MULTİMEDİA'YI DİNLEYİN, BİTERSE BAŞA SARIN :D İYİ OKUMALAAR...
Ağladığımı fark etmesi uzun sürmedi. Elinden telefonunu bırakıp koltukta dikleşti. Bir şey demesine izin vermeden sehpadan kalkıp kapıya ilerledim ve çıktım.
3 Gün Sonra...
Gerçeklerle yüzleşmeyi becerdiğim de henüz onun için pek bir anlam ifade etmediğimi fark ettim. Gereksiz yere ağlamıştım. Ama o anki hissettiklerim bir tek ben biliyordum. Üç günden beri onu görmüyordum. Bugünse tekrar karşısına çıkacaktım. Oklahoma'da konser verdikten sonraki imza gününde. Hem de hiçbir şey olmamış gibi. Zaten koca gün onu takip etmiştim ve duştayken izlemiştim. O kadar tatlıydı ki anlatamam. Konser bitmişti ve şuan son kalanlara imza atıyordu. Bende bilet almıştım ama imza attırmayacaktım. Sadece onu biraz korkutacaktım. Her neyse işte. Son on kişi falan kaldığı için korumaları kapıya göndermişti. Bende duvarın arkasına saklanmıştım. Zaten yaklaşık 4 saatten beri bekliyordum. Son kişilerde imzalatıp gitmişlerdi. Saklandığım yerden çıkıp Austin'in tam karşısındaki duvara yaslandım. Üzgün bir yüz ifadesi takınmıştım. Beni fark etmesi uzun sürmedi. Kafasını kaldırıp elindekileri masaya bıraktı ve bana doğru geldi. Benim gibi duvara yaslandı ama bana dönüktü. Bir şey demesine izin vermeden hemen normal hızda duvarın kenarından dönüp az önce açtığım deponun kapısının arkasına saklandım. Austin'de peşimden geliyordu. Salak ya! Yerim! Deponun kapısı açık olduğu için oraya girdiğimi sanıp içeriye girdi. Kendi kendine mırıldanıyordu.
'' Hayal mi görüyorum acaba? '' Bir de benim hayalimi mi görüyordu. Tanrım! Kapıdan çıktığında önüne atlayıp hayvan gibi bağırdım.
'' Bööööö! '' Öyle korkmuştu ki. Kahkaha atmaya başladım. Ben gülerken o da beni izliyordu. Gülerken zorlukla konuşmaya çalıştım.
'' Nasıl -kahkaha- nasıl da korktun -kahkaha- nasıl da korktun ama? '' Korktuğu için nefesini kontrol etmeye çalışıyordu.
'' Bu yaptığın adilik ama? '' diye çıkışınca yüz ifadesine bakıp tekrar böğürerek gülmeme devam ettim.
'' Çocuk musun sen? Bekle 13 yaşındasın değil mi? '' Dediği üzerine ciddileştim. Yutkundum.
'' Sen de 16 yaşındasın ama? '' dedim bilerek. 17 yaşında olduğunu biliyordum tabii ki.
'' Ben 96'lıyım bir kere. '' diye çıkıştığında laubali bir cevap verdim.
'' Biliyorum, tanrının erkeği yarattığı seneydi değil mi?'' deyip sırıttım. O da gözlerini devirerek güldü. '' Salak Austin, ne zaman doğduğunu biliyorum sinir olman için öyle söyledim. '' dediğimde dudaklarını ısırıp sırıttı ve bana hayretle baktı.
'' Ama sen, gerçekten 13 yaşındasın. '' Buna kendi bile inanmıyordu. Gözlerimi kısarak cevapladım.
'' 15. '' Beni sinir etmenin vermiş olduğu zaferle sırıtmaya başladı. Önüne dönüp masaya bıraktığı eşyalarını almak için yürümeye başladı. Bende zıplaya zıplaya onu takip ediyordum.
'' Eee nerede yemek yiyeceğiz? '' diye emrivaki yapınca bana tek kaşını kaldırıp sorarcasına baktı. '' Koca gün seni takip ettim ve duştayken seni izledim haliyle acıktım. '' dediğimde dehşete düşmüş bir ifadeyle bana baktı.
'' Beni çıplak görmedin değil mi? '' diyerek bana korkuyla bakıyordu. Sırıtıyordum bende.
'' Sadece poponu gördüm. '' dedim gülerek. Sonrada yüzüne yaklaşıp fısıldadım '' Güzel popo. '' Gözlerinde gördüğüm şey utanç mıydı? Kıkırdadım. '' Vay canına! Austin Mahone utanıyor. '' dediğimde gözlerini devirdi. Kendimi onun maviyle yeşilin en güzel tonunu barındıran gözlerinde kaybolmaktan alıkoyamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Keep Calm And Love Austin Mahone (For Mahomies)
FanfictionBu satırlar yarım kalmış olan aşkımın kendi yazdığım sonudur. O benim sahip olduğum en güzel şey. Birlikte yaptıklarımıza değil, yapamadıklarımıza ah çektiğim keşkem, sevgisini ve içimi ısıtan gülüşünü hala bana en yakın hissettiğim, minik sevgilim...