20. Yaktın Beni

47K 3.2K 373
                                    

Keyifli okumalar...

Başını masaya iki kolunun üzerine koymuştu Nazlı. Tek kelime bile edemeden karanlık bir odaya almışlardı. Tek başına kör bir ışık vardı tepesinde sadece.

Karahan, Aras ve Yiğit'in çıkardığı karmaşa bir daha görmek isteyeceği türden bir şey değildi. Ortalığı ayağa kaldırmışlardı. Ceren ve Şahin kelepçeye gerek görmedikleri için onlara minnettardı.

Gözlerinden tek bir damla yaş dahi düşmemişti. Neden ağlayacaktı ki? Hiçbir suçu yoktu. Zaten ruhen hâlâ  şoktaydı. Kendi kendine, "Ben suçsuzum," diyordu. Elbette bir yanlış anlaşılma olması gerekiyordu. Başka açıklaması yoktu. Karıncayı belki ezebilirdi. Ama bir insanın canına son vermek yapabileceği bir şey değildi.

Kapı açılınca başını kaldırıp gelenlere baktı. İşte başlıyoruz diye düşündü. Filmlerde hep böyle olmuyor muydu?

Ceren ve Şahin yan yana karşısına oturdu. Kollarını göğsünde bağladı Nazlı. Karşısındaki Başkomiserlere baktı.

"Üzgünüz Nazlı ama yapmak zorundayız," dedi Şahin.

"Sizi anlıyorum ama olanları anlayamıyorum. Anlatın da artık ben de bileyim." Nazlı'nın aklı karman çormandı. Ölen kişinin kim olduğunu bile bilmiyordu daha.

Ceren elindeki dosyayı açıp içinden çıkarttığı resimleri önüne serdi.

"Bu öldürülen kız. Bu da cinayet aleti sende bize bildiğini söylersen sana yardımcı oluruz."

Kızı tanıyordu. Part olarak hem okuyan hem çalışan genç bir kızdı. "Nevin Aktaş."

"Patron olarak isim soy isim biliyorsun," Şahin.

"Evet, her gün defalarca gördüğüm bir yüz. Ayrıca yakalarında isim kartları taşıyorlar."

Diğer resme baktığında cinayet aletini görünce gözlerine inanamadı. "Bu mektup açacağı..."

"Evet ve üzerinde senin parmak izlerin var." Ceren'in en çok merak ettiği konuydu.

"Odam da buna benzer bir iki  tane var. Benim parmak izlerim olması normal bir şey olurdu. Ama bu benim değil."

Şahin, "Kimin o zaman?" diye sordu.

Nazlı bu açacağı nerede gördüğünü anımsamaya çalıştı. Gözlerini kapatıp birkaç saniye düşündü. Tabii ya Karahan'ın babasının ofisindeki açacaktı bu. Gözlerini hızla açıp ikisi arasında gezdirdi. "Turgut Kara'nın ofisindeki açacak bu."

Şahin tanımadığı için, "Turgut Kara kim?" diye sordu. Ceren arkasına yaslanıp, "Müstakbel kayınpederi,"  dedi.

Turgut Kara'nın kara kaplı defteri kabarıktı. Ceren de bunu iyi bilen biriydi. "Oradaki bıçağın üzerinde neden parmak izin var peki?"

"Yaklaşık beş gün önce ofisine gitmiştim." Adamın boğazına saplamak üzere olduğunu atladı. Anlatmak ona bir şey kazandırmayacaktı. Ama o bıçağın şimdi önünde cinayet aleti olarak bulunmasının hiçbir açıklaması beynine sığmıyordu.

"Dokundun yani bıçağa?" Şahin sormuştu. Nazlı başını sallayıp, "Evet," dedi. "Ama ben öldürmedim. Ben bu vahşeti işleyemem. Bana inanmak zorundasınız." Korku bedenini esir almaya başlamıştı.

"Tekrar soruyorum Nazlı, belli ki bir kumpasın içindesin. O gece neredeydin?" Ceren'in sorusuna ne diyeceğini bilemiyordu. Söylemek istemiyordu. Söylediği anda duyulacak, herkes her şeyi öğrenmese bile önüne ardına düşecekti. Binlerce soru önüne dökülecekti. Ve kimseye cevap verecek yüzü de niyeti de yoktu. Sessizliğe bıraktı kendini.

 Gidemezsin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin