"Saçları uzun kadınları çok sevin azizim. Her telinde şiir yatar o saçların Uzun saçlarını kesen kadınları daha çok sevin. Her telinde bir acı yatar o saçların"
Cemal süreyya
Hastane koridorunda birini beklemek dünyanın en zor anıydı.
İçeride ilaç tedavisi alıyor olsa da canı yanmıyordur diye umutla bekliyordum.
Bu hastalığı kaldırabilecek kadar güçlüydü benim sevdiğim.
Ona ve gücüne güveniyorum aşacağız.Marya ben daha çok küçükken annemle tatile geldiğimizde bizimle ilgilenen aile dostumuzdu.
Abimi ve beni oldukça çok severdi.
İşine bağlılığından dolayı evlilik düşünmüyordu. O her zaman kendi ayakları üzerinde duran güçlü bir kadın olmuştu.Çalan telefonu açarak kulağıma dayadım.
"Amca?"
"Prensesim nasılsın?"
"Çok iyiyim amca sen ve Hazal abla nasılsınız?"
"Bizde çok iyiyiz" derken gözüm odasındaydı.
"Amca Ben seni çok özledim"
"Bende seni birtanem"
"Ne zaman geliceksiniz ki?"
"Belli değil ama seni çok özlersek hemen gelicez"
Gülerken annem aldı telefonu.
"Oğluşum?"
"Anne nasılsınız?"
"İyiyiz Burak beni iyi dinle şimdi,eviniz hazır son birkaç şeyi eksik onları tamamlatıyorum şuan bittiğin de eve geçin olur mu?"
"Ne evi anne?"
"Kız zaten hasta otel köşelerinde mi kalacaksınız?"
"İyi düşünmüşsün ama keşke bana da danışsaydın"
"İtiraz istemiyoruz babanla ona göre"
"Teşekkür ettiğimizi ilet babama"İki saatin ardından nihayet ilaç bitmişti. Yanına girdigimde usulca yataktan kalmış montunu giyiyordu.
Saçlarını montun altından çıkarmasına yardımcı olarak alnına öpücük kondurdum.
Şapkasını elimden alıp taktı.
"Çok canın yandı mı?"
"Hayır sinek ısırığı gibiydi"
Gülümseyerek koluna girdim.
Yavaş adımlarla odadan çıktığımız da zar zor yürüdüğünü fark ettim.
Eğilerek kucağıma aldım.
"Burak napıyorsun yürürüm ben"
"Olmaz Hazal yeni ilaç aldın"
Pes ederek başını yasladı omzuma.
Arabaya kadar taşıyıp koltuğa oturttum.4 Gün Sonra
*
Uyanmamasına dikkat ederek yavaş adımlarla mutfağa indim.
Dört gündür ilaç alıyor ve doğru düzgün hiçbirşey yemiyordu.
Belki de otel yemekleri hoşuna gitmiyordu diye düşünerek kendi ellerim ile evde ki ikinci günümüze özel kahvaltı hazırlayacaktım.
Yumurtaları dolaptan çıkararak menemen için domates doğramaya koyuldum.
Doğradığım sebzeleri tencere atarak bir süre karamelize ettikten sonra üzerine yumurtaları kırdım.
Masayı düzeltip kahvaltıkları ve menemeni koydum.
Çayları dolduruyordum ki kapıdan bana gülümseyen mavi gözleri gördüm.
"Günaydın sevgilim"
Yanıma doğru gelerek
"Günaydın hamarat sevgilim"
Sandalyesini çekerek oturmasını sağladım.
Tabağını alarak herşeyden azar azar bıraktım.
"Burak"
Karşısına otururken tabağı uzattım.
"Efendim?"
"Teşekkür ederim kahvaltı için"
"Soğutmadan menemenin tadına bak hadi"Kahvaltı sonrası birlikte masayı toplamış o köpürtmüş bense yıkamıştım.
Duş almak için yukarı çıktığın da bende odamdan telefonu alarak salona inmiştim.
Emreyle konuştuktan sonra telefonu şarja takıp televizyondan uzun süre sonra maça bakınıyordum."Ya Burak bu ne?"
Kahkaha atarken öylece onu izliyordum.
"Ne ya örgü yaptım işte"
Saçına birkez daha bakarken gülmeye başladım.
Örgü dışında herşeye benzemişti.
Saçlarını geri çözerken Hazal duraksadı.
Bir süre sessizce saçlarına baktı öylece.
Elimde ki tokayı alarak sıkıca bağladıktan sonra ayağa kalktı.
Ünitenin köşesinde duran nostaljik plak çaların pikabını yavaşça üzerine bırakarak salonu doldurmasına izin verdi.
Tekrar yanıma geldiğinde yere oturarak bağdaş kurdu ve anlatmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senden Bana Kalan (Düzenleniyor)
RomanceMırıldanmak.. Her saniye,her an mırıldanmak için sebep çok.Dilimden düşmesin adın..Adını mırıldanayım,beni sevdiğin sürece sana mırıltı gibi küçük ve anlamlı şeyler yaşatacağım... - Ya ölürsem? Ölüm değil mi tek çaresiz kaldığımız nokta ölme,ölürsen...