1. BÖLÜM

34K 758 220
                                    

Seeya & Morris- Bocca Bocca

Yağmur tüm hızıyla geniş penceye vururken çıkardığı ses yatakta rahatça uyuyan genç kızı rahatsız etmeye başlamıştı. Beline kadar inen pikesini gözlerini açmadan çektikten sonra uykusuna kaldığı yerden devam etti. Ancak penceresine vuran yağmurun tok sesi onu iyice rahatsız etmeye başladığında yüzünü buruşturarak gözlerini araladı. Kısa bir süre tavanla bakıştıktan sonra somurtkan bir yüz ifadesiyle yatağından doğruldu. Bugün ne yazıkki pazartesiydi ve dolayısıyla okula gitme vakti gelmişti. Ayaklarının çıplak olmasını umursamadan oldukça yavaş adımlarla odasındaki banyosuna ilerledi. Ellerini ve yüzünü yıkadıktan sonra banyodaki işine son vererek odasına geri döndü. Beline kadar dökülen siyah saçlarını gelişigüzel topladıktan sonra gardolabının karşısına geçerek umursamazca siyah bir jean ve beyaz bir kazak alarak hızlıca üzerine geçirdi. Saçlarını açarak onları özenle taradıktan sonra omzundan aşağı serbest bıraktı. Aynadan kendisini kısaca bir süzdü. Üzerindeki bu basit kombinle bile oldukça güzel duruyordu genç kız. "Elena tatlım, hâlâ uyanmadın mı?" Annesinin ona seslenmesi üzerine krem rengi berjerin üzerindeki siyah deri çantasını eline aldıktan sonra odasını terk ederek merdivenlere yöneldi. Tok adımlarla aşağı inerken merdivenin sonunda hemen sola dönerek mutfağa girdi.

Masada bulunan küçük kardeşi Esme, annesi Mary ve bekar teyzesi Wilma'ya birer bakış attıktan sonra hızla sandalyesini çekerek masaya oturdu. Tabağına birkaç parça kahvaltılık koyduktan sonra onları yemeye başladı. Masada kısa bir sessizlik hakim olduktan sonra bu sessizliği evin küçük üyesi Esme bozdu.
Annesinin ağzına uzattığı ballı ekmeği küçük eliyle iterek istemediğini belirten mırıltılar çıkardı. Küçük kızın bu tatlı halleri bütün masadaki herkese kocaman bir gülümseme yaymaya yetti. Elena çatalındaki domatesi ağzına doğru götürürken teyzesi Wilma'nın konuşmasıyla gözleri irileşerek eli dondu kaldı.

"Elena tatlım, seninle yarın kısa bir alışverişe çıkalım. Giyecek pek birşeyim kalmadı ve perşembe günü katılmam gereken bir konferansım var."

Elena hızla elindeki domatesi yuttuktan sonra gözlerini kırpıştırarak annesine döndü. Ona yardım dilenen bakışlar gönderirken annesi başını iki yana sallayarak yardımını geri çevirdi. Teyzesiyle bir daha alışverişe gitmek falan istemiyordu. Çünkü teyzesinin kısa sürdüğü dediği alışveriş en az beş saat sürüyordu ve bu da Elena'yı çıldırtmaya yetiyorda artıyordu bile. Boğazındaki dometesi yuttuktan sonra gözlerini kırpıştırarak teyzesine döndü ve kısık sesiyle konuşmaya başladı.

"Teyze gerçekten çok isterdim ama yarın ..."

Ne demeliydi ki? Hemen bir bahanne bulmalıydı yoksa bu işten yırtması imkansızdı. Teyzesinin ona yönelmiş olan bakışlarını fark ettiği zaman boğazını temizleyerek cümlesinin devamını getirdi.

"... yarın kütüphaneye gidip ödevimi tamamlamam lazım."

Wilma elindeki çatalı tabağının köşesine bıraktıktan sonra fincanına uzandı. Ağzına doğru götürürken Elena'ya cevap verdi ve kahvesinden bir yudum aldı.

"Tatlım sen dün ödevini yapmak için kütüphaneye gitmiştin zaten."

Elena duyduklarıyla başını masaya vurmamak için zor tutuyordu. Nasıl bu kadar aptal olmuştu ki? Gözlerini sıkıca yumarken elindeki çatalı sıkmaya başladı. Teyzesine yine ve yine yenilmişti. İçinden ufak bir küfür ettikten sonra gözlerini araladı ve elindeki çatalı sertçe tabağına bıraktıktan sonra masadan kalktı. Kapıya doğru yürürken yüksek sesle konuşmaya başladı.

KIZIL GECE | : TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin