Keyifli okumalar...
♾
En son onu öptüğü güne gitti zihni. Ayaklarının yerden kesildiği, bedeninin ruhuna dar geldiği anlara...
Unutmuştu! Nasıl bir duygu olduğunu unutmuştu. Onu son öptüğünde, bu adama bu kadar aşık değildi. Değilmiş... Bu dokunuş farklıydı. İçinde barındırdığı her şey farklıydı.
Teni sahra çöllerinde susuz kalmıştı da her yanı kuraklıktan çatlamıştı. Şimdi O bir dokunuşuyla tüm çatlaklarına su serpiyordu. Özlemi, onun teninde vuslata eriyordu. Sadece öpmüştü ve Nazlı bu hale gelmişti. 'Onun kadını olsam nasıl olur' diye düşündü. Aklına hayaline bile sığdıramadı.
Her şey toz bulutu gibi olmuştu. Bir rüzgar gelip her şeyi alıp götürmüştü. İçindeki nefreti kendine katmıştı. Uzağa savuruyor gibiydi. Nazlı'nın kalbinden uzağa...
Öpmeden önceki Nazlı ve sonraki aynı kişi değildi artık. Bir yanı 'affet onu, çek süngeri kurusun içindeki kanayan yaralar, gün bugün öncesi yok sonrası var.' diyordu ama diğer yanı aynı acıları yaşamaktan ölesiye korkuyordu. Nefret diye düşündüğü duygu aslında Nazlı'nın savunma kalkanından başka bir şey değildi. Biliyordu ki o kalkan olmasa bu adama direnemezdi. Ama çıkan rüzgar kalkanını almış savurmuştu şimdi bu adamın dudaklarında savunmasız duruyordu ve içinde bir yerde umut yeşeriyordu.
Ama diğer yanı 'O kadar acıyı boşuna çekmiş olamazsın, bir nedeni olmalı' diyordu. Evet artık onu bırakıp gitmesine, sevmediğini söylemesine bir neden arıyordu. Çünkü kalbinde bir yer artık emindi, bu adam onu seviyordu.
O neden her ne ise Nazlı onu bulacaktı. Altından ne çıkarsa çıksın, Karahan'a olan sevgisi eksilmeyecekti biliyordu. Ama yıkılan güveni yeni yeni can buluyorken, tekrar ölebilirdi. İşte bu Nazlı'yı korkutuyordu.
Tenini kızdan uzaklaştırdığında yine o çöllerde kaldığını hissetti. Gözlerini açıp ona bakamıyordu. Ama buna mecburdu. Nazlı dağılmıştı. Onun ne halde olduğu görmesi gerekiyordu. Usulca araladı gözlerini. O siyahları hiç bu kadar koyu ve parlak tonda gördüğünü hatırlamıyordu. Bu neyin rengiydi? Ürkütücü değildi. Daha çok baştan çıkarıcı bakıyordu. Ama Nazlı baştan çıkarabileceği son kadındı.
"Bıraktığım gibisin," dedi Karahan.
Buna gülmek istedi. Değildi. Olmasına da imkan yoktu. Köprünün altından akan sular onu bambaşka biri yapmıştı. "Ben, seni hatırlayamadım." Öyleydi ama... Bu yaptığı, önceden bildiği yaşadığı hiçbir şeye benzemiyordu. Nazlı ona olan özlemini nefretiyle harmanlamıştı. Nefreti güzel olan ne varsa silmişti zihninden.
Az önceki bakışlarının yerini hüzün aldı adamın. Unutulmak ona dokunmuştu. Yıllarca yaptığı hatanın verdiği pişmanlık ve acıyla yaşamıştı. Ona zarar gelmesin diye uzak durmayı seçmişti. O zamanlar şimdiki kadar güçlü değildi sevdiğini koruyamazdı. Onu ne kadar yaralandığını biliyordu ve affedilmeyi umut etmemişti hiç. Ama unutmamıştı tek bir anı bile çünkü onunla aldığı tek nefes bile kutsalıydı. Oysa Nazlı kendisini unuttuğunu iddia ediyordu.
Kırgınlığı her halinden belli oluyordu. Bu Nazlı'nın suçu olamazdı. Onu yine kırmıştı. Diline gelen ne varsa söylemekten çekinmiyor olabilirdi ama bazı sözcükler ona fazlasıyla dokunuyordu. O kırılınca vicdan yapıyordu. Hak etmese de. Aslında bu vicdan yapmak değildi, sevdiğine kıyamamaktı.
Kızı bıraktı. Olabildiğince yavaştı. Nazlı'yı bırakan kollara tutunacak değildi. O kızı bırakmıştı. Ama hâlâ santim farkıyla yanında duruyordu. Onun o kırgın yüzüne değilde yere bakıyordu Nazlı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gidemezsin
RomanceTüm hakları saklıdır. ******** G.S.A Serisi 1 okumanız tavsiye olunur. İki kitap birbirine bağlantılıdır. Tek de okuyabilir siniz ama anlama açısından size yardımcı olur. ♾ Belki, başka türlü olsaydık seninle. Başka bir iklimde başka bir takvimde...