Bebeğimiz🌺

1.4K 53 8
                                    

Nazlıdan;
Temmuz ayının başlarındayız ve havalar oldukça sıcak. He ama sıcağa bayılırım orası ayrı. Enginle bal ayı denen şeyi bir süreliğine ertelemiştik. Şuan onunda benimde işlerimiz yoğundu. Hatta onun ki daha yoğundu neden bilmiyorum ama şirkette kendi üzerine olanları büyütme geliştirme çabasındaydı. Ekrem abimin hisseleri seyfettin babamınkilerdi, enginin hisseleri ise dedesininkilerdi. Böyle değilik bir miras paylaşımı yapılmıştı. Aslında iyi de olmuştu yarın bi gün miras kavgası çıkmaması için. Gerçi bizden yana böyle birşey olmaz ama imde hep buna dair bir şüphe var.
Bugün bana tatildi cumartesiydi ama böğürtlenim yine işteydi yine erken gitmişti ve geç gelecekti. Evleneli dört ay olmuştu ve birbirimize daha da çok bağlanmıştık. Onun bizim için çabalaması canını dişine takması beni duygulandırmaktan öte kötü hissettiriyordu. Ben şirket hisseleri veya lüx bir yaşam peşide değildim ki, ben engin olduğu için bu hayatın içine girdim. Zengin olmak isteseydim bunu evvelden yapardım, insanları çizimlerimle dolandırarak. Bunları yapan adi insanlarda var.!
Sıkıntılı düşüncelerimden sıyrılıp böğürtlenimi aradım,
Böğürtlenim aranıyor...
"Efendim reçelim"
Ne olursa olsun bana güzelce seslenmeyi ihmal etmiyordu canım kocamm.
"Nasılsın böğürtlenim?"
Sıkıntılı bir nefes verdi
"İyi olmaya çalışıyorum güzelim, yoğunum yine. Sen?"
"Ben iyi değilim"
Karşıdan birşeyin düşme sesiyle irkildim,
"N-nazlı neyin var? Ne oldu?!! Ses versene!"
Bağırarak ve telaşla söylemişti. Kıyamam korktu.
"Canım birşeyim yok, sadece sen yorgun bitkin üzgün olunca bende iyi olamıyorum."
Rahat bir nefes verdi.
"Korktum lan, bu muydu? Boşver sen beni hadi bir dışarı çık annenlere git veya kızlarla buluş kafan dağılsın."
Yine beni düşünüyordu ama aklımdan başka şeyler geçiyordu bileee.
"Hiç keyfim yok, sana kolay gelsin böğürtlenim."
"Pekala, dikkat et kendine güzelim, sıkma canımı halledeceğim ben. Seni seviyorum"
"Seni çok seviyorum"
Deyip kapattım. Hızla mutfağa yönelip makarna salatası için malzemeleri çıkardım.
Birde un kurabiyesi için gerekli malzemeler.
...
Yaklaşık iki buçuk saat sonra hepsi hazırdı işte. Sadece dolaptan geçen gün yaptığım dolmayı çıkarıp ısıtmak vardı.
Dolmayı ocağa koyarken tüm bunlar için soğutmaz taşıması kolay yemek kaplarımı çıkardım. Birer tabak çatal kaşık vs.
Peçeteler, tamam başka birşey kalmadı sanırım. Dolamaları da kaba koyup yerleştirdim hepsini.
Odamıza çıkıp üzerime hafif dar kot kaprimi ve tişörtümü giydim, saçlarımı tarayıp açık bıraktım dudaklarıma şeftali lipsimi sürüp böğürtlenli kremimi de ellerime yedirdim. Ardından engin çekici ve sadece benim doyasıya koklayabileceğim parfümünden sıktım. Sadece ben! Bana ait! Benim kocam!
Tekrar aşağı inip torbayı, telefon ve cüzdanımı aldım, sporlarımı giyip dılaı çıktım. Anahtarla kapıyı kilitleyip ana yola ilerledim. Otobüsle zorlanırdım elimdekiler baya ağırdı çünki.
Taksi çevirip adresi verdim.
...
Şirkete hemen girip danışmaya gülümsedim. Birkaç kez geldiğimden biliyorlar artık.
"Hoşgeldiniz nazlı hanım"
"Hoşbulduk canım kolay gelsin"
Gülümsememle cevap verip asansöre yöneldim. Heyecanlıydım çünkü tepkisini merak ediyordum. Hızla enginin odasına doğru ilerledim, sekreterlik masası boştu? Allah allah normalde nebahat abla hiç aksatmazdı?
Tam soracakken ilerden tabiri caizse taş gibi bir hatun her yeri ayrı oynaya oynaya geliyor! Buna lan şirkette böylelerinin işi ne!! Kız bir anda sekreterlik masasına oturduğunda bayılacağımı zannettim.
"Pardon hanım efendi kapıdan biraz uzaklaşırmısınız birde kimdiniz?"
Sinir katsayım yükselmeye başladı, bak!
"Asıl siz kimsiniz?"
Gayet yapmacık aşüfte bir sırıtış sergiledi
"Ben engin beyin yeni asistanıyım, randevunuz varmıydı?"
Randevum yok ama seni gebertebilecek potansiyelim var şıllık!
Özellikle birde engin kısmını yayarak ve bastırarak söylemiyor muydu! Delireceğim. Meydan okuyan gülümsememi yaydım birazda küçümseyici
"Tatlım ben karısı oluyorum da yeni olduğunu anlamıştım zaten, öğrenirsin zamanla randevular bana sökmüyor"
Sinirimi atıp tekrar neşeli halime bürünmeye çalıştım. Hızla odaya girip kapıyı kapattım.
Engin masasında uyuyakalmıştı. Ya yerim ben bunu. Elimdekileri yaklaşıp yavaşca masasına koydum ardından yanına gidip yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.
"Nazlıı, ıhmm rüyan bile güzel be kadın"
Şeytan diyo ye bitir!
Boynuna sarılıp ensesine yanağına sayılı öpücükler kondurmamla ani bir şekilde sıçrayıp bana baktı.
"Nazlı gerçekten geldin mi rüya mı görüyom lan ben!"
Ayıkması için kolunu çimdirdim.
"Harbi sensin lan!"
Kolumdan çekip kucağına oturttu.
"Harbi benim kocacım"
Bana teşekkür vari bakarken gülümsedim.
"Düşündüm ki kocam çok bunalıyor birde beni özlüyordur, e bende kocamı özlüyorum, gideyim sürpriz olsun dedim"
Her zaman yaptığı gibi kulağım ile boynumun birleştiği yere yumuşacık bir öpücük kondurdu.
"Varlığın yetiyor be."
Gülüp masadaki poşeti gösterdim
"Onlar ne?"
Kucağından kalkıp onun yanına bir sandalye daha çektim, önce peçetelerimizi ve çatal kaşıklarımızı koydum ardından tabaklarımızı vee leziz yemeklerimi. Enginin gözleri ışıldarken ne yapacağını bilememiş gibiydi.
Makarna salatasından abartılı biçimde doldurdum tabağına ardından aynı şekilde dolmalardan kurabiyeleri ise ortamıza koydum kabıyla beraber. Engine oranla kendime daha az koydum.
"Reçel inanmıyorum sana! Sen ne tür birşeysin bunlara üşenmedin birde yaptınmı?"
"Saçmalama sen o kadar uğraşıyorsun bir saatimi aldı, hem ben senin için yapmayı seviyorum."
Beklemeden yaptıklarıma gömüldü. Gülerek yemeğe başladım bende. Acıkmıştı belli ki ama içinden gelmiyordu. İyi ki de yapmışım. Demek ki kocamın bu sıralarda ihtiyacı olan şey biraz ilgi biraz yemek biraz da benmişim.
Formülü buldum işte.
...
Böğürtlenimin önündeki tabakları toplamıştım. Tıka basa yemiştik. Şimdi ise geriye yaslanmış sindiriyordu. Güldüm,
"Ayı gibi yedin engin ya?"
Homurdandı. Ağzının kenarında makarna salatasının yoğurdu kalmıştı, çekmeceden ıslak mendili çıkardım, bana anlamamış ifadesiyle bakıyordu. Pekala öperek de silebilirdim ama şirketteydik ve engin durmayabilirdi. Kucağına oturup ağzının kenarını sildim
"Öpseydin bence daha iyi geçerdi, bak o mendil kötü kokuyor hem"
Sırıttım
"Senin gibi bir manyağa şirkette güvenmiyorum canım"
"Bak sen"
"Evet"
Kafasını boynuma yönlendirdi. Öyle yoğun geliyordu ki nefesi, sıcak.
"Sürekli ben kokuyorsun ama ben senin kokunu seviyorum"
Kollarımı boynuna doladım.
Başını kaldırıp gözlerime baktı
"O zaman ikimizde birşeyler sıkmayalım, birbirimiz kokalım"
Gülüp dudaklarımın kenarından öptü,
"Bu daha iyi işte"
Bende onun dudaklarına yöneldim.
"Yine şeftali "
Dudaklarıma fısıldarken fısıltısından öptüm tekrar.
Derinleşmişti öpüşmemiz. Biliyordum böyle olacağını.
Kapının ani açılmasıyla hemen yerimden kalktım.
Keşke kalkmasaydım. Yeni asistan bozuntusu dalmış bize hasetle bakıyordu. Ulan şıllık odaya nasıl girilir bilmiyormusun? Engine döndüğümde kadının suratına sinirle bakıyordu.
"Banu hanım siz müdürünüzün odasına nasıl girileceğini öğrenememişsiniz! Bu ne tür bir üsluptur?!"
Sert sesi odada yankı bulmuştu.
"Şey efendim ben birşey gerekli mi diye soracaktım sabah söylemediniz ama?"
Hadi ordan merakından çatladın dimi!
"Ne olursa olsun! Bu şirketteki hiç bir odaya böyle dalamazsın haddini bil! Şimdi çık ve düzgün bir şekilde gir!"
Şimdi mıncırıcam kocamı. Banu denen şıllık çıktı kapıyı tıklayıp geri girdi.
"Girebilirmiyim"
"Gel!"
Sert ses tonu hala aynıydı.
"Efendim benden bir isteğiniz varmı?"
"Yarın ki toplantıların listesini hazırla, babama ve abime de birer örneğini yolla"
"Başka?"
Neyi didikliyorsun sen?
"Başka yok gidebilirsin!"
Elindeki dosyayı masaya koymak için bize doğru geldi. Öldürücü bakışlarım üzerinde geziyordu. Dosyayı masaya koyarken bilmem kaç beden göğüslerini de sergiledi!! Yolarım ben bunu! Ardından müstehcen bir şekilde baktı. Ulaan karısı var adamın yanında hala oruspuluk yapabiliyor. Engini kontrol maksatlı baktığımda dosyaya şaşkınca bakıyordu aferin dosyaya bak!
Belkide yanında ben olduğumdan, ya ben olmadığımda? Saçmalama nazlı kocana güvenmiyomusun sen!!
Banu hala o iğrenç vaziyette dururken ben sinirden köpürdüm tabi ki.
"Banu hanım dosyayı bıraktığınıza göre çıkabilirsiniz"
"Patronum engin bey"
Ulan ben senin patronum diyen dilini kesip köpeklere yem etmesini bilirsim de o güzelim canlılara acıyorum
"Banu hanım aradaki mesafeyi koruyalım öncelikle! Şirkette benim olduğu kadar eşiminde sözü geçerlidir, unutmayın! Şimdi çıkabilirsiniz!"
"Ama"
"Sana çıkmanı söyledim!"
Banu sinirle kapıya giderken befes alışverişlerimi bile düzenleyemiyordum. O odadan çıkınca enginin elinden şaşkınlıkla baktığı dosyayı çektim.
Ulan, sen kimsin be!!
Boş sayfalar vardı dosyada sonunda ise tamamiyle delireceğim bir sayfa. Anlaşılan engin tepkimden tırstı.
Banunun giyinik diyemeyeceğim bir fotoğrafı altında da numarası ve ev adresi.
"Engin bana bak bu kadını saçından tutup Sürükleyerek götürmezsem şirketi başınıza yıkarım"
Engin oflayıp ayağa kalktı, elimden tutup sakinleştirmeye çalıştı
"Güzelim benim sen niye çıldırıyorsun bn gönderirim onu zaten, bilsem alırmıydım hem işe"
Elini bırakıp dosyanı katlayıp avucumda sıktım,
"Engiin!! Senide gebertirim beni dellendirme, kadın demeye bile utandığım oruspu gelmiş neler yapıyor ya! Herşeye göz yumdum bu yaptığı ne! Bana karışmayacaksın engin! Şimdi kızın tazminatını muhasebeden çıkarttıracaksın ve getirteceksin hemen buraya üç beş günün ne kadar masrafı olabilir!"
Ona tazminat bile fazlaydı da ben hak yiyen biri değildim işimi garantiye almakta fayda var!
"Sakin ol!"
Bana sesini yükselten engine sinirle baktım. Ya elin şıllığı gelmiş yavşıyor o bana ses yükseltiyor!
"Sesini yükseltme bana! Sen yapamayacaksın anlaşılan "
"Nazlı dur, ben daha hızlı bir şekilde halledicem daha sakin bir şekilde"
Elimdeki dosyayı sıkarak kapıya ulaştım arkamı dönüp tükürürcesine baktım
"Bak bakalım engin efendi nasıl hızlı hallediyorum ben!"
Arkamdan seslenmesini umursamadan muhasebeye ilerledim
...
Muhasebeden aldığım parasını ve dosyasını elimde tutarak banunun masasına ilerledim. Engin odasından çıkmış kapıya yaslanıp kollarını bağlamış yapacaklarımı izliyordu. Küstahça sırıtıyordu. Şimdi göreceksin o suratını kaydıracağım.
Masasına eğildim
"Elini aç canım"
"Anlamadım"
"Elini aç!"
Açtığı eline önce dosyasını sonra parasını sıkıştırıp zorla kapattırdım ardından kolunu sıkıca tutup çekiştirdim. At gibi ulan camış şıllık! Tüm gücümü toplayıp zorla çekiştirmeye devam ettim ağzından çığlıklar çıkarken çalışanlar şokla bakıyordu. Seyfettin babam ve ekrem abim de buna dahil umrumda değil şuan ne kadar rezil olduğum. O gereksiz ve yakışmayan topukluları yüzünden zorla yürüyen banu yu şirketin çıkış kapısına gelince daha da hızlanıp fırlatırcasına ittim.
"Haddini bilmeyene bir akınay olarak had bildiririm! Evli bir adama yaklaşımlarına dikkat et başka yerlerde yaşatmazlar, acıdım!"
Deyip arkama bakmadan hızla enginin katına ayaklarımı yere vura vura çıktım, çalışanlar hala o kattaydı. Ortalarına geçip derin bir nefes alıp ciddi bir hale büründüm.
"Az evvel ki gergin ve kötü tablo için özür diliyorum, fakat bildiğiniz üzere akınaylar edebiyle çalışan bir firma, edebini takınamayıp saygısızlık yapanın bizim içimizde yeri yoktur! Olacaksa sizler gibi olmalı, düzgün,edepli kişilikler olmalı"
Bu gayet samimi bir konuşmaydı. İyi becerirdim böyle şeyleri kabul. Çalışanların bir çoğu onayladı biliyordum burada çalışanların hepsi itinayla seçilmiş düzgün insanlardı o yüzden beni anlarlardı.
Bu sefer samimi bir gülümseme takındım
"Anlayışınız için teşekkür ederim, kolay gelsin arkadaşlar"
Deyip enginin odasına ilerledim.
İçeri girip kapıyı hızla kapattım, telefonumu ve boş kapların bulunduğu poşeti aldım. Engin şaşkınca bakıyorduona ses etmeden gidecekken kolumu kavradı
"Güzelim dur bi bana neden sinirleniyorsun otur konuşalım sakinleş"
"Sana değil kızgınlığım o .. Lanet olası varlığa"
Derin derin nefes alıp verdim.
"Engin seni rezil edecek birşey yapmadım inan bana, sadece biraz sert kovdum ve ardından çalışanlara tüm samimiyetimle anlatarak -
Dibime gelip dudaklarımın üstüne parmaklarını koyarak susturdu.
"Umrumda değil, kıskançlıktan delirince çok daha tatlı oluyorsun."
Allahım ya adamın derdi neydi şimdi!
Aniden kapı açılınca aramıza mesafe koyarak uzaklaştım.
Oldukça sinirli Seyfettin babam ve arkasında endişeli ekrem abim.
Benim yüzümdendi ama haklıydım da.
"Bu ne demek oluyor nazlı!! Benim şirketimde bu hadsizlik ne!"
Engin yumruğunu sıkmıştı kolunu sıkıp durmasını sakinleşmesini istedim.
Sesini düzelttim
"Baba, kadın olmadık şeyler yaptı engine ve bana karşı, terbiyesizlik diz boyu. Evli bir adama karşı yaptığı doğru olurmuydu? Bende sizin şirketinize ve bize böyle insanların yakışmayacağını düşündüm."
Seyfettin babam daha da sinirlendi sanki? Ne dedim? Doğruları söyledim!
"Şirketimde ne yakışıp ne yakışmayacağına ben karar veririm veya oğullarım! Bu sana mı düştü gelin hanım! Ortalıkta çalışan sürüklemekde neymiş! Kimsin sen!"
Geri çekilmek zorunda kaldım. İşte.. En başta tahminlerim doğruydu beni kabullenmeyeceklerdi. Engin kolunu elimden kurtardı,eliyle elimi sımsıkı kavradı.
"Baba! O benim karım! Ne oluyor sana! Mine yengeme de böyle mi davrandın zamanında!"
"Engin, saçmalıyorsun! Yengene karşı-
"Babaa, yengeme tek laf etmedim! Benim lafım sana. Yengem burada üç yıl öncesinde iki çalışanı işten çıkartmıştı. Neden? Abimin arkasından konuştular diye. Haklıydı yengem laf ettikmi hiç?!"
Bunu bilsek ne fayda enginim. Bizi saymıyorlar bile. Gözlerim doldu yine ve yine.
"İkisini Bir tutamazsın engin!"
Elimdeki poşet bu cümleyi bekliyormuş gibi düşüverdi. Yine haklı çıktım. Seyfettin baba söyledi işte, ben bu ailede asla kabul görmeyecektim.
Ekrem abi babasını geriye çekip oturttu.
Yanıma gelip omzumdan tuttu,
"Nazlı kardeşim bak ben öyle düşünmüyorum, babam biraz sinirlidir, ne olur sen ona bakma o da annemde seni çok seviyor, şir-
"Abi bırak herkes istediğini sevsin, istemediğini yıksın geçsin. Dert etme beni"
Deyip akan yaşlarımı sildim, engin bağırıp duruyordu duyamıyordum. Enginin elini bırakıp kapıya doğru yürüdüm. Sevmediler. Bir anda bu kadar nefreti nereden aldı seyfettin akınay? Şimdiye kadar belli etmeyip üzmemeye çalışan adama kim ne dedi de böyle döktü nefretini?
Başım dönüyordu, kırılan şey sadece kalbim değildi sanırım arkadan gelen ses hayra alamet değildi, ve son duyduğum şey bitirimdi
"Haset eden nazlı oldukça, ne mine kadar olabilecek ne de kıvanç!"
...
Enginden;
İnsan ailesinden nefret edermiydi? Ediyormuş demek. Karım hala muayene de hala çıkamadı. Babamla kavgamız sırasında bayılmıştı. Şimdi ise herkes buradaydı. Kaçıncıydı benim reçelimin buralara düşüşü. Bu sefer susmayacaktım. Ayağa fırlayıp bağırdım umutsuzca. Duvara attığım yumruk kendimeydi yine koruyamadım zümrüt gözlümü. Üzüntüden stresten bayılmıştı. Arkama döndüm
"Senin yüzünden! O şuan senin yüzünden içeride çaresizce yatıyor! Senin merhametsiz ayrımcı kalbin yüzünden!"
Susmuş sadece bakıyordu.
Annem ise ifadesizdi
"Hiç mi üzülmüyosun anne! Size ne oluyor! İçerideki de kızınız!"
"Değil!"
Babama dönüp kafa salladım.
"Doğru bende oğlunuz değilim!"
Bunu beklemiyorlardı. Annem ayağa kalkıp yanıma geldi. Yüzümü elleri arasına alıp gözlerimin içine birşeyleri çözmek istermişcesine baktı. Bense yorgun ve bitkindim.
"Enginim bilmiyorsun, nazlının gözünü nasıl hırs bürüdüğünü"
Neyin hırsı ne saçmalıyor bunlar!
"Saçma sapan konuşmayı kesin! Ne hırsı?!"
Benim kadar mine yengem ve abimde şaşkındı.
"Oğlum nazlı isterki sizin çocuğunuz kıvançtan hep üstün olsun, nazlı isterki hep el üstünde tutulsun herşeye el atabilsin! Nazlı isterki heryerde onun sözü geçsin ve hatta evladına başkaları baksın"
Sinirden annemi hızla ittim. Bıkmıştım. İftiradan! Nazlıyı üzenlerden! Bunları anneme babama kim söyledi! Nazlı onlara ne yaptı! Haketmedi zümrütüm! Ne yüzüne söylenenleri ne arkasından konuşulanları.
"Anne bunu sana kim dedi?"
Abim sinirle sormuştu. Yengem ise şaşkınlıkla bakıyordu.
"Mehlika söyledi oğul kuzeninden iyi bilen mi var onu?"
Al işte! Belli oldu. Histerik bir gülüş attım. Bir gün anladığınızda geç olacak!
Odadan çıkan doktoru görmemle yanına koşturdum.
"Nazlı hanımın yakını?"
"Benim doktor kocasıyım"
"Beyefendi, karınız aşırı üzüntü altında kalmış, bu bir daha tekrarlanmasın çünkü hem kendisi hemde bebeğiniz için tehlikeli olabilir."
Dünya sanki tersine dönüyordu. Bebeğimiz.. Bizim, bizim bebeğimiz. Bize ait küçücük. Korumam altında bir varlık daha..
Sendelemem mutluluğumdandı. Gözüme dolan yaşları saklamadım, benim zümrütüm içindeki canla beni bekliyordu içeride.
"Bebeğiniz üç haftalık, ilk kontrollerinizi yaptırın en kısa sürede geçmiş olsun, hasta uyanınca çıkabilirsiniz."
"T-teşekkürler"
Odanın kapısına sırtımı yaslayıp yere çöktüm. Gözyaşlarım birbir akarken abimler endişelenmişti.
Abim dibime çöküp omuzlarımı sıktı
"Koçum ne oldu? Bırakma kendini söyle nasılmıl nazlı?"
Küçükken yaptığım gibi abimin gözlerine yaşlı yaşlı baktım.
"Hamile, benim karım hamile. Şu siktiğim dünyada kimseye ihtiyacım yok ağabey. Bir karım bir evladım yetecek bana."
Abim sevinçle sarılırken yengem gülmüş fakat sonra kızmıştı
"Biz neyiz engin? Yok öyle hep beraber olacağız"
Abimde eşini onaylarken başımı sağa sola salladım. Gözyaşlarıma yenilerini eklendi.
Annemle babamı elimle gösterdim.
"Onlar size yeter"
"Koçum niye böyle yapıyosun onlarda anlayacak"
"Engin yapma lütfen, biz aileyiz"
"Yiğenini düşün birader"
Ve daha söyledikleri niceleri. Onları duymayıp gözlerimi kapattım, ağlamaya devam ettim.
Engin akınay ağlıyordu. Yeni bir düzen kuracaktım aileme.
Zümrütüm artık ağlamayacak, üzülmeyecekti. Bebeğimiz hakettiği şekilde yaşayacaktı.
Sadece biz reçelimle el ele verecektik..

Yavruşlarımm umarım beğendiniz. Çok seviyorum sizleri, yorum yapmayı ve oylamayı unutmayııın lütfen. Arkadaşlarımıza önermeyi de unutmayalım.🌸🌸

BÖĞÜRTLEN REÇELİ ~ aşkın sıfatı~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin