Giriş

1.5K 246 105
                                    

(Güncellendi)

••••••••••

Zaman.

'Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre.'

Zaman.

'Tek başına bir cümle. Hayat, ölüm, acı, pişmanlık, umut, mutluluk...
'Koca bir ömrün özeti, sessiz bir testere.'

Zaman.

'Geçer... Geçtikçe, hayatı öğretir. Hayata tutunmayı... düşmeyi, kalkmayı; kaybetmeyi, kazanmayı; üzülmeyi, sevinmeyi...'

Zaman.

Takvim düzeni herkes için aynı olsa da, zaman herkesin içinde başka türlü ilerler. Herkes için binlerce farklı anlamı vardır.

Ama bu tanımların hiçbiri benim için geçerli değildi.

Benim için zaman, 'beş harf, iki heceden oluşan basit bir kelimeydi.'
Daha fazlası değil.

Zamanın tanımı için geriye kalan her şey, bana yabancıydı.

Omuzumun sıvanıp, 'Zamanın azaltamayacağı, yumuşatamayacağı acı yoktur. Her şey geçecek.' denildiği günleri dün gibi hatırlıyordum. Oysa geçen tek şeyin zamanın kendisi olduğunu öğrenmem çok uzun sürmemişti.

Benim, insanlardan yalıtılmış kozmosumda zaman geçmiyordu. Acı, geçmiyordu. Ateş sönmüyordu. Ne bir hayat vardı ne de o hayata tutunma çabası. Ne düşmek vardı ne de kalkmak. Ne kaybetmek vardı ne de kazanmak.

Zaman benim için boşluktu. Karanlık bir girdap ve hiç bitmeyen bir sürüklenişti.

"Herkesin hayatına dokunan zaman, benim için şimdiye dek ne yaptı?" diye
düşündüm.

O, beni korkuya alıştırmıştı. Beni, ölüme hazırlamıştı. Hislerimi öldürürken de bana yardım etmişti. Benliğimi silerken yine yanımdaydı. Acılar, unutulmazdı belki, ama zaman beni buna alıştırmış, içimdeki yaraları saklamam gerektiğini öğretmişti. Yaralarıma kabuk bağlamış, onları örtmüştü. Ve tüm izleri silmişti.

Peki, ruhumdaki yaralar?

Hayır, zaman oraya hiç dokunamamıştı işte. Gelip geçmişti, ama ruhumun üzerini örtemeyi bir türlü başaramamıştı.

Ve bir de görevi vardı:
Zamanın görevi, beni öldürmekti...

Ben kim miyim?

Ben, Derin Çakır.
Hiç görmediğim, tanımadığım, bilmediğim Derin Çakır.

Ruhu, hasta bir çocuk gibi sokağa hasret yaşamaya mahkum edilen, Derin Çakır.

Ruhu, yedi yaşındaki bir kız çocuğunun bedenine hapsolan, Derin Çakır.
Kalbindeki acıları, ruhundaki yaraları kimsenin görmediği, gözlerindeki çığlıkları hiçbir kulağın duymadığı, kendi dünyasında sebepsizce nefes alan Derin Çakır.

Hiçlik, ruhunun üzerine kül rengi bir duman gibi çökmüşken, sakat kalbiyle oradan oraya savrulan Derin Çakır. Bir kelebek kadar asil ve gösterişli ama bir kelebek kadar savunmasız ve zayıf.

Ben, buydum.
Geçmişi silinmiş, geleceği ise yazılmamış olan küçük bir kız çocuğu.
Geleceği, geçmişi üzerinde kendini ateşe verip cayır cayır yanan küçük bir kız çocuğu.On yedi yaşında, ama hâlâ büyümeyen küçük bir kız çocuğu.

Çok mu zavallıca?
Belki de.
Ama şimdi bir şeyler değişiyor. Donmuş gezegenime düşen, nereden geldiğini bilmediğim küçük bir kıvılcım, buzlarımı çözüyor ve ben yeniden canlanmaya başlıyorum. Yeniden dönmeye, güneşe yaklaşmaya başlıyorum.
Bu diriliş ya benim sonum olacak ya da yeniden yaşama döneceğim.

Hangisi olduğunu yine zaman gösterecek.

Buna şahitlik etmek ister misiniz?

Instagram: melisa.akgul23
kelebeginsirriofficial

ÖLÜ YILDIZLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin