4. BÖLÜM

9.9K 490 37
                                    

Hypnogaja- Here Comes The Rain

"Bedeninin sertçe duvara çarpmasıyla ağzından firar eden inlemeye engel olamadı. Sırtında oluşan sızlamayı umursamadan gözlerini sıkıca açıp kapattıktan sonra karşısındaki bedene dikti buğulu gözlerini. Genç adam son sürat ona yaklaşarak elini genç kızın çenesine koyduktan sonra sıkmaya başladı. İkisi de gözlerini dikmiş bakıyordu birbirlerine.

Genç adamın sivri dişlerini boğazında hissettiğinde nefesini tutmuştu bile. Başını hafifçe kaldırarak gökyüzüne diktikten sonra bir yaş aktı gözlerinden boynuna doğru..."

Elena nefes nefese uykusundan uyanırken yüzüne yapışan saçlarını umursamazca çekti. Sertçe yutkunduktan sonra bakışlarını yarı aydınlık odasında gezdirdi.

Odasındaydı işte.

Düzensiz nefes alış verişleri devam ederken hâlâ gördüğü rüyanın etkisindeydi. Ellerini şakaklarına koyduktan sonra gözlerini sıkıca yumup kapadıktan sonra yataktan çıktı. Donuk bakışları açık olan balkon kapısına gitmişti bile. Yavaş adımlarla balkona ilerlerken ayaklarının çıplak olmasını umursamadan balkona girdi. Ellerini balkon trabzanlarına koydu. Karşısındaki ormanlık alana kısa bir bakış attıktan sonra iri gözleri karanlık gökyüzünü buldu. Birkaç parlak yıldız dışında karanlık bir gökyüzüydü işte.

Aynı rüyasındaki gibi.

Birkaç yıldız ve karanlık...

Elena banyodaki işini hallettikten sonra odasına geri dönerek dolabının karşısına geçti. Dolaptan çıkardığı siyah jean ile bordo kazağı üzerine geçirdi. Kış mevsiminin son aylarındaydı ve soğukluk hâlâ etkisini gösteriyordu. Aynanın karşısına geçerek siyah saçlarını gevşekçe örerek arkasına bıraktı. Çantasını hazırladıktan sonra odasından çıkarak aşağı kata indi. Salonda oturan iki bayan ve küçük kız kardeşine gülümseyerek "günaydın" dedikten sonra kendiside masaya oturdu. Annesi Mary Donald boğazını temizleyerek konuştu. "Dün gece neden geç kaldın bakalım küçük hanım?" Elena duyduğu soruyla beraber bakışlarını önündeki tabaktan alarak annesine dikti gözlerini. Tek kaşını kaldırarak sordu.
"Ben mi?" Aldığı cevapla biçimli kaşları çatılan Mary kardeşi olan Wilma'nın konuşmasıyla bakışlarını kardeşine çevirdi. "Rahat bırak kızı Mary. Genç kız sonuçta arkadaşlarıyla gezmiştir." Elena teyzesinin onu kurtulmasına sevinmişti çünkü verebileceği bir cevabı yoktu. Asıl kafasını karıştıran da buydu işte. Dün gece eve geç mi gelmişti? Geldiyse o bunu neden hatırlamıyordu? İştahının kaçtığını fark ettiğinde masada duran meyve suyusunu içtikten sonra masadan kalktı. Tam mutfaktan çıkmak üzerken teyzesinin konuşmasıyla adımları yarıda kaldı.

"Tatlım bugün okul çıkışı seni ben alırım. Alışverişe gidecektik. Unutmadın değil mi?"

Yüzü duyduklarıyla hızla buruşurken başını yavaşça arkasına çevirdi ve teyzesine gözlerini dikerek yüzübe kattığı yapmacık gülümsemesiyle "Unutur muyum hiç? Ben de dört gözle bekliyordum zaten." diyerek mutfaktan çıktı. Ayakkabısını giyerek arabasının anahtarını aldıktan sonra evden çıktı. Garajdan çıkardığı kırmızı Lamboghini ye baktıktan sonra memnuniyetle gülümsedi. Arabalara olan tutkusu elle tutulacak cinsten değildi ve herkes bunu biliyordu. Arabaya bindikten sonra okulun yolunu tuttu.

Bahçeye giren spor arabayla herkes bakışlarını kısa bir süre arabaya baktı. İçeriden inen bedenle bazıları kıskançlıkla bazıları ise hayranlıkla baktı. Çünkü Elena'nın güzelliği bir bakanın dönüp bir daha bakacağı cinstendi. Genç kız bu bakışlara alıştığından sesini çıkarmadan bahçede kendinden emin adımlarla arkadaşlarına yürüyordu ki kolunun tutulmasıyla olduğu yerde durdu. Bahçedeki ses bir anda dağılarak sessizliğe gömülmüştü. Çünkü herkes biliyordu ki bu fırtına öncesi sessizlikti.

KIZIL GECE | : TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin