O gece gözüm bir türlü kapanmak bilmedi, uyumak istedim ama yapamadım. İçime öküz oturdu sanki hatta onun üzerine de bir tane fil gelip oturdu, onun üzerine de bir ağaç diktim kurdum salıncağı sallayıverdim Nermin'i. Öyle hoşuna gitmişti ki yüzünde güller açıyordu. Sonra karar verdim, bir not yazacaktım ve gönderecektim. Bunu yapmalıydım çünkü Nermin gelip o filmi en ön sırada izlemeliydi, onun için olduğunu bilmeliydi. Belki beğenirdi, belki beğenmezdi ama oturup izleyecekti. Sonra dönüp gözlerime bakacaktı, o güzel gözleri bir yabancıymışım gibi bana bakacaktı. Sonra kalkacaktı yerinden ve konuşacaktı benimle; "Bana bunu mu layık gördün!" diyecekti, hatta belki de küfredecekti. Ama o gece bana iki kelime de olsa bir şeyler söyleyecekti. Bende çıkacaktım oradan, arkama bile dönüp bakmadan uzaklaşacaktım. Kaçacaktım! Ve yine dualar edecektim, Nermin mutlu olsun diye.
Sabah saat 04.00'e geliyordu, çıktım yataktan Mümtaz Abi'yi aradım. Anlatmalıydım, birisiyle konuşmalıydım, dertleşmeliydim. Belki de yardım istemeliydim. Onu bulmalıydım.