28. İstanbul Sabahı Gibisin

34.7K 2.8K 370
                                    

Keyifle okuyun...

...

Karahan odasında volta atıyordu. Kapısı açıktı. Fatih'te kapının önünde dolanıp duruyordu. Yaklaşık yirmi dakikadır Nazlı'nın çıkmasını bekliyorlardı. Üzerine gidip üzmek ya da öfkelendirmek istemiyordu. Ama Nazlı çıkmıyordu. Sabrı tükenmişti Karahan'ın. Ya yine bayılmışsa diye bir anda aklına hücum eden düşünceyle kendini Nazlı'ın kapısının önünde bulduğunda Fatih ona ne oluyor dercesine bakmıştı. Karahan'ın ani ve hızlı hareketlerinden ürkmüştü. "Abi."

Karahan ona dönmedi ve cevap da vermedi. Kapının kolunu indirip odaya girdi. Saniyelik bir süre de odanın her yerinde gözlerini gezdirdi. Ama Nazlı odanın hiçbir yerinde yoktu. Çantaları bile buradaydı. Fatih'te arkasından odaya girdiğinde göz göze geldiler Karahan'la.

"Abi gitmiş."

Olmaz, gidemezdi. Kıyafetleri, çantaları hatta telefonu bile masanın üzerinde duruyordu. Açık olan bahçe kapısına bakınca soluğu bahçede aldı. Etrafına göz attı. Ama Nazlı yoktu. Bahçenin ilerisine gerisine her yerine baktılar. Yoktu.

Sıkıntı yüreğine oturmuştu. Yoktu. Nazlı'sı yoktu. Ellerini saçlarına götürdü. Sıktı. Çekti. Dişleri yerinden oynamıştı. Yüzü soğuk bir mermer taşını andırıyordu. Bedenindeki kemikler demir olmuştu. Kan yoktu. Donmuştu kanı. Bütün hücreleri aktivitesini durdurmuştu. Fatih koşa koşa yanına geldi. "Yok, abi hiç bir yerde yok!" dedi sıkıntılı sesiyle.

Ellerini saçından çekti Karahan. Fatih Karahan'ın sesini hiç bu kadar öfkeli ve sert hatırlamıyordu. "Yürü kameralara bakalım." Koşar adım önden yürüdü. Yürürken koşmaktı aslında yaptıkları.

İki görevlinin bulunduğu kayıt odasına kapıyı kırarcasına açıp girdi. Otelin sahibini bu şekilde karşılarında beklemeyen iki genç delikanlı ayağa fırladı. "Efendim, buyurun," dedi adı Sinan olan genç adam.

"Bütün görüntüleri istiyorum. Son yarım saatin tüm görüntüleri hemen!" diye bağırdı. İki genç yerlerinde ok gibi gerilip . hemen tuşlarla dansa başladı.

Adı Cihan olan genç, "Efendim ne arıyoruz?" diye sordu.

Karahan kararmış gözlerini genç üzerinde gezdirdi. "Nazlı'yı arıyoruz. Bakın nereden çıkış yapmış. Görmüş olmalısınız." Sesi duvar gibiydi. Sesine çarpan olsa kendini yerde bulabilirdi.

On dakika içinde tüm görüntüleri incelediler. Ön kapı, arka kapı, havuz başı, otel içi bahçe görüntüleri ama hiçbirin de tek bir iz bile yoktu.

Karahan baktığı monitörden gözlerini çekip Fatih'e döndü. "Oteli kapat! Giriş çıkış her yeri kapat. Tüm odaları ara." Fatih başını sallayıp koşarak uzaklaştı.

Gitmiş olsa bir tek kamera bile olsa görürdü. Her yerde kamera vardı. Çıkış ve giriş kapılarındaki kameralar karşı caddelere kadar görüntü alıyordu.

'Allah'ım başına bir şey gelmiş olmasın' diyerek dualar ediyordu içinden. Duvar gibi sert görüntüsünün altında telaştan durmak üzere olan bir kalp vardı. Odasına doğru yürürken ki yürür koşarken adımları ve duruşu etrafından geçtiği insanları korkutuyordu. Şu an ki halini aynada görse tanıyamazdı. Adımlarını Nazlı'nın odasına çevirip odaya girdi.

Bahçeye çıktı. Amaçsızca etrafına bakındı. "Neredesin güzelim, nerede?" Az önce emirler yağdıran sert sesinden şu an çaresizlik dökülüyordu.

Odaya tekrar girdiğinde beynine dank eden şeyle odanın kamerasını aradı. Şahıslara ait odaların kameraları izleme odasında kayıt altına alınmıyordu. Bizzat odanın sahibi tarafından kendi bilgisayarından izleniyordu. Odanın sağ üst bölgesindeki kameraya yaklaştı. Boyu uzun olduğu için hiç zorlanmadan uzandı. Dişlerini sıktıkça boyun damarları kasılıyordu. Kamera kapalıydı. Artık şüphesi yoktu; Nazlı kaçırılmıştı. Oysa kaçıp gitmesini isterdi. Küsseydi, kızsaydı Karahan onu sevgisiyle ikna ederdi. Koskoca adamın yüreği dirhem kadar olmuştu. Küçülmüş, daralmış içinde un ufak hale geliyordu.

 Gidemezsin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin