Ertesi gün İstanbul'a vardığımda ofise gittim. Bir işim yok aslında, sadece ne yapacağımı bilmiyorum. Girdim avanak gibi sağa sola bakınıyorum, aldım çayımı yaktım sigaramı. Anı yakalamam Mümtaz Abi'nin konuşmasıyla oldu, bir saat on beş dakikadır camdan dışarıya bakıyormuşum.
-Tarık neyin var kardeşim, gittin geldin havan değişmiş? Ne derdin var oğlum?
-Bir şeyim yok be abi, aslına bakarsan hiçbir şeyim yok. Kimim ben Mümtaz Abi, neden hep küçük görülüyorum. Ailem bana inanmıyor, çevrem inanmıyor, sevdiğim kız var abi Nermin. Açıldım ona...
-Başka birisi mi varmış? Ne dedi?
-Kendini bana mı layık görüyorsun dedi! Aşağıladı yani anlayacağın abi.
-Hah götüm. Seni beğenmeyen kızın aklına şaşayım ben Tarık. Yakışıklı çocuksun, onu bırak herkesin yapamayacağı işler yapıyorsun. Bana sorarsan o kız sana layık olamaz.
-Sen neden güveniyorsun abi bana?
-Gözünde parlayan ışığı görüyorum, inancını görüyorum evlat. Şimdi anladım o anlattığın hikâyeyi. Oydu dimi yazdığın film, onun içindi, onun ismiydi.
-Öyleydi abi, tek hikâyemde oydu. Önemi yok, sana yalan söylemiycem artık istersen vazgeçelim. Ya da biraz zaman ver istediğin gibi komedi bir şeyler yazayım. Onu yaparım zaten millet bana götüyle gülüyor!..
-Sana istediğin kadar zaman, yaz yeni filmini o sırada da bunu çekeriz.
-Abi...
-Git yat uyu, kızdırma istersen beni itiraz istemiyorum..
Eyvallah be abi, sensin. Adamsın, çevremde beni düşünen tek insansın. Bu saatten sonra yapacaklarımda senin içindir. Eyvallah abi..