Gerçekten bazen çok zeki olduğumu düşünüyorum, nerede ne yapmam gerektiğini biliyorum. En güzelini yapıyorum ve koşarak kaçıyorum. Mirkelam'ın klibiyle büyüdük biz, koşmayı o öğretti bize, depar atmayı. Koşarak kaçıyorum. Erkekliğin belli bir boyutunu kullanıyorum, az ile yetinen bir yapım varsa demek ki. Hem ben kan görmeye dayanamam, gidicem Mümtaz beni vuracak falan sonra işin yoksa düş yere yerler hep kan olsun. Hiç gerek yok, sonuçta o kanı da insan temizleyecek oradan. İstanbul'da çok fazla yer de bilmediğim için yine gittim ilk kaldığım otele. Yavaştan bir çevre yapmaya başladım artık kendime, beni tanıyan insanlar var İstanbul'da.
-Selamun aleyküm, bir oda isteyecektim.
-Yine mi sen lan! Tutun şunu tutun.
En son hatırladığım muhabbet buydu, gözümü açtığımda çöp konteynırının yanında kaşım gözüm patlak yatıyordum. İnsanlar beni yine dilenci sanıp önüme para atmışlar, acaba diyorum bu sektöre mi girsem. Dilencilikte daha iyi tutunuyorum, yattığın yerde para geliyor güzel iş. Arkamdan bir insan evladı tuttu kolumdan beni ayağa kaldırdı. Teşekkür etmek için yüzüne bakayım dedim:
-Teş...hedüenlailahe....
-Mümtaz Abim seni bekliyor, gidiyoruz.
-Olur, peki abi.