Bölümü kime ithaf edeceğimi seçemedim. Bir önceki bölümde belieber-mahomies çok güzel yorum yapmıştı onun için tenks fakat bu bölümüde ona verirsem üç bölümü ona ithaf etmiş olacağım için bunun yerine multimedyaya onun istediği şarkıyı koyuyorum. Bölümüde bir önceki bölüm değilde ondan önceki bölüm çok güzel yorum yapan fakat ithaf veremediğim biebs_174'e ithaf ediyorum..
MULTİMEDYA KALP BEN :*
Neyse sizi seviyorum iyi okumalaar :* Bide bu bölüm için bana sövmeyin pls ^_^
Sanki birisi ayaklarımı oraya yapıştırmıştı. Bırak kolumu kıpırdatmayı nefes almayı bile unutmuştum. Bedenimde tek hareket eden yerim titreyen dudaklarımdı. O da istem dışıydı. Çektiğim acı dışarıdan farkediliyor muydu bilmiyordum. Ama içimdeki hayal kırıklığı anlatılamayacak kadar fazlaydı. Biri göğsümden elini sokmuş ve kalbimi yerinden sökmüştü. Onarılamayacak kadar hasar görmüştüm.
Nihayet şoktan çıkmayı becerdiğimde elimi ağzıma götürüp olduğum yerde sesli bir şekilde ağlamaya başladım. Ağlamaya başladığım andan itibaren göz yaşlarım hızla akmaya başlamıştı. İnsanlar ' kim bu kafenin ortasında ağlayan gerizekalı ' bakışlarıyla beni süzüyorlardı. Hala içimde umut vardı. Şuan hayata tutunmamın tek sebebi Austin'in bir açıklaması olma ihtimaliydi. Etrafta bir iki paparazi vardı. Camila ve Austin'i birlikte yemek yerken çekiyordular.
Camila'yla gözlerimiz buluştuğunda dudakları şaşkınlıkla aralandı ve Austin'in koluna dokunup beni işaret etti. Austin arkasına döndüğünde göz göze geldik. Şaşırmamıştı. Beni gördüğüne şaşırmamıştı. Göz yaşlarımı durdurmak için gözlerimi kapatıp sıktım. Tekrar açtığımda ayağa kalkmış bana doğru geliyordu. Hızla başımı iki yana sallayıp koşarak kafeden çıktım.
Koşarken karşıdan gelen Alex ve Mila'yı gördüm.
'' Hey neden ağlıyorsun Lys? ''
Onlara cevap vermeden ikisinin arasından omuzlarına çarparak hızlıca geçtim.
'' Lys bekle. '' Kolumdan sertçe tutulmamla arkama döndüm. Austin'di.
Saçları rüzgardan dolayı dağılmış, ince beyaz tişörtünden bile kendini belli eden kaslarıyla her zamanki taş Austin'di.
'' Sen, s-sen çok kötüsün. Be-berbat bir insansın. '' diye kekeledim. Koşarken kuruyan göz yaşlarımdan dolayı yüzüm gerilmişti fakat şuan yerine yenileri gelip yüzümü ıslatıyordu. Kolumu bıraktı. Tam arkamı dönüp gidecektim ki sesini duymamla durdum.
'' Ne sanmıştın? '' dedi. '' Camila varken sana bakacağımı mı? '' Sertçe yutkundum. Ne kadar acınası haldeydim. O kadar seviyordum ki. Vurmak istesem de yapamıyordum. Ağzıma gelen metal tadıyla dakikalardır dişlediğim dudağımın kanadığını farkettim.
'' Senden nefret ediyorum Austin. '' Bağırmamıştım. Kısık bir sesle söylemiştim. Bağıracak gücü kendimde bulamıyordum.
'' Güzel. '' dedi başını sallayıp. Ellerimi yüzüme kapattım ve arkamı dönüp yürümeye başladım. Etrafımızda çember oluşturup bizi izleyen topluluğu yararak geçtim.
Vücuduma sarılan kollarla Mila'nın yanıma geldiğini anlamıştım.
'' Geçecek. '' dedi omzumu sıvazlarken.
***
Dizlerimi kendime çekmiş cenin pozisyonunda yatakta yatıp duvarımdaki dev Austin posterlerine acıyla bakarken Mila yatağımın yanındaki kırmızı koltukta oturmuş bana acır gibi bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Keep Calm And Love Austin Mahone (For Mahomies)
Hayran KurguBu satırlar yarım kalmış olan aşkımın kendi yazdığım sonudur. O benim sahip olduğum en güzel şey. Birlikte yaptıklarımıza değil, yapamadıklarımıza ah çektiğim keşkem, sevgisini ve içimi ısıtan gülüşünü hala bana en yakın hissettiğim, minik sevgilim...