13 (Hazal Ayhan)

150 50 6
                                    

"Bırаkıyor Bizi
Unutuyor Hаyаt
Yаnılıyor Sаnki
Bükülüyor Zаmаn"
🎶

Soğuk bir kış gününe açmıştık gözümüzü. Sıcacık yatağımdan çıkmamak için ne kadar dirensemde,sızlayan vücudumu yorganin dışına attım. Esneme ile banyoya yürüdüm.
Dağılan saçlarımı topuz yaparak topladım ve elimi yüzümü yıkamak için suyu uzandım.
Elimi musluğa atmıştım ki baş dönmesi ile ayakta zor durdum.
Birkaç dakika öylece lavaboya tutundum.

"Birtanem inmeseydin ben odana getirecektim kahvaltını"
Tutundugum sandalyeye oturarak:
"Biraz iyiyim annem"
Babam yanıma gelerek alnıma öpücük kondurup:
"Ben çıkıyorum,kızım sende kendini çok yorma olur mu?"
Başımı sallayarak babamın evden çıkışını izledim.
Son aldığım kemoterapiden sonra oldukça bitkin düşmüştüm. Doktor doğal birşey olduğunu söylemişti ama daha önce kendimi bu kadar rahatsız hissetmediğim için tuhafsıyordum. Birkaç ay öncesinde sağlığım gayet yerindeydi,şimdi gün geçtikçe eriyordum adeta.
Anneme belli etmeden gözümden düşen yaşı silerek önüme koyduğu çaydan bir yudum aldım sessizce.

"Hazal kızım kapıya bakar mısın?"
Çalan kapıya doğru ilerledim.
Karşımda duran kuryeye benzemeyen ama elinde çiçek buketi tutan adama baktım şaşkınca.
"Buyrun kime bakmıştınız?"
"Hazal Ayhan adına bir çiçek buketi vardı da"
Şaşkınca bukete bakarken
"Evet benim" dememle buketi kucağıma veren adam gülümseyerek arkasını dönüp gitti.
Kapıyı kapatarak elimdeki bukete odaklandım.
Etrafa mis kokular saçan manolya ve orkide çiçeklerini hayranlıkla kokladım.
İçindeki küçük not ilişti gözüme.
Notu çıkararak okumaya başladım:

Hastalanmışsın,sana ilaç olarak bu çiçekleri yolluyorum. Birdaha hastalanıp beni sensiz bırakma.
                              Geçmiş olsun sarı şeker
                                  BURAK KORAHAN

Elimdeki kartı gülümseyerek okurken merdivenden inen annem;
"Kimden bu güzel çiçekler yüzünü de güldürmüş"
Gülerken kartı tekrar çiçeklerin içine bırakıp anneme döndüm.
"Burak göndermiş"
"Ne kadar ince düşünceli bir çocuk,siz arkadaş olduğunuza emin misiniz?"
"Ya anne" annem gülerken,
elimde buketlerle odama çıktım.

Manolya..
En sevdiğim çiçek türüydü.
Bunu da nereden bilmişti? Bana karşı bu kadar hassas olması güzel birşeydi lakin olmamalıydı.
Ben eriyordum göz göre göre,ona bu acıyı yaşatmak istemiyordum. Haberi yoktu,belki olsa benim gibi biriyle olmak istemeyeckti o da.

Çiçekler için teşekkür ederim,gülümsetti.

Mesajı yazarak Burağa gönderdim.
Telefonu masanın üzerine bırakırken buketleri birkez daha kucağıma alarak içime çektim.
Kısa sürede odamı doldurmuştular kokuları ile.
Bana iyi gelmişti bu buket,birilerinin ayakta durmamı istediği gerçeği iyi hissettirmişti.
Ayakta duracak hatta 2 gün sonra ki partiye gidecektim.

Tavla'nın son zarını atarken çalan telefonum ile babamla göz göze geldik.
"Telefonuna bak istersen"
Koltuktan kalkarken baş dönmemi umursamayarak telefonumu elime aldım.

"Burak?"
"Nasılsın?"
"İyiyim biraz daha sen?" Dedim başımı ovuştururken.
"Bende iyiyim,senden bi ricam olacaktı" sözüne devam ederken
"Emre.. Serenle konuşmak istiyor onlar için bir buluşma ayarlasak olur mu?"
"Kabul edeceğini sanmıyorum serenin"
"Söylemeyiz"
Bunu bende çok istiyordum ama ne kadar doğru olurdu.
"Peki deniyeceğim"
"Teşekkür ederim Sarı şeker"
Gülümseyerek telefonu kapatırken arkamda bana bakan babama döndüm.
"Yüzünü gülümseten bu telefondan sonra devam edelim mi?"
Koltuğa oturarak
"Yenilmeyi çok seviyorsun ama baba"
Taşlarını toplamaya başlayan babam bana gülerken tavlayı kapatarak koluma yerleştirdi.
İkimizde gülerken ayağa kalktım.
"Ben Seren'in yanına uğrayacağım"
Çay tepsisi ile yanımıza gelen annem;
"Hazal bu halde gitme kızım"

"İyiyim anne ayakta olduğum bu günleri iyi geçirmek istiyorum"
Birbirlerine bakarken onlar,gülümseyerek odama ilerledim.

Zorlansam da giyerken,montumu giyinip odadan çıktım.
Merdivenleri ağır ve yorgun adımlarla inerken mutfaktan beni izleyen annem duygulanmış olsa da bana belli etmemek için gülümsedi.
Son basamağı da inip kapıya doğru yürüdüm.
Hayatımı zorlaştırmıştı artık eskisi gibi hızlı ve sağlıklı değildim.
Belki çok daha iyi günlerimdi.

Bahçede beni bekleyen Serenle göz göze gelirken gülümsedi.
Koluma girerken
"Canım iyi görünüyorsun bugün?"
"Evet iyi hissediyorum kendimi"
Kapıdan çıkarken kapıyı arkamızdan kapattı.
Sokağın sonundaki pastaneye yürümeye başladık.
Her daim iyi yada kötü her anımda yanımda olan dostum bu günlerde de hep destekçim olmuştu.
Onun yanımda oluşunu hissetmek bile yetiyordu bana.
Tek çocuk olmamızdan kaynaklı olsa birbirmizi kardeş olarak görüyorduk.
Ve şimdi onun iyiliği için yürüyorduk oraya,belki kızacaktı bana ama ikisininde konuşmaya ihtiyacı vardı.
Habersizce bana bakıp gülerken,

"Muhallebi yeriz birde yanına sıcacık bir salep iyi gider"

Oradaydılar en uç köşedeki masada oturuyordular.
Seren masa bakınırken kolunu bırakarak karşısına geçtim.
"Bana kızma olur mu?"
Anlamayan bakışlarla bana bakarken arkamızdaki masadan kalkan Burak ve Emre bize doğru geldi.
Önce Burağı daha sonra Emre'yi gören arkadaşım yeni yeni anlamıştı olayı.
"Hazal gidelim"
Kolunu tutarak
"Lütfen,benim için kal güzelim"
Ayakta zar zor durduğumu fark edince hemen yanımızda ki masaya oturttu beni.
Burak yanımıza gelerek
"Seren senden sadece onu dinlemeni istiyoruz,daha sonra gitmek istersen yine gidersin"
Dolu bakışları ile bana bakan Seren'e:
"Hadi ama"
Sonunda ikna olmuştu.
Emre'nin yanına ilerledi ağır adımlarla.
Onlar dışarı çıkarken Burak tam karşıma oturdu.
"Neyin var?"
"Dedim ya hastayım diye"
"Gribi bu kadar ağır mı geçiriyorsun,demin ayakta duramıyordun"
"Fazla üşütmüşüm"
Masum ve düşünceli bakışları ile gözlerime bakarken garson geldi.
"Ne alırdınız?"
"Salep"
"Bende"
Garson masadan uzaklaşırken
"Çiçekler,manolya en sevdiğim çiçek türüdür nereden bildin?"
Gülümsemesi büyürken
"Kendi sevdiklerimden gönderdim bilmediğim için,artık biliyorum"
İkimizde gülümserken elimi avucunun içine aldı.
"Hazal ben-"
Kapıdan içeri tek giren Emre takıldı gözüme,elimi çekerken ayağa kalktım.
"Emre,Seren nerde?"
"Yürümeyi tercih etti."
Burak söze girdi.
"İyi geçmedi mi?"
"Zamana ihtiyacım var dedi"
Masadan kalkarak
"Bende yetişeyim ona,hoşçakalın"
Burak gözlerini gözlerimden ayırmadan bakarken pastaneden çıktım.

"Ne oldu?"
"Hiç,herşey çok farklıymış."
"Neden affetmedin?"
"Hemen affedemezdim Hazal,günlerce ağladığım anları unutmam bu kadar kolay olmayacak"
"Haklısın kafanı toparlarsın biraz"
Hafiften yağmaya başlayan yağmuru aldırmayarak kol kola cadde boyu yürüdük.

Senden Bana Kalan (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin