Sabah ofise gitmedim, daha doğrusu gidemedim. Gece Ayla aradı, konuşmak istediğini söyledi. Haliyle reddettim bende, ofiste konuşuruz o zaman deyince hali hazırda bende bir tutuşmalar söz konusu oldu. Mecbur kabul ettim, oturdum şimdi bir kafede hanımefendinin gelmesini bekliyorum. Hatta bekliyormuşum, kafamı arka tarafa çevirince başka bir masada oturduğunu gördüm. Tanıyamamış beni, kimseler görmesin diye birazcık kılık değiştirmiştim. Fakat yola çıkarken yeni yeni samimi olduğum mahalle esnafı selam verdi bana. Yani tanınmamam saçma, tanınmam durum rezilliği, Ayla'nın durumu içler acısı. Beyin nakli şart!
-Evet Ayla, seni dinliyorum.
-Aşkım, sanırım Mümtaz bir şeylerin farkına vardı.
-B.kum, ne aşkı? Hem bana neden anlatıyorsun bunu ben ne yaptım, kim bilir neler karıştırıyorsun.
-Ne demek istiyorsun sen?
-Ayla notaları saysana.
-Do, re, mi, fa, sol, la, si..
-Dur! En son ne dedin?
-Si..
-Ktirgit demek istiyorum.
Tehlikeli bayan çok sinirlendi, öfkeyle kalktı masadan ve kalabalığa karıştı. Fakat Tarık bunu pek de umursamadı. Derken telefonum çaldı, arayan Mümtaz Çimdik!
-Efendim abi.
-Hemen ofise gel!
-Neden abi..
-Dıt, dıt, dıt.
Bu sefer kesin öğrendi, beni öldürmek için çağırıyor. Allah'ım ne yapacağım ben şimdi. Ama hiçbir suçum yok, ne anlattı neden bu kadar sinirli bu adam? Yapacak bir şey yok artık, benim adım da Tarık ise ben size ne yapacağımı biliyorum!