20. Bölüm

5.6K 431 32
                                    


Genç adam daha da sinirlenerek sesini yükseltmişti. "Beni diğer MinJi'ler ilgilendirmiyor. Onun gibi biri daha bu hastanede yok!" derken karşıdan gelen "Ne bağırıyorsun öyle, burası senin at koşturabileceğin çiftliğin değil!" sesi ile hızla arkasını dönmüştü. MinJi kolunda bandaj ile onlara doğru deyim yerinde ise burnundan soluyarak geliyordu. Bileğini hafif yukarıya kaldırarak onlara yaklaşıyordu ki birden bedenine dolanan kollar yüzünden olduğu yerde kalakalmıştı. Ne olduğunu anlamak isterken kulağına gelen "Beni bu kadar korkuttuğun için cezanı sonra vereceğim!" sözleri gelmişti. Çırpınan genç kız bir türlü iki kolunu da kıskaca alan adamın kollarından sıyrılamamıştı. "Sen ne yaptığını sanıyorsun? Bırak beni!"

Jong o ana kadar ne yaptığını fark edememişti. Ama geri dönmek için çok geç olduğunu düşünerek küçük bir çocuğu azarlar gibi MinJi'nin kulağını tutup çekmeye başlamıştı. Genç adamın bu tepkisi başta MinJi olmak üzere orada herkesi şaşkına çevirmişti. Kısa süren şaşkınlıktan sonra genç kız kendisine gelerek hızla kulağında ki kolu kavrayıp ters çevirdi. "Bu kadarı da fazla... Gerçekten bu kadarı da fazla..." Diyerek genç adamın omzunun üzerinden kulağına haykırmıştı. "Sen kim olduğunu sanıyorsun da bana böyle davranmayı kendinde cesaret buluyorsun? Yeter artık!" dedi.

Genç kız sinirleri iyice gerilmiş bir şekilde tüm sinirini Jong'tan çıkarmaya başlamıştı. "Bıktım sizin egonuzdan. Biri kendini düşünerek arkasına bile bakmadan terk edip gider. Diğeri yıllardır kaprislere dayanarak sonunda kalbime girmeyi başarmışken, geçmişten gelen biri onunla olan bu mutluluğumu elimden almak istiyor... Ve... Ve şimdi de bu... Siz erkeklerden bıktım. Beni rahat bırakın!" diye resmen haykırmıştı. Sinirden bütün vücudu titremeye başlarken duyduğu melodik ses ile kendine gelen genç kız Daeso'nun yaşlı gözleri ile karşılaşınca yutkunmadan edememişti. Küçük çocuk MinJi'nin sözleri ile kırılmıştı. Ağlamamak için kendisini zor tutarken içinde ki kırgınlık ile dayısına "Dayı hadi gidelim!" diye seslenmişti.

Onun üzgün ifadesini gören ikilinin de içi acımıştı. MinJi fark etmeden elini gevşeterek küçük çocuğa yaklaşmaya başlamıştı. o sinirle sakatladığı bileğiyle Jong'un kolunu kıvırdığını bile fark etmemişti. Yutkunan küçük çocuk inatla gözündeki yaşı tutuyordu. Islaklıkla o kadar parlamıştı ki gözleri MinJi'nin kalbi derinden parçalanmıştı. Tekrar dayısına bakarak "Dayı gidelim!" dediğinde arkasını dönerek koşar adım kapıya yönelmişti. Onun her adımı genç kızın yüreğini yakıyordu. Neredeyse onun yerine kendisi ağlayacaktı. Hatta çoktan yanağının ıslandığını bile fark etmemişti. Jong koşarak Daeso'nun peşinden giderken Misa şaşkınlıkla arkadaşına bakıyordu. Sonra hızla yanına gelerek "Sen iyi misin?" diye sorunca genç kız içindeki tüm birikim ile Misa'ya sarılarak ağlamaya başlamıştı.

"Onu kırdım... Neden etrafımdaki herkesi kırmakta bu kadar ustayım?" MinJi ağlamasına devam ederken bileğinin acısını yeni yeni hissediyor birde onun için ağlamaya başlıyordu. Babasını yola koyduktan sonra eve giden genç kız, biyolojik babasını kanepede oturmuş televizyon izlerken bulmuştu. Yüzüne bile bakmadan üst kata çıkarak odasına girmişti.

Agata onun yanına gelerek genç kıza üzgün gözleri ile bakmıştı. Eline valizini alan genç kız Agata'nın şaşkın bakışları ile karşılaşınca duraksayarak yutkunmuştu. "Üzgünüm büyük anne, bir süre buradan ayrılmam gerek!" dediğinde Agata üzülerek genç kıza bakmıştı. "Gitme!" yorgunluktan çökmüş bedeni ile torununu kalmaya ikna edemeyeceğini biliyordu. Onun da haklı olduğunun farkındaydı ama MinJi onun geriye kalan tek varlığıydı. İşe yaramaz oğlu yüzünden torununu kaybetmek istemiyordu. Genç kız büyük annesine sarılarak "Merak etme, her gün seni görmeye geleceğim. Hem bir süre sonra nasılsa o gider ve ben de yine senin yanına gelirim!" dedi. Çantasını hazırlamaya devam ederken Agata odasından çıkmış alt kata inerek oğlunun tam karşısına geçmişti.

AFACAN & GÜZEL BAKICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin