26. BÖLÜM

126 43 228
                                    

Yeni bölümden hepinize merhaba güzellikler. Hepinize huzur, keyif veee en önemlisi de şu virüs illetinden dolayı sağlıklı günler diliyorum. Umarım bir an önce biter ve eski günlerimize bir nebze de olsa dönebiliriz.
Neyse lafı çok uzatmayayım (zaten buralar okunmuyor) ve sizlere keyif dolu okumalar dileyeyim 🖤

🔹🔹🔹🔹

Sıkıcı beden eğitimi dersi.
Sıkıntıdan ölmek mümkün müdür acaba? Dünya tarihinde sıkıntıdan ölen olmuş mudur? Eğer olmamışsa her an tarihe geçecek ilk insan olabilirdim.

Sahada dönen maçlara bakıp milyonuncu kez ofladım. Kızlar, voleybol oynuyor; erkekler, basketbol oynuyor; ben ise tribünlerde oturmuş bomboş gözlerle onları seyrediyordum.

Aras'ın basketbol sahasındaki boşluğu bariz fark ediliyordu. Tüm hafta boyunca izinliydi. O, evde keyfine bakarken bir okul dolusu meraklı insan benim başıma üşüşmüştü. Ceren sayesinde herkes olayı biliyordu ve neler yaşandığını tüm detaylarıyla öğrenmek için can atıyorlardı. Onlardan yakamı kurtarmam biraz zor olmuştu. Neyse ki kaçırılma olayını bilmiyorlardı; yeni bir kaosu daha bünyem kaldıramazdı.

Aslında Aras'ın durumu gayet iyiydi, hatta Ceren'den bugün gidip dikişlerini aldıracağımı duymuştum; okula da gelmek istiyordu ama annesi müsaade etmiyordu.

Pek konuşmuyorduk ama aramız bir nebze de olsa yumuşamıştı. En azından birbirimize karşı çocukça bir tribin içerisinde değildik. Ve bunda psikoloğumun etkisinin olduğunun da farkındaydım.
"Hiç değilse bırakın da Derin'i okula götürüp getireyim." diye yakınmış ama buna da Kenan karşı çıkmış, Nihal'in söylediğine göre.
Haftanın başından bu yana da beni okula Kenan getirip götürmüştü. Ama aramız neredeyse berbattı. Aslında berbat demek pek de doğru olmazdı; çünkü en azından kavga etmiyorduk. O günden beri aramızda tek kelime geçmemişti. Bir kez bile. Evin içinde, birbirinden habersiz iki ruh gibi yaşıyorduk. Ama bu sabah beni okula bırakırken günler sonra ilk kez "İyi dersler," dilemişti.
Her ne kadar doktorun dediklerinin doğru olma ihtimalini düşünsem de, Kenan'ın niyeti ne olursa olsun ona hissettiğim kırgınlığı telafi edemiyordu; üzerini örtemiyordu.

Kendi kendime omuz silktim. Kenan umrumda bile değildi. Mr.T ile aklım o kadar doluydu ki başka hiçbir şeye odaklanamıyor, hiçbir şey düşünemiyordum. Son mesajının üzerinden dört gün geçmişti ama henüz sesi soluğu çıkmamıştı. Kaçırılma meselesinden sonra mesaj atmasını beklemiştim açıkçası.
Mr.T sessizliğini koruyordu ama nadiren kendini hatırlatan Aloha'dan garip bir mesaj gelmişti.

'İşin rengi değişmeye başlıyor.'

Şimdi, benim bu cümleden ne anlamam gerekiyordu? Bir şeyler ters mi gidiyordu? Hangi işin rengi değişiyordu? Yeni planları mı vardı, yoksa yeni şeyler mi öğrenmişti? Mr.T'den haberdardı da onun planlarını mı kastediyordu? Yoksa Aloha, Mr.T'nin bizzat kendisi miydi? Ve aklımı kaçırmam için mi yapıyordu? Tam da Aslı'nın istediği gibi. Ah, ne muhteşem?! Hiçbir şey bilmiyordum ve en ufak mantıklı bir tahmin yürütemiyordum. Lanet olsun! Ofladım. Bu iş boş boş bir sonraki hamleyi beklemekle olmayacaktı, bir şeyler yapmalıydım. Ama ne?

Dersin başından beri yanımda sessizce oturan Ceren'e döndüm. Hiç konuşmaması ne kadar sağlıklıydı?
"Hayırdır? Ne bu hal sabahtan beri?"
"Ne varmış halimde?"
"Bir anormallik olduğu kesin."
Gözlerini sahadan hiç ayırmadan omuzlarını silkti. "Neden oyuna katılmıyorsun?" diye sordum. Voleybol oynamayı seviyordu.
"Canım istemiyor."

Bir şeyler olmuştu belli ki.
"Anıl, nerede?" diye sordum bu kez. Derse katılmamıştı.
"Ne bileyim? Bekçisi değilim ya sonuçta."
Vay! Kaşlarım havalandı. "Küstünüz demek."
Kaşlarını çatıp bana döndü. "Hah! Ne küseceğim be onunla?!"
"Sakin olsana. Sen iyi misin?" dedim afallayarak. Ağlayacak gibi duruyordu. "Değilim. İyi falan değilim ya...."
"Ne oldu?"
Tekrar sahaya döndü. Bir süre boş boş baktı. "Sanırım... ayrıldık."
"Sanırım mı? Ayrıldınız mı, ayrılmadınız mı?"
"Ayrılmadık. Ya da ayrıldık, bilmiyorum."
Nedense bu haline gülmek gelmişti içimden. "Pekâlâ, ayrıldığınızı varsayalım; neden ayrıldınız?"
"Hayır ya! Öyle varsaymayalım." dedi çocuk gibi. "Sadece biraz küsüz diyelim."
"Tamam, öyle diyelim. Neden peki?"
Omuzlarını düşürdü. "Anıl... hâlâ Savaş'ı sevdiğimi düşünüyor."
Dudağımı ıslattım. "Seviyor musun peki?"

ÖLÜ YILDIZLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin