2. Bölüm

13.9K 622 8
                                    


Merhaba arkadaşlar. Hikayeyi düzenleyerek paylaşmayı düşünüyordum ancak fırsat bulamıyorum düzenlemeye. Elimde hali hazırda üç hikaye var ve bu yüzden aynı şekilde yayınlamaya karar verdim hikayeyi. Umarım fazla hatası olmaz. 

***

"Baba!" Karanlık odanın aydınlanması ile yatağında kıpırdamadan uzanan adama gözleri takıla genç kız ağlamaya başlamıştı. O kadar zor zaman geçiriyordu ki yatağa yaklaşmaya cesaret edemeyerek olduğu yerde çömelerek ağlamaya başlamıştı. Fark etmeden ağzından çıkan 'Baba!'" kelimesi ile ağlaması daha da şiddetlenmişti. Hıçkırıklarına artık engel olamıyordu.

Soyung ise yorgun olan bedenini dinlendirirken duyduğu şeyin yanlış olduğunu düşünerek gözlerini açmamıştı. Yirmi yıl.... Koskoca yirmi yıldan sonra MinJi'nin kendisine baba demesinin olanağı yoktu. Bu duyguyu asla tadamayacak gibiydi. Ama sonra sırtı dönük olduğu kapıya doğru yönelmesine neden olan şey Minji'nin hıçkırarak ağlama sesi olmuştu.

Yüzünü elleri ile kapamış ağlayan genç kız sürekli "lütfen... Baba!" diye ona sesleniyordu. Yanına gitmeye korkuyordu. Onu da kaybetmekten korkuyordu. Ama yatakta hareket eden Soyung'un ona "MinJi!" diye seslenmesi ile genç kız hızla ellerini çekerek ona bakmıştı.

Şaşkın olana adam onun kendisine şaşkın ve bir o kadar korku dolu gözleri ile bakmasına üzülmüştü. Ama hala onun baba dediğine inanamamıştı. Hala yanlış duyduğunu düşünüyordu. "Sen neden ağlıyorsun kızım?" diyen adam, daha sözlerini bitiremeden genç kızın kollarını boynuna dolanmış bulmuştu. Genç kız hızla yerinden kalkmış ve ona sarılmıştı. "Teşekkür ederim. Senin de... Seninde beni bıraktığını sandım!" derken aslında babasının onu terk etmesinden bahsetmişti.

Ama Soyung annesinin ölümünden bahsettiğini düşünmüştü. Genç kız ona sıkıca sarılarak "Baba!" demişti. Adam o an kalbinin duracağını hissetmişti. İçinde tarif edilemez bir mutluluk oluşurken genç kızın saçlarını okşayarak sevgi dolu bir ses ile "Teşekkür ederim kızım" demişti.

Kapıdan onlara bakan yaşlı kadının içi acımıştı. Onlara gözükmeden tekrar yemek masasına giden Agata baba kızın gelmesini beklemişti. Sadece birkaç dakika sonra ikilinin gelmesi ile bakışlarını onlara çevirmişti. Masaya oturan MinJi bakışlarını büyük annesine yöneltince yaşlı kadın dayanamayarak "Benimle Andong'a gel" dedi.

Onun bu isteğine yönelik MinJi babasına bakmıştı. Soyung ona gülümseyerek "Büyükannen ile gitmelisin MinJi" dediğinde genç kız üzülerek "Sen ne yapacaksın?" diye sormuştu. Sonrasında ise "Burada tek kalacaksın!" diye devam etti. Adam acı bir gülümseme ile ona bakmış ve "Benim emekli olmama birkaç ay kaldı. Emekli olduktan sonra beni buraya bağlayan hiçbir şey kalmayacak" dediğinde genç kızın gözleri parlamıştı. Ama sonra aklına gelen düşünce ile o parlaklık hemen sönmüştü.

Onun değişen ifadesine karşın adam çekinerek "Eğer sende istersen Andong'a gelip birlikte yaşayabiliriz" dediğinde genç kız heyecan ile "Bunu gerçekten yapar mısın?" diye sormuştu. Agata torunun küçük yaramaz çocuk gibi hareket etmesi karşısında içinden 'Bu kız hiç değişmeyecek. Asla büyümeyecek' diye geçirmişti. MinJi yirmi altı yaşında olmasına rağmen bazen küçük çocuklardan bile daha yaramaz bir genç kız olabiliyordu. Asla boyun eğmeyen ve aklına koyduğunu yapan, yaramaz bir çocuk...

"Eğer istersen seve seve size katılabilirim. Hem biliyorsun benim fazla kimsem yok. Sadece iki tane yenim var onlar da Andong'ta yaşıyor" dediğinde MinJi çocuk gibi yüzünü asmıştı. "Demek onlar için geleceksin?" diye sormuştu. Soyung onun bu tavrı ile şaşırsa da büyük annesi gülmeye başlamıştı. "Sen hala bu tavrın ile insanları kandırmaya devam mı ediyorsun?" dediğinde Soyung onun sözleri ile bakışlarını Agata'ya çevirmişti. "anlamadım?" diye soran adam yaşlı kadının genç kıza bir bakış atması ile "Onu kandıramayacaksın MinJi" diye söylenmişti. Adam konuşulanlara fazla kafa yormadan MinJi'ye bakmıştı. "Sen benimle yaşamak ister misin MinJi?" diye sorunca Minji heyecanlanarak "Elbette, seninle yaşamayı çok isterim..." dediğinde bakışları Agata'ya takılmıştı.

Yıllardır büyük annesinden ayrı yaşamıştı. Ama şimdi ondan ayrı kalmak istemiyordu. "Baba!" dediğinde Soyung biran kalbinin heyecandan durduğunu düşünmüştü. Yıllardır özlemini duyduğu bu kelimenin Minji'nin ağzından çıkmasına karşın sevinçten gülümsemişti. Onun gülümsemesi ile genç kız ayağa kalkarak Soyung2un yanına gitmiş ve elini tutarak büyük annesine bakmıştı. Yüzünü sonra tekrar babasının yüzüne çevirerek "Büyük annem de bizimle yaşasın, lütfen" diyerek ona masum bir bakış atmıştı.

Soyung onun bu masum yüzüne bakarak gülümsemiş ve "Elbette ama bunu bana değil büyük annene sormalısın" dedi. Adam bakışlarını yaşlı kadına çevirince Agata "Benim evimde kalmak şartı ile olabilir" dedi. Soyung gülümseyerek onaylayınca MinJi hızla adamın boynuna sarılmıştı. "Teşekkür ederim. İnan ikiniz arasında tercih yapamazdım" dedi.

O gece sabaha kadar uyumayan Minji, sabah erkenden hazırlanarak hastaneye gitmişti. Amacı sadece dolabını boşaltmaktı. Kendi odasına giderken karşısında dikelen başhekim ve hastane yetkilisi onun duraksamasına neden olmuştu. "MinJi hanım!" dedi başhekim. Genç kadın ona tek kaşını kaldırarak bakmış ve "Evet" diye tersçe cevap vermişti.

Adam onun bu şekilde cevap vermesini beklemiyordu. Sonra şaşkınlığını üzerinden atarak genç kıza daha ılımlı bir ses tonu kullanmaya gayret etmişti. "Bayan MinJi, sizinle ilişkimiz hakkında konuşmamız gerekiyor" dediğinde MinJi adamın yanlış telaffuzu ile kahkahaya boğulmuştu.

"İş ilişkimiz demek istediniz galiba. Çünkü sizin gibi aşağılık duygusu oldukça yüksek olan kişiler ile bir ilişki kumam söz konusu bile olamaz. Özellikle kel, göbekli ve evli insanlarla" dediğinde adam sinirlenerek ona doğru bir adım atmıştı ki diğer adam ona uyaran bir bakış atarak "Sizinle çalışmamızın devam etmesini istiyoruz. Sizde taktir edersiniz ki beş yıldan fazladır, asistanlık yılınızdan bu yana bizimle çalışıyorsunuz. Sizin gibi hastanemizde çekirdekten yetişmiş iyi doktorları kaybetmek istemeyiz" dediğinde Minji şaşırmıştı.

Sanki onu tehdit eden kişi karışsında duran kişi değildi. Başını iki yana sallayarak gülümseyen MinJi "Üzgünüm ama sizinle çalışmak gibi bir düşüncem yok artık. Üstelik Seul de kalmak için bir nedenim kalmadı" dedi. Doktorlar ona şaşkın bir şekilde bakarken MinJi onlarla konuşmak istemediğini belirtircesine tüm eşyasını toplayarak birkaç dakika içinde hastanenin dışına çıkmıştı bile.

Birkaç dakika dışarıdan hastaneye bakan genç kız hayatının en önemli beş yılını deli gibi çalışarak bu hastanede hapis gibi yaşadığını düşünüyordu. Ama artık eski hayatına, eğlenceli yaşamına dönebilirdi. Evet bunu yapacaktı ve bunu da en çok eğlendiği yerde Andog'ta yapacaktı.

Arkadaşından aldığı küçük motora atlayarak oradan uzaklaşırken özgürlüğe adım attığını hissediyordu. Özgürdü ve bundan kolay kolay vazgeçemeyecekti. Eve geldiğinde büyük annesi hazırlanmış bir şekilde onu bekliyordu. Minji ona bakarak "Hemen mi gidiyoruz" dedi. Büyük annesi başını sallarken o da babasına bakmıştı. Adamın yüzü üzgün olsa da acı bir gülümseme ile ona karşılık vermişti.

"Sizi ben götüreceğim. Hem yolda büyük annen de fazla yorulmaz" dediğinde Minji sevinmişti. En azından onun gerçekten kendileri ile kalacağına inanması için bir işaret olarak bunu görüyordu. Birkaç dakika sonra evden ayrılan üçlü, makam arabasına binerken MinJi babası ile dalga geçmeyi unutmamıştı.

Yolda araba normal hızla giderken babasının yanında oturan genç kız ona dönerek "Daha hızlı gidemez misin?" diye sormuştu. Soyung ona bakıp gülümsemişti. MinJi'nin kendisi ile daha sıcak konuşması hoşuna gidiyordu. Bunu annesinin görememesi ne kadar yazıktı. "Neden?" diye soran adam onun sözleri ile ilk kez kahkaha atmıştı.

"Çünkü Seul benden kurtulmak için can atıyor" bu sözler adamı güldürürken aslında içinde derin bir yara da açmıştı. Bu şekilde aylarca kızını göremeyecek olması onu üzmüştü. 

AFACAN & GÜZEL BAKICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin