki bu benim çıldırmama beyin hücrelerimi yok etmeme neden oldu. Cidden hissettiklerimin karşılığının var olması öyle değerli hissettirdi ki. Hayatımda ilk defa değerli hissettim. Var oluş sebebim varmış gibi hissettim.
Öyleece kanatlanan kalbim enginin avuçlarına doğru yol aldı. Sorgusuz sualsiz. İnandım mı?
İlk o anın şokunu yaşasamda inandım diyebilirim. Çünkü engin yalan söylerse anında anlardım. Öyle göz falan kaçırmaz. Direk sesi değişir. Daha da kalınlaşır. Dişlerini sıkarak ve zorlayarak konuşur. Eve döndüğüm bir hafta boyunca gayet relax bir şekilde belirtti duygularını. Yalan söylemediği aşikar fakat kuzenin de yasak değil ki. Bir çoğu kuzeniyle evlenebilir ki bu helal birşey zaten. Kısaca bana hala neden sudeyle ilişkisi varmış gibi davrandığını bana neden o elbiseyi diktirtip üstüne saçma sapan cümleler ile kırdığını açıklamadı. Bunları deli gibi merak etsem deMadem aşıktı neyi bekledi.
Birde şu var ki ben daha ona hiçbirşey açıklamadım. Açıklamayacağım. Onun aşkına daha emin olamamışken tam anlamıyla kendiminkini dillerde rezil edemezdim. Sütten dili yanan kedi misali.
"Annemin saçma sapan boncuklu bileziğine daldığına göre,konu ağır güzelim"
Dalga geçmek kadar başarabildiği bir dal varmı acep??
Yine deee güzelim demesi bir yerlerden sevimli yönümü okşuyordu.
"Hıı, gıcık engin ne diye o kadar çok yalan söylüyor? Diye düşünüyorum"
Gülümseyip kafasını kulağıma yaklaştırıp fısıldadı
"Demek artık iyileşiyoruz. Bunları sana daha romantik bir ortamda izah edebilirim."
Nefesim mi kesildi?
Ne! Abartmıyorum! Sizinde engin gibi biri kulağınıza bu tonda fısıldasa aynı şey olurdu.
"Nazlı kızım iyiysen eğer bugün şöyle bir alışverişe çıkalım, hem nişan tarihinizi de belirleriz!" Semra teyzemin sesi korkunç gelmişti.
Ne! Nişan mı? Ya saçmalamayın. Ben daha bu adamla doğru düzgün bir ilişki kuramamışken mi olacak bu evlilik. Neden herkes gibi tanışma sürecim yok.?
"Anne biz biraz kafa dinleyelim nazlıyla acelesi yok. "
Engine teşşekür vari bakışlarımı sundum.
"İyi peki, yanlız doğru olmaz uzatmayın fazla bu süreyi"
Haklı olmasalar açardım ağzımı fakat haklılar. Gerek Geleneklerimiz olsun gerek dinimiz olsun bu süre abartılmasa daha makbüldü. Evliliğe adım atıldıysa arası açılmamalı. Ki her ne kadar günahkar bir kul da olsam. Dinine bağlı biriyim. Sevap pointim tavan yapmasa da, önemsiyorum.enginde önemserdi bu konuyu.
"Merak etme anne."
..
Engin ve annesi evden giderken annem mutfağa girmiş mehtapsa erdemle mesajlaşıyordu. Bense yatmış televizyon izliyordum. En büyük hobim
Götümü yaymak. Her yiğidin harcı değildir.! Lütfenn!!
"Ayy aşkım benim yaaa"
Mehtapın vıcık kokan sesine döndüm.
"Aşk koktu buralar, kusucam"
"Kes be! Çalış senin de olur."
Gözlerimi devirip esra erolu izlemeye koyuldum. Harbi işsizdim.
Şaka bir yana, işim yoktu bu iki hafta yani haftaya da olmayacaktı. Engin zorla izin almıştı. Yönetim arayıp geçmiş olsun demişti zaten. Aslında intihar etmiş olsam da bunu kriz olarak aktarmıştı herkes. Yani çevre böyle biliyordu. Ancak o anki yaşadıklarımı bir bilseler. Şuan bundan utanıyorum evet! Çünkü aptallıktı! En ufak sorunda çözüm müdür kaçmak! Ölmek!
Hayatımda pişmanlık duyduğum tek ve en büyük kararım. Önce sanıyorsun ki herşey düzelecek. Sonsuz bir uykuya çekileceksin, rahat, huzurlu, müstesna bir  ortama kavuşacaksın. Kavuştum mu ? Hayır! Ölseydim kavuşurmuydum? Hayır!
Arkamda bıraktığım değerli insanlar varmış ki onlara ızdırap etmkten başka birşey olmayacakmış ölümüm.
"Heeey telefonun çalıyo."
Mehtapın sesiyle irkildim. Öyle dalmıştım ki.
Engin arıyor..
Yazısını görünce sırıttım. Önceden sinirlendiğim yazıya şimdi sırıtıyordum. Ah! Ne hoş.
"Efendim"
"Nasılsın,güzelim?"
Off kullanma şu kelimeyi.!
"İki saat önce gördün engin! İyiyim."
Hakikaten. Sanki çok özledi de arayım dedi şapşal!
"Evet özledim.. "
Yok artık! İç sesime de müdahele edemezdi.
"Neyse. Müsait olduğunu umuyor ve on beş dakikaya orada oluyorum"
"Ne diyorsun be! Saçmalama. Yahu daha sabah buradaydın kafayı mı yedin. Hem ben müsait değilim.!"
Neyden kaçıyordum bilmiyorum. Ama beni korkutan şeyi biliyorum. Aşkımı itiraf edersem ve ya engin değişirse.
..
"Uyanman için dudaklarını da öpmem mi lazım. "
Ne. Ne alaka be! Aralan gözlerimle karşımda engin sırıtıyordu. Ben ne ara uyumuştum hani on beş dakikaydı o kadar kısa sürede uyumuş olamam.
"Sen ne zaman geldin ne öpmesi?"
"Neredeyse yarım saattir burdayım. "
"Psikopat neden uyandırmadın beni. Öylece izledin mi.?"
Önümde eğilmiş olan gıcık biraz daha eğilip yaklaştı.
"İnan bana muhteşem bir manzaraydı."
Hızlanan şey sadece nefesim değildi. Damarımda ki kan bile hızlı akıyordu.!
"Anlaşıldı. Tutuklul yaptın sen yine. Gitmek en iyisi."
"Bencede en iyisi. Git ve mümkünse sık sık özleme.!"
Aniden Havalanmam normalmiydi? Şuan neden beni kucakladı??!
"Ya manyakmısın engin? İndir beni!"
Kafasını yakşaltırıp sırıttı. Yapma şunu angaza şeyy!!
"İndirirsem gelmezsin. Şimdii. Sus ki yola koyulalım. "
"Ya bi git saçmalama! Hem benim üstüm giyinik değil! Ayrıca susmayacağım da."
"Kıyafet meselesi bende. Susmazsan dudaklarım devreye girer benden demesi"
Ahh hiç susmam ki ben o zaman.
"Off"
Düşüncemin tersi bir cevap verip kafamı göğsüne yasladım. Yavaş yavaş yürüyerek evden çıktı. Beni ön koltuğa oturtup kendi sürücü koltuğuna geçti. Donmuşcasına onu izliyordum.
Arabayı çalıştırıp yola koyuldu. Uzun biçimli parmakları iyi kavramıştı direksiyonu. Dikkatli bir şekilde sürsede arada ıslık çalıp, çevreyi gözetliyordu. Bu onu daha mı havalı yapıyor ki acep?
"Sanırım senin manzara da iyi"
"Ne!"
"Yedin bitirdin diyorum reçel. Ordan bakınca da harika gözüküyorum biliyorum ama evlenmeden olmaz güzelim."
Hah! Hasbama bak sen!
"Hadi ordan be! Ben senin gibi böğürtlene mi kaldım? "
"Malesef kaldın güzelim. Sana başka şans olamaz sikerim o şansı"
Ettiği küfür buraya anlamsızdı. Kıskanıyor desemm. Olabilir. Belki.
"Nereye gidiyoruz"
"Doğrulara.."
Kısa ama anlamlı bir cevaptı.
..
Geldiğimiz yeri göremiyorum. Aslında geldik mi onu da bilmiyorum. Şapşal engin sağolsun gözümü bağladı süpriz olacakmış. Peh! Ölcem meraktan görcek o zaman süprizi.
"Ya yeter geldiysek ne diye bekliyoruz."
"Sabırlı olmalısın.. Buna değecek güzelim"
Ah! Yine kullandı o kelimeyi. Zaafım var sanırım.
..
"Şimdi ben seni kucağıma alacağım sende susup bana ayal uyduracaksın. Soru sormana gerek yok güzelim. Kıyafetini değiştirmen için bir yere gideceğiz."
Yaptığı açıklama yetecek sanıyordu. Yetermi bana! Hayır!
"Of hep sustur zaten. Ben neyim ki? Dimi nazlı zat-
Sözümü kesen bir kelime bir cümle değildi. Dudaklarıyla arama milimcil mesafe koymuş olmasıydı.
"S-sustum"
Beni kucağına alıp yürümeye başladı.
...
Üstüme giydiğim elbise belkide şahanenin ötesiydi. Üstelik bana bir yerden tanıdık geliyor ama..
Neyse.
"Güzelim hazırsan gidelim artık"
Söyleme şunu söylemeeee!
Beni soktuğu kabinde öylece kendimi izliyordum. Beklesin dursun hıyar.
..
"Ya bak yine bağladın gözümü. Bıktım. Saçma gizemlerden.!"
Yine cevap yok. Beni tınlamıyormu? Tabi ki de tınlamıyor bu çeneyi kim tınlar.
"Şimdi seni tutacağım beraber yürüyeceğiz birazdan açacağım gözlerini."
"Zaten bi yapışıyım yere gebertirim seni engin!"
Elime değen el ile irkildim. Engin di biliyorum kokusundan. Ama insan görmeyince hep bir endişe içinde oluyormuş demek. Cidden zormuş.
"Yavaş ol ben seni tutuyorum."
Yahu birde lütuf ediyormuş gibi konuşmuyormu mu?? Tutacaksın tabi! Gözümü kurbanlık dana gibi bağlayan sensin angaza..!
Bu ne biçim bir yerdi. Ayakkabımın batıp çıktığı ve o vıcık seslerin olduğu bir yerdeydik. Sanırım. Çamur gibi birşey olsa gerek. Üstelik kokusunu da alıyorum. Taze yeni ıslanmış toprak kokuyor. Muhteşem...
"Açacağım, fakat bir süre konuşma sadee izle ve hatırla. Rica ediyorum."
Merakım double olurken, titriyordum sanırım.
Güzel, farklı vee otantik bir yerdi. Gözümden indirilen ve engin kokan mendilden sonra, gözlerim bir süre kararsa da yavaş yavaş net görebiliyordum. Burası fazla tanıdık. Yerlerdeki çamur. Az ötedeki mısır tarlası, ve yine bu güzel koku. Pekala yaş toprağı çok kokladım ama bu farklı sanki.
Yavaş adımlarla çamurun kokusunu ve ayakkabıma kazandırdığı kire, pasa alışa alışa ilerledim. Ancak farklı birşey yoktu. Dediğim gibi ilerdeki kocaman mısır tarlası ve çamurdan ibaret geniş alan. Ha bir adet de devasa büyüklükte lakin kurumuş bir ağaç.
'Gülmek sana yakışmıyor.'
Bu da neyin nesi. Ses zihnimin oyunu biliyorum ama kimin sesi kim cümlesi.
'Neden, annem çok beğenir gülüşümü'
İşte şimdi oturan bazı şeyler var. Bu gülüşü beğenmeyen küçük engin şaşıran ve kırılansa küçük nazlıydı. En ve engin idik. Güzeldi hoş du o zamanlar. İlk beni burda ağlatmıştı. Ama özürünü hala dilememişliği var. Nasıl barıştım geri acaba?
'Bence gülme. Çok çirkin ve.. Ve tiksinç oluyor. Birçoğu kız arkadaşımı sana bakmaya tercih ederim'
Bunlar küçük ama acımasız enginin sözleriydi. İyi hatırlıyorum. 10 yaşlarında iki küçük böğürtlen ve reçel. Karşı karşıya oturmuş üstelikte yaş toprağın üstüne,bunu konuşuyorlardı. Fakat nazlı konuşurken sadece.. Engin kırıyordu. Neden beğenmiyordu o zamanalar ya da şu zamanlar da neden beğenmiyordu veyahutta bu kadar kötü biçimde dile getirmişti.?
O zamanlar cevap vermeden ağlamıştım.
Omzuma değen ellerle yine irkilip arkamı dönmek istedim. Ancak kafanını boynuma gömüp, bedeniyle bedenimi birleştirdi. Arkadan kolları da belime dolanınca çıldırasım geldi.
"Hatırladın dimi?"
"Evet"
"O zamanda böyle bir elbise giymiştin. Her zaman pantolon giyen küçük nazlı bembeyaz elbisenin içinde salınmış saçlarıyla çok güzeldi. O gün çok etkilendim. Belki çocuk aklımla kabul etmedim. Bunun hıncını da o eşsiz gülüşünde aradım. Seni ilk burada kırdım. İlk burada yaraladım o minicik yüreğini. İlk defa burada ağladın. Burada başladım hayvanlığıma. İşte tam da bu yüzden buradan tekrar başlayacağım kırdığım kalbi onarmaya. Açtığım yaraları sarmaya. Çok mu saçma bilmiyorum ancak, ben artık gözlerine bakınca kahrolmak istemiyorum. Seni seviyorum. İnanmaman çok normal... Sude teyzemin kızı benim kız kardeşim gibidir. Ona seni anlatmıştım. Seni deli gibi sevdiğimi. Fakat senin beni sevmemen öyle acıttı ki. Tek taraflı olması öyle korkuttu ki. Açıklarsam kaçarsın sandım. Ve belkide içinde ufacık sevgi varsa kıskandığında anlayabilirim diye düşündüm. Lanet olsun daha çok kırıldın sen. Sana dost dediğimde belli edersin varsa duygularını diye bekledim, ama olmadı. Kullandığım aşağılayıcı kelimler ise onları anlatamam bile. Öylesine nefret ettiriyor o kelimeler kendimden. Sudenin gelişinden inan haberim yoktu. Sana söylediklerine inanmadığını farzediyorum. Ağızdan çıkan her lafa atlanmaz çünkü. Sana yemin ederim ne onu altıma aldım ne de bir başkasını. Fazlaca takıldığım oldu kabul ama hiçbiriyle o özel anı yaşamadım ben. Nazlı.... Ben herşeyim sana özel olsun istiyorum. Aşkımı sana bahşetmek sende görmek istiyorum. Dudakların hep benim dudaklarıma ait olsun.onları doyasıya sadece ben öpebileyim istiyorum.."
Zaman dururmuydu?
Kesinlikle. Hani aşkın hiçbir sıfata, tamamlamaya ihtiyacı yoktu?
Bence kafası boynumda kalbi avuçlarımda olan adam aşkın sıfatıydı. Ve ben tamamladım bile. Belimdeki ellerini gevşettim.yüzümü ve bedenimi ona çevirdim. Öyle titrek öyle korkak bakıyordu ki. Bu bakışı en ücra köşelerimde sakladım. Elimin birini onun kalbine götürdüm, onun elini de alıp benimkinin üstüne koydum. Kafamı ona daha da yaklaştırıp fısıldadım.
"Ben süslü cümleler bilmem. Odun adam olurya ben odun bir kadınım. Neyi nasıl anlatacağımı bilemem. Ama.. Elinin altındaki kalp var ya... O herşeyi izzah ediyor.kimseye böyle delice bozukca atmıyor. Bir tek seni görünce bu hale geliyor. "
Yutkunup ayak uçlarımda yükseldim. Dudaklarımı dudaklarına deydirdim ancak öpmedim. Tek isteğim güzel anı yaşamak.
"Seni seviyorum, böğürtlen.. Aşkımı da o her bir gözeneğine gömüyorum. Oradan çıkamasınlar.."
Gözleri büyürken beklemediği kesin. Benden onun sevgisini kabul etmemi bekliyordu belkide sadece. Benim onu sevdiğimden bi haberdi. Ve bunun için kahretmişti kendini.
Dudaklarına fısıldayışımın üstünden yapıştım o şaheserlere. İlk defa ben öpmüştüm onu. Öpüşüme anında karşılık verirken, uçan sadece bedenlerimiz değildi,
Kalplerimiz gökyüzünde böğürtlenin reçeli olmuştu..

BÖĞÜRTLEN REÇELİ ~ aşkın sıfatı~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin