Düştük Şakir ile yola, kara kara düşünüyorum. Birden ortada bir ışık parlamaz mı? Fikrin bile anasını ağlattım o derece, arabayı yolda durdurttum. Birkaç malzeme yazdım listeye yolladım Şakir'i. Alıp getirdi ve başladım un poşetlerinden kendime canlı bomba süsü vermeye. Unu poşetlere böldüm, koli bandıyla yapıştırdım hepsini, aralarına da yalandan birkaç kablo yerleştirdim ve taktım yeleğe. Tulumba Murat'ın mekânına yaklaştık indim arabadan.
-Şakir ben tek gireceğim içeri.
-Ama biz..
-En son camiye ne zaman gittin?
-Hatırlamıyorum..
-Şakir sen adamları topla akşam namazına gidin, cemaati toplayın oturup dua edin bana.
Adamları gönderdim camiye, biraz sevaba girsinler ben de alırım sevabını, vesile olmak güzel bir şey sonuçta. Girdim ben de içeri, Tulumba'nın karşısında durdum ve çattım kaşlarımı.
-Sen kimsin ulan!
-Sivaslı!
-Kim gönderdi lan seni, bir de tek gelmiş erkek eceline susamış.
Cevap vermedim tabi oyunumdan hiç taviz vermiyorum, açtım yeleği adamları hemen çekti silahlarını.
-Buraya seni öldürmeye geldim Tulumba, söyle adamlarına indirsinler silahlarını. Hatta çoluk çocuğu olan varsa kaybolsun buradan.
Nasıl bir atar yaptıysam artık, adamların hepsisilahlarını yere atıp kaçmaya başladılar. Ben de tuttum Tulumba'yı ensesindençıktım dışarı. Bizimkiler de maşallah çok çabuk kılıp gelmişler namazı, bindikarabaya gittik Mümtaz'ın yanına. Beni görünce yüzünde bir tebessüm pezevengin,anlatamam. İşler böyle olunca tabi Tulumba Murat'ın da bir forsu kalmadıyeraltında, mafyalar âlemine yeni bir nam salındı. Sivaslı...
