15 Yaktın Beni Nil

50.5K 3.2K 379
                                    

Keyifli okumalar...

...

Ela kalem elinde öylece kalmıştı. Ne yazabiliyor ne de elini kaldırabiliyordu. Başını dahi kaldırmadan gözlerini Nazlı'ya çevirdi. Bakışlarda pek çok soru işareti, anlamsızlık vardı. Kızın gözlerinin dalgasından minik bir bulut geçti.

"Anlamadım abla."

"Anlamayacak bir şey yok. Turgut Kara'nın adresini istiyorum."

"Karahan beyin babasından bahsediyoruz değil mi?"

"Evet, ta kendisi."

Kalemi kağıdı indirdi Ela. Öylece durdu karşısında. "Tamam da ablacım, ben hiç anlamam ki, kim nerede ne iş yapar... Kime soracağım?"

"Karahan'a sorma yeter. Fatih'e sor ama çaktırma. Karahan duymamalı."

İlk iş olarak Ela en iyisiydi. Soracağı pek çok kişi vardı elbette ama kimseyi kuşkulandırmak istemiyordu. Ela bulamazsa Nil'e soracaktı.

"Tamam," dedi Ela.Kendinden emin görünüyordu. Nazlı da başıyla onayladı. "Yarına kadar öğren lütfen," dediği anda Karahan genç kızın ardından odaya girdi.

Ela selam verip çıktı. Nazlı da ayağa kalkıp montunu giydi. "Ne gündü ama... Eve gidince Aslı'ya soracağım bir günde oteli nasıl bu hale getirdiğini."

Karahan elleri cebinde yüzünde huzurlu bir gülümsemeyle sevdiği kadının her halini inceliyordu. Onu izlemek bile ayrı bir haz veriyordu. Varlığıyla bir adamın gördüğü görebileceği bir dünyaydı bu kadın. Evrende bir o vardı bir de Karahan. Dikkatlice izlendiğini fark eden Nazlı. Saçlarını arkasına atıp çantasına uzandı.

"Ne bakıyorsun öyle kedinin ciğere bakması misali?

"Bu durumda sen ciğer oluyorsun. Seni yemek benim için zevk olacak." Altındaki imayı anlamamak için sağır olması gerekirdi ki öyle bile olsa adamın yüzündeki ifadeden her şeyi anlardı. Bu tür sözleri Zeynep veya Aslı'dan duysa utanıyordu. Ama Karahan'dan gelince Nazlı kendini kadın gibi hissediyor. Üzerini gurur kaplıyordu. Tabii bu sözü başka bir erkekten duysa midesi bulanabilirdi. Amerika'da bunun gibi pek çok şeyle karşılaşmıştı.

"Beni yemek öyle kolay mı?" dedi, çok bilmiş havasını takınıp.

"Zor mu?"

"Cık, imkansız."

"Beni gaza getirmek içinse bu sözlerin, inat etme güzelim, benim adım Karahan; Ben her türlü seni yerim." Karahan'ın yüzündeki gülümsemeye ölünürdü. Nasıl çekici bir adamdı öyle.

Tek bakışıyla bile istediği her kadını alabilirdi. Sahibi olabilirdi. İstese kendine harem bile açabilirdi. Ve biri çıkıp da "Seni istemiyorum," diyemezdi. Aklından bunlar geçerken yüzü taş kesildi Nazlı'nın. Bir kadın... İki kadın... Harem... Kendi uydurduğu şeylere oracıkta kendi bile inanmaya başlamıştı.

Aklından hiç iyi şeyler geçmediğini buruşan ve sertleşen yüzünden anlayan Karahan yanına kadar sokuldu. Kollarını Nazlı'ya uzattı. Ama sarılmadı. Aralarındaki mesafeden biri geçebilirdi.

"Ne oldu?"

Karahan'ın sorusuna başını kaldırıp baktı. "Ne olacak ki, senin o gülen suratına bir tane geçirmek istiyorum."

Karahan kaşlarını çatıp dikkatle baktı. Anlamaya çalıştı. "Neden, ne yaptım ben?"

"Yaptığına değilde yapacağına sayarsın."

Karahan hâlâ bir şey anlamamıştı. "Ne diyorsun Nazlı anlamıyorum?"

Saçmaladığını o an anladı Nazlı. Gözlerini kapatıp başını geri attı. Kendi kendini, durup dururken doldurmuştu. Hiç alakası olmayan bir şeyi uydurup bir güzelde süslemişti. "Yok bir şey hadi çıkalım. Eve gitmeliyim," dedi Kendini toparlayıp.

 Gidemezsin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin