~BEYAZ SAYFALAR~ 24. BÖLÜM"ölümün soğuk yüzü"
Herkesin dikkatlice birbirinin hamlesini beklediği o anlarda İltan,
-"Herkes silahını yere bıraksın,polis..." diye bağırmıştı diğer eliyle cebinden kimliğini çıkararak...O an Bekir Sanerin yüzünde bir gülümseme belirdi.Ve saniye geçmeden tek bir silah sesi yankılandığında Vale Tudoda,İltan onca kalabalığın arasında önce dizleri üzerine çöküp,daha sonrada yere yuvarlanmıştı başından aldığı kurşunla...Herkes ne olup bittiğini anlamaya çalışırken,Vale Tudo yu çevreleyen yüksekçe binaların birinden,bir keskin nişancı kendini belli etmeden kaçma çabasındaydı...Celal amir,tam aksi yöndeki binanın çatısından dürbünle meydanı izlediği o anlarda donup kalmış,biran yutkunmaktada güçlük çekmişti adeta...İnsanlar panikle sokaktan kaçışırlarken,Mihrali kanı donmuşcasına eğilip iltana dokundu.
-"İltan...İltan aç gözünü kardeşim."Ne dese İltan ın kendisini duymayacağını bilmiyordu o anlarda.Zemin İltanın bedeninden sızan kanla,kırmızıya boyanmıştı adeta...Nemli gözlerle İltanı yerden kaldırıp kucakladığında,Vale Tudo sokaklarında onlarca polis arabasının sirenleri duyulmuş,araçların ışıkları gündüze çevirmişti ortalığı...Biraz önce silahlarını birbirine doğrultanların tümünü gözaltına alan ekiplerin başındaki Celal amir,koşarak Mihralinin kucağındaki İltanı kontrol ettiğinde,gözlerinden yaşlar boşalmıştı öldüğünü anladığında...O an haykırışları Vale Tudoyu inletirken,ne denli hırslandığınıda belli eder gibiydi.....
**********
Hastahane koridorlarında günlerdir çaresizce beklemekten yorulmuş gibiydi iki ihtiyar.Kadir in tedavi sürecindeki acı inlemeleri anne babası olarak ciğerlerine işliyordu.Kısa zamanda hiç ummadıkları şeyleri yaşamak fazkasıyla etkilemişti ikisinide.Oğullarının asker dönüşü düğünlerini yapmayı düşünürlerken,Kadir in hastalığıyla hastahaneden çıkamaz olmuşlardı adeta.Üstüne üstük Mihralinin inatla dövüş belasının üstüne üstüne gitmesi ikisinide perişan etmişti.İşin asıl sebeplerini bilmediklerinden ötürüde fazkasıyla kızıyorlardı oğullarına..."Kardeşinin kendisine ihtiyacı olduğu anlarda nasıl yanında olmaz?"diye geçiriyorlardı içten içe.Mihralinin ailesi için nasıl bir savaşın içine girdiğini elbette bilemezlerdi....Aynı saniyelerde Nazan ın içinide bir huzursuzluk kaplamıştı.Saat oldukça geç olmuşken,babası ve Mihrali hala dönmemişlerdi.Defalarca aramalarına rağmen,telefonlarıda kapalıydı.İçten içe dualar ederken,tehlikesini kendi gözleriyle gördüğü dövüş belasının,sevdiklerine zarar getirmesinden korkmuştu şüphesiz...Sonrasındada günler önce yaşadıkları tehlikeyi hatırladı.Belliki Mihraliye apaçık düşmanlık besleyenler vardı."Ya yine öldürmeye çalışırlarsa"diye düşünüp evin içinde endişeyle dolanırken,daha fazla beklemeye dayanamayıp çıkmıştı evden...On dakika endişeyle yürüdükten sonra,dövüş sokağına geldiğindeyse,polislerin güvenlik şeridini görüp daha fazla endişelenmişti...İçindeki korkuyla ilerleyip bir memura yaklaşarak,olayın içeriğini sorup,birinin öldürüldüğünü öğrendiğindeyse yüreğini bu defa çok bir korku kaplamıştı o anlarda...Yanağından süzülen gözyaşları yere düşerken,yine telefonuna sarılıp babasını ve Mihraliyi defalarca aramıştı...
*********
-"Bak oğlum herşeyi biliyorum inat etmede söyle...Evladım öldü benim.Bu işi kim yaptıysa,parmaklıkların ardında çürüyecek...Anlat ve suçsuz olduğunu ispatla bana.Biliyorum,seni kardeşinin ameliyat parasını kullanarak dövüşmeye zorladılar."Celal amir hararetle sorularını Mihraliye yöneltirken,ikiside İltan ın öldüğüne hala inanmak istemiyor gibiydi.
-"Hayır amirim...Dövüş filan yok."
-"Yalan söyleme..."
-"Yalan deil.Herşeyi anlattım size."
-"Bu adamlar seni rahat bırakırmı sanıyorsun?Ellerinde oyuncak olacaksın ulan...İtirafçı ol kurtul diyorum sana."
-"Amirim dediklerinizden hiçbirşey anlamıyorum"
-"İş işten geçtiğinde seni bende kurtaramam Mihrali...Mademki ikinci defa hiçbirşeyden haberim yok diyorsun bana,şimdi git.Ama sakın unutma,bugün İltana yapılan,yarın sana ve ailene de yapılır..."Hiçbir delili olmadığı için,diğerleri gibi Mihraliyide gözaltında ancak bukadar tutabilmişti...İltanı kayıp verdiği bu dövüş belasını,tüm uzantılarıyla kazıyıp atmaya yemin ettiği o saniyelerde,İltan için müthiş bir hüzün hissetmişti yüreğinde.Planının nasıl açığa çıktığını düşünürkende,kendince bulabildiği tek mantıklı cevap,polisin içindede çürük elma olduğuydu belkide.Müdürüne olay hakkında rapor vermek için sorgu odasından çıkarken,fazlasıyla düşünceliydi Celal amir....
*******
-"Cevher şöyle iyi bir ödül ver Salihe.Ne atıştı o öyle.Onca kalabalıkta tüm sıkıntımızı söktü aldı tek kurşunla..."
-"Planınız çok iyiydi ama sonrasında bir sıkıntı çıkmaz deilmi efendim?"
-"Celal amiri duydun işte.Delil yokken kim,bizi neyle suçlayabilirki?"
-"Peki bu gözlemci ne kadar bilgi ulaştırmıştır amirine.Buradan tehdit altında olabilirmiyiz?"
-"Celal amirin kuyruğumuza basabilmesi için,ancak ve ancak elinde kanıtı olması gerek...Sorguda bu kadar köpürdüğüne göre,sahaya sürdüğü gözlemci bizi yakacak kanıtlar ulaştıramamış amirine..."
-"Peki ilk patlama neydi efendim?"
-"Onu bende anlamadım Cevher.Ama biz plan kurarken,birileride boş durmamış anlaşılan...Daha dikkatli olun.Zaman yaklaştıkça,herkes son kozunuda oynayacak belliki...Kerimov unda açığını kollayın.Adamlarımı öldürüp,elini kolunu sallayarak dolaşamaz.Kesin cezasını..."Bekir Saner hararetle söylediği sözlerin ardından derin düşüncelere dalmıştı.Belliki bu iş umduğundan daha ağır bedeller ödetecekti herkese...Gerçek anlamda istediği payı alabilek için,kılıçtan keskin yolları geçmek gerekecekti belkide....Kısa bir sessizlikten sonrada,Cevhere harakete geçmeden önce küçük bir detayada dikkat etmesini söylemişti...Mihrali ve Necati usta gecenin ilerleyen saatlerinde yorgun argın mahalleye döndüklerinde hala olayın şaşkınlığını yaşıyorlardı.
-"Polismiş usta..."
-"Nasılda anlamadık Mihrali?Bu iş sandığımdan daha çetrefilli.Dikkat etmek gerek."Mihrali başını sallayarak ustasına cevap verirken,evede yaklaşmışlardı.O anlarda Nazan ın çığlıklarını duyup o yöne baktıklarında,kendilerine doğru koştuğunu gördüler.Kız her haliyle korktuğunu belli eder bir tavırla titreyerek Mihraliye sarıldığında,ikiside şaşırmıştı...
-"Çok korktum...Birşeyin yok deilmi?"Birtaraftanda yarası olup olmadığını kontrol ediyordu Nazan.
-" Birşeyim yok.Sakin ol Nazan.Biz iyiyiz."Bunları söylerken,Nazanın kalp atışlarını duyuyor gibiydi.O anki endişesi,belkide Mihralinin birşeyleri anlamasına neden olacaktı...Kerimov ve adamları da mekanlarına vardıklarında konuyu enine boyuna değerlendirmeye başlamışlardı.Herkes tehkikenin boyutlarını tartışırken,tamamen şans üzerinede dışarıda olduklarını iyice kafalarına sokmuşlardı belkide...Artık vakit sabah saatlerine ulaştığındaysa,herkes dinlenmeye çekilmek için hazırlanmaya başlamışken,Kerimovda adamlarına son uyarılarını yapıyordu artık.O anlarda birdenbire kapı açılmış ve odanın içine kurşun yağdırmaya başlayan üç maskeli adam belirmişti kapıda...Ne olduğunu anlamadan donup kalan Kerimov ve adamlarını belkide dehşetli bir son bekliyordu şimdi...devamı yarın...