Öncelikle bu hikayem yaklaşık dört yıllık oldu. Bu yüzden okurken lütfen amatör olduğumu bilerek okuyun. Hikayenin konusundan sonuna kadar emin olsam da sizlerin de seveceğinizi düşünüyorum. Yeni hikayemi yayınlayana kadar nostalji yapmak istedim. :)
Keyifli okumalar.
Beyaz koridorlarda bir sağa bir sola ilerliyordu. Oldukça endişeli olan MinJi içerinden gelecek güzel bir haber bekliyordu. Hayatı birkaç saat içinde nasıl olur da bu kadar altüst olabilirdi. Oysaki yıllardır emek verdiği işini sadece birkaç dakika içinde kaybetmiş olmak ona büyük bir boşluk hissi yaşatırken asıl boşluğu içeride yatan ve acil çıkışını beklediği annesi oluşturuyordu.
Yıllarca tek dayanağı olan güzel annesi ölümle pençeleşirken toplantıyı umursayacak durumda değildi. Zaten de umursamamıştı. Kaza haberini aldığında Seul caddelerinde bütün trafik ihlallerin gerçekleştirerek büyük hastaneye varmıştı. Ameliyata alınana annesini son anda baygın bir şekilde görünce perişan olmuştu. İçeriye giren doktorlardan biri durumu kısaca açıklayınca umudunu yitirmişti.
Nasıl yitirmesin. O da sağlık sektöründeydi ve son olarak özel bir hastanenin bölüm başkanlık toplantısını gerçekleştirmek üzereydi. Beş yıllık deli gibi çalışmanın karşılığı olarak bölüm başkanı seçileceği bir toplantıyı aldığı bu kötü haber ile terk etmişti.
Kulaklarında hala başhekimin sözleri yankılanıyordu. "MinJi şimdi gidersen bir daha bu hastaneye gelme!" işte bu sözler onun boşluğa düşmesini sağlasa da asıl boşluk annesinin yokluğu olacaktı. Hastaneye geldiğinde ise aldığı haber onu perişan etmişti. Hayatta kimsesi kalmayacaktı. Üvey babası koşarak hastaneye girdiğinde bakışlarını onun sert profiline dikerek "sana ona arabayı vermeni söylemiştim. Annem senin yüzünden bu halde" diye bağırırken hastane güvenliği onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
48 yaşında ki adam ona aldırış etmemeye çalışıyordu. Zaten MinJi ile yıldızı hiç barışmamıştı. Sanki babasının yerini almaya çalışıyormuş gibi sürekli kendisine karşı mesafeli davranan üvey kızına kızamamıştı bile. Ama MinJi asla onun düşündüğü gibi düşünmüyordu. Annesini terk eden babasının yerini asla kimse alamazdı. Çünkü o adamdan tüm kalbi ile nefret etmeye başlamıştı.
26 yaşında ki genç kız oldukça zeki olduğu için ilk girişte tıpı kazanmış ve çocukları sevmemesine rağmen çocuk doktoru olmuştu. Annesi sürekli onunla dalga geçerdi. 'Kızım çok garipsin... Sen çocuklara tahammül edemediğini söylemiyor muydun? Neden bu bölüm" dediğinde genç kız gülerek "Evet, işte bu yüzden bu bölümü seçtim. Onlara ceza vermek çok eğlenceli olacak" dediğinde annesi tiz bir kahkaha atmıştı.
Aslında MinJi'nin fark etmediği tek şey düşündüğü kadar çocuklardan çok nefret etmemesiydi. Bunu daha sonra anlayacaktı. Küçükken kendi çocukluğunu babası yüzünden yaşayamazdı. O kadar düşkün olduğu babası onları terk edince annesi be büyük annesi ile bir başına kalmışlardı. Sonrasında ise annesi üvey babası ile evlenerek Seul'e yerleşmişlerdi. O zamandan beri Seul'ü de sevmez olmuştu. Sadece annesi için buraya katlanmıyordu.
Arada büyük annesine mektup yazmayı da ihmal etmeyen MinJi onunla asla irtibatı koparmamıştı. Hatta liseyi büyük annesinin yanında Andog da okumuştu. O zamanlar erginliğe yeni girmeye başlayan genç kızın yüzü yara ve sivilcelerden gözükmezken asla kendisi ile küs bir hayat yaşamamıştı. Aksine zeki bakışları ve cin gibi düşünce gücü ile onunla uğraşmak isteyen herkese kafa tutabilecek bir zekaya sahipti.
Bazen ondan bir üst sınıftaki kişiler bile bir bakışı ile ona yol açardı. Çünkü Minji'nin ne yapacağı asla belli olmuyordu. Her an her şeyi yapabilecek kadar gözü karaydı. Asla geri adım atmaz ve kendisine zorbalık yapmak isteyen herkese aynı şekilde karşılık verirdi. Yüzünde dikkat çekici tek şey cam gibi parlayan kahve gözleriydi. Şimdi ise yıllar sonra hiç ara vermeyerek çocuk doktoru olmuş ve başarılı bir doktora dönüşmüştü.
Annesi ameliyata gireli beş saat olmuştu. MinJi'nin dayanacak gücü kalmamıştı. Fotoselli kapıya bakarken içeriye girmemek için kendisini zor tutuyordu. Girse ne olurdu ki? Nasılsa kendisi de doktordu. Ama her hastanenin bir kuralı vardı ve onları çiğnediğinde cezası da ağır olacaktı.
Birkaç dakika sonra kapının açılması ile genç kız hemen ayaklanmış ve doktora yaklaşmıştı. Doktorun bakışlarını gören genç kız gerçeği anlayarak o bir şey söylemeden düşüp bayılmıştı. Annesi gitmişti ve artık hayatta kimsesi kalmamıştı.
Üvey babası ise olduğu yerde kalmıştı. Kımıldayamıyordu. Gözlerinin önünde yara kapaklanan üvey kızına dahi bakamıyordu. MinJi kabul etmese de Soyung ikisini de seviyordu. Onun çocuğu olmadığı için özellikle çocuklu bir kadın ile evlenmek istemiş ve o sırada MinJi'nin annesi ile tanışmıştı. Belki ilk görüşte aşk değildi ama aradan geçen 20 yıllık hayatları boyunca karısına büyük bir sevgi beslemişti.
Şimdi ise elinden bir hayat kaymıştı. Hem karısını hem de kızını kaybediyordu. Kan bağı onun için o kadar önemli değildi. Ama MinJi asla bilemezdi ki arasında ki gizli gücün her zaman üvey babasının olduğunu. Küçükken odasına gider gizlice onu seyrederdi. Kendi öz kızı olması için dua ederken asla kendisini sevmeyeceğini bile bile annesi aracılığı ile ona yardım ettiğini asla bilmeyecekti.
Genç kız ayılırken karşısın da gördüğü adama bakışlarını dikmişti. İçinden ona tüm nefretini kusmak geliyordu ama bir türlü yapamıyordu. Asla inkar edemeyeceği bir gerçek vardı ki o da bu yabancı adamın öz babasından çok yakınlığını gördüğüydü. Asla nankör bir evlat olmamıştı. Başını çevirerek ondan akıttığı yaşını saklamaya çalışmıştı.
Annesi... Güzel annesi de onu bırakıp gitmişti. Sonra bir öksürük sesi ile gelen "Ne yapmayı planlıyorsun?" sorusuna ne cevap vereceğini bilemişti. Sonra bakışlarını yeniden adama yöneterek "Ben... Büyük anneme giderim! Sizi rahatsız etmek gibi bir düşüncem yok" dediğinde adamın içi yanmıştı. Sanki kalbi parçalanıyordu. Öz çocuğu olsa bu kadar üzülmezdi. Ama Soyung aslında annesini sormuştu.
"Ben annen için sormuştum. Onu ne yapacaksın?" dediğinde genç kız hıçkırıklarına daha fazla engel olamamıştı. Sarsılarak ağlarken dayanamayan Soyung ona yaklaşmış ve ona bir baba şefkati ile sarılmıştı. İlk kez onun bu yakınlığına bir şey söylemeyen genç kız ona sarılarak ağlamasının şiddetini daha da arttırmıştı.
"Ben bilmiyorum... Sen karar ver" dediğinde Soyung sıkıca ona sarılarak "Teşekkür ederim!" demişti. Genç kız o zaman neden ona teşekkür ettiğini anlayamamıştı. Ama bu sözleri ile onu da ailesine kattığını sonradan fark edecekti. MinJi bir türlü ağlamasını durduramazken Soyung'un kollarında mecalsiz kalan bedeni yeniden uykuya dalmıştı. Aslında ölümlere alışmıştı ama bu kez çok farklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFACAN & GÜZEL BAKICI
HumorHikaye yazmaya başladığım ilk yıllarda (12 Ocak 2013) yazılmıştır. Bu yüzden hata varsa şimdiden affola. Okurken amatör bir şekilde yazıldığını aklınızda tutarak yıkıcı değil yapıcı yorumlar yaparsanız sevinirim. İsimler sizin için zor olacağını dü...