34. Bölüm

5.3K 388 9
                                    

Umarım beğenirsiniz..
*****

Başı yerde olan adam duyduğu ses ile duraksamıştı. Gözündeki yaşı silerken arkasını dönmeden "Buraya suçluluk duyduğum için gelmedim!" dedi. MinJi onun bu şekilde konuşması karşısında dişlerini sıkmıştı. "Öyleyse neden geldin? Ölmüş bir kadının önünde ne yapmayı planlıyordun?" Adam dizlerinin üzerinden kalkarak bu kez ayakta MinJi'nin camekân içindeki annesinin resminin önünde selam vermişti. "Sadece gerçekten öldüğüne inanmak için buradayım!" diyerek arkasını dönüp kızına bakmıştı. "Senin buraya geleceğini bilseydim başka bir zaman gelirdim!"

MinJi'nin yanından geçip gitmek isterken MinJi ileri atılarak önünde durmuştu. "Nereye? Daha konuşmamız bitmedi!" dedi. Adam duraksayarak kızına bakmıştı. MinJi'nin gözlerinde ki kızgınlık elle tutulacak derecede belli oluyordu. "Annenle konuşmak için yalnız kalmak istersin her halde?" MinJi ona aldırış etmeyerek annesinin resminin karşısına geçmişti. "Biliyor musun anne? Bir kardeşim varmış... Hem de tıpatıp bana benzeyen! Ama babası tarafından o da terk ediliyor. Şimdi her yerde giden babasını arıyor zavallı. Bilmiyor ki aradığını asla bulamayacak. Tıpkı on beş yıl önce küçük bir kızken benim aradığım gibi. O da bulamayacak babasını!" MinJi gözünü kapatarak derin bir soluk almıştı. Adam hiç yerinden kıpırdayamıyordu. MinJi ise konuşmasına devam ediyordu.

"Sence ona sahip çıkmam gerekiyor mu? Benim olması gereken tüm sevgiyi o almışken o kıza sahip çıkmam  gerekiyor mu? Bunu yapmayacağım. Bu umurumda bile değil. Babası varken neden ben başkasının çocuğuna bakayım ki? İstemiyorum... Ben Soyung gibi olamam. Başkasının çocuğunu benimmiş gibi bağrıma istekle basamam. Bunu yapamam. Belki de onu bu ülkeden sürmem gerekir. Biliyorsun bunu yapabilecek karanlık arkadaşlarım var!" dediğinde adam hiddetle arkasını dönmüştü.

"Ona elini dahi sürme, onun bir suçu yok!" diye neredeyse kükremişti. MinJi arkasını dönmeden kısa bir an acı bir gülümseme oluşmuştu yüzünde. Kendi kızını tehdit edebilecek bir adam için burada ne arıyorum diye düşünemeden edemese de onun şuanda hasta olduğu gerçeğini aklından çıkaramıyordu. "Peki... Ona dokunmayacağım ama sende kızını alıp hayatımdan çıkıp gideceksin! Bana başkasının çocuğunu emanet etme hakkını da nereden buluyorsun? Annemin beni doğurmasını istememiş olabilirsin ama üzgünüm... Damarlarımda senin kanını taşıyorum. Bu kanın hatırına bile başkasının çocuğuna bakamam. Asla olmaz... Onu bana bırakmaya hakkın yok. Onu da al!" adam MinJi'nin ardından acı bir inilti çıkarmıştı ağzından. Bedeni değil ruhu acıyordu. Tüm kalbini delip geçen iğneleyici sözler tam da adamın kalbine isabet oluyor ve kan kaybetmesine neden oluyordu. MinJi acı iniltiyi duysa da geri dönüp babasına bakmamıştı.

"İsteğimi kabul etmen için ne yapmam gerekiyor. Scarlet oldukça kırılgan bir kızdır. Asla senin gibi güçlü olmadı, olamazda. Sen küçükken bile çok güçlüydün. İnadın her şeyin önüne geçerdi. Şimdi de o inadını hiç suçu olmayan kardeşine yöneltme. Bırak seninle ve annemle kalsın!" dediğinde Minji'nin dudaklarından bir hıçkırık kopmuştu. Jong bir adım öne atacakken son anda duraksamıştı. Bunu yapmamalıydı. Babasının karşısında onun zayıf olduğunu göstermemeliydi. "Bunu bana neden yapıyorsun? Öleceksen neden kendini bana gösteriyorsun? Bunu yapmaya ne hakkın var. Geldiğin yerde ölseydin ya? Neden benim yanımda.... Benim olduğum yere gelmek zorundaydın?" adam MinJi'nin sözleri ile dehşete düşmüştü. Bir an nefes alamadığını hissederken genç kız arkasını dönmeye korkuyordu. Onun gözlerine bakmaya korkuyordu. Kızının sözleri ile gerilen adam acı içinde tekrar inlemişti. Tek isteği vardı uzaktan da olsa kızını son kez görmekti. Annesine Scarleti emanet edecek ve geriye dönerek son zamanlarını bir hastane odasının soğuk çarşafları altında geçirecekti. Kızını annesinin yanında görmeyi beklemiyordu. Hele ki başka bir adama sıcak bir şekilde 'baba' diye seslenmesini hiç beklemiyordu.

AFACAN & GÜZEL BAKICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin