5 (Hazal ayhan)

216 74 4
                                    

"Sökmek varya sarp yamaçtan ardıcı kazma vurmak beş yüz yıllık meşeye,acısı duymak varya kopmanın babaların ağlaması işte o
Babaların ağlaması öyle zor."


Ağlamalar,Hüseyin korkmazgil

Annem elini kulptaki havluya kurularken;
"Kızım nolur gelsem ya"
"Annem ben tek gitmek istiyorum"
Başını üzgünce eğerken yanıma geldi.
"O acıya tek başına katlanman benimde canımı yakıyor"
"Hissetmiyorum bile" dedim gülerken.
İnanmak istercesine gülümsedi acıyla.
Çok acıyordu,hem canım hem ruhum.
Hatta öyle zama oluyordu acıyla sızlıyordu hem kalbim hem bedenim.
Ama insanoğlu her acıya alışıyordu.
Buna da alışacaktım.

"Efendim bey?"
"Hazal gitti mi?"
"Çıkacak şimdi,birşey mi oldu?"
".."

Telefonumu da çantanın içine atıp odamdan çıktım.
Merdivenleri hızla inip annemin yanına vardım.
"Allah'a emanet ol kuzum"
El sallayarak kapıdan çıktım.
Küçük ama sevimli bahçemizdeki ağaçlardan dökülen yapraklarin sesi eşliğinde dışarı çıktım.
Kemoterapi de ilk günümdü. Ve onca ısrara rağmen yalnız başıma gitmeye kararlıydım.
Durağa vardığım da kafamda olan onca düşüncenin esiri olmuştum.
Burak dün ne diye gelmişti yine?
Ani sert çıkışıma üzülmüşmüydü?

Minik bir el saçlarımın ucunda gezinirken
"Abla saçların çok güzel,demi anne?"
Annesi başıyla onaylayınca yanımda oturan minik bedene gülümsedim.
"Senin saçların daha güzel"
Gülerken beresini çıkardı.
O şebeklik yaparken duraktaki herkes onu izliyor gülümsüyordu.
Gelen otobüse bindiğimde arkamı dönerek el salladım bu güzel miniğe.

Hastaneye vardığımda önünde durup yüksek hastane yapısına baktım.
Ne çok acıyı kederi biriktiryordu için de ama yine de çok sağlamdı. Tıpkı insanoğlu gibiydi.
Tık tık.
Yavaşça içeri girdim.
"Buyurun Hazal hanım"
Kapıyı yavaşça kapatarak doktorun yanına ilerledim.
"İlk kemoterapi için hazır mısınız?"
"Evet.."
Eliyle kapıyı gösterip,
"O zaman geçelim."
Kapıyı tekrar açarak çıkmamı sağladı.
Bir üst kata çıkarak ücra köşedeki odaya girdik.
Ben hasta yatağına uzanırken odaya bir başka doktor daha girdi.
"Hazal hanım bu onkolog doktorunuz Fidan hanım,onunla devam edeceksiniz"
Gülümseme ile elini uzatan doktorun elini tuttum hafifçe.
O da da yalnızdık artık.
Birkaç hemşire ile beraber serumun içine ilaç koyarken söze girdi.
"Yalnız mı olacaksınız?"
"Evet"
"Anladım genelde hastalarımız kemoterapiye yalnız girmezlerde"
Kafamı yana yatırarak serumun takılmasını izledim öylece.
Yalnız kalmak benim seçimimdi,yanımda olmak isteyen onca insanı istememiştim.
Serumdaki ilaç damla damla ilerliyordu.
Doktor bitmesine yakın tekrar geleceğini belirterek çıktı.
Yalnızdım.

Tavanı seyrediyordum öylece.
Aniden odanın kapısının açılması ile kafamı o yöne çevirdim.
"Baba.."
Yanıma gelerek küçük koltuğa oturdu.
Gözleri doluydu.
"Kızımı yalnız bırakmak istemedim"
Elimi tutan elini sıkıca kavrarken,
"İyi yaptın babam"
Gülümserken gözü serumuma kaydı.
"Çok canın yanıyor mu?"
Hafif bir yanma hissi vardı vücudum ama onu üzemezdim.
"Yok hissetmiyorum"
Yarım saat kadar ellerimiz kenetliyken öylece serumun bitmesini bekledik.
İçimdeki acıya daha fazla dayanamayarak kendimi zor tutuyordum.
"Babacım sen istersen 2 kahve al gel"
Başını sallayan babamın odadan çıkışını izledim.
Odadan çıkması ile acıyla inledim.
Canım yanmaya başlamıştı.
Dayanamayacak raddeye gelmiştim. Acıdan gelen sol gözümdeki yaşı silerken,derin bir nefes aldım.

Yerimde kıvranırken,babam kapıyı açtı.
Usulca sessizliğimi içime gömdüm.
Kahveyi küçük masanın üzerine koyarken koltuğa oturdu.
Hafif dikleşerek kahveyi elime alıp yudumladım.
Içim kan ağlarken kahve yudumluyor olmak zorundaydım.
Son birkaç damla kalmıştı sonunda.
10 dakika sonra biten serumu çıkaran doktorum kolumu hafifçe ovup kalkmamı sağladı.
Babamla tanışırlarken ayağa kalkmaya yeltendim.
Doktor bana dönerek
"İlk seansımızın sonuna geldik, haftaya birdaha buluşmak üzere kendine çok dikkat etmen gerek"
Başımla onaylayarak köşedeki montumla uzandım,babamın yardımı ile montumu giyinip eşyalarımı toparlayarak odadan çıkış yaptık.
Babamla kol kola durağa kadar yürüdük.

Yatağımdan hafifçe çıkarak telefonuma uzandım.
Dün kırdığım beye yazmalımıydım.
Yoksa hata mı yapmış olurdum?
Dayanamayarak aradım.

"Hazal"
"Dün için özür dilemek istedim."
"Özür dilenecek birşey yok,asıl ben özür dilerim rahatsızlık vermiştim."
"Rahatsız olduğumdan değil"
"Benden kaçıyorsun farkındayım ama neden?"
"Sonra konuşalım"
"İyi akşamlar sarı şeker"

Kapatarak tekrar yerine koydum telefonu.

Lafımı kesip telefonu yüzüme kapattı.
Ve bir daha kalbini kırmış,Onu üzmüştüm. Canım acıyordu.
Hemde çok...
Ona kendimi afffediremiyecektim...
ya beni hiç affetmezse diye düşünürken damlalar aktı gözlerimden. Sessizce ağlamaya koyuldum,hem bedenimdeki acı ile hem kalbimdeki sızı ile..

It was winter, he wandered lonely and tired
Frozen memories and broken thoughts in his mind
And then she came, in his dreams
And then she came, like a dream
*
Kıştı yalnız ve yorgun dolaştı Aklında donmuş hatıralar ve kırık düşünceler Ve sonra rüyalarında geldi Ve sonra bir rüya gibi geldi

Monika

Senden Bana Kalan (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin