YENİ BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM. KEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM...
instagram hesabım: nurakyol.123 (Takibe almayı unutmayın. :) )
Oğlum
Oğlumm...
Oğlum!
Yanlış duymuş olabilir miydi? Güzel gözleri büyüdü, büyüdü, büyüdü. Çınar tepkisizdi. Öylece bekliyordu. İnkar etmiyordu. Yanlış söyledim, demiyordu. Doğruydu!
Duydukları yüzüne büyük bir tokat yemiş gibi onu etkiledi. Parmakları buz kesti. Olamazdı. Her şeyi, her ihtimali düşünmüştü ama bu... Beyninin nokta kadarcık bir kısmına bile gelmemişti. Çınar'ın bir oğlu vardı. Kaç yaşındaydı? Babasına benziyor muydu? Düşünürken bile 'baba' kelimesini adamın üzerinde eğreti buldu. Çınar neden oğlunu geride bırakmıştı? Hangi baba... Hangi baba oğlunu bırakırdı? Güzel gözlü kadın bir babanın, Çınar'ın, oğlunu tam iki kez terk ettiğini daha sonra öğrenecekti.
Kadının yüzündeki tüm duygu değişimlerini sessizce izledi. Bir yıkılışı gördü, bir hayal kırıklığını... Bir nefreti gördü, bir de kalp kırıklarını. Hangi duygunun daha baskın olduğunu çözemedi. Belki de hepsi birden uyanmış, Çınar'a hücum ediyordu. Neden? Neden böyle bakıyordu kendisine? Ne zannediyordu? Günahsız, suçsuz olduğunu mu? Böyle bakmaması gerekiyordu. Ne olursa olsun böyle yapmamalıydı. Neredeydi Çınar'ı hayata bağlamaya çalışırken ki anlayış... Yeşilin her tonunu kapsayan harelerdeki sevgi, şefkat, umut neredeydi? Yoktu işte şimdi. Hepsi tam buradan... Uçurumun kıyısından yuvarlanıp gitmişti. Yere çakılmıştı. Denizin dibini boylamıştı!
''Ben...''diyerek konuşmaya çalıştı kadın. Çabası nafileydi. Sustu. Uzun bir süre sustu. Bekledi Çınar. Bekledi, bekledi, bekledi. Farı sönmüş o güzel yeşillerin tekrar parlamasını, kendisine insan gibi bakmasını bekledi. Umduğu olmadı. Güzel gözlü kadın geri çekildi. Kalkmaya çalışırken boş bulunup Çınar'ın koluna tutundu. Ama hemen sonra tiksinir gibi geri bıraktı. İşte bu hareket adamın sabır taşını çatlatmıştı.
Hayal'i kolundan yakaladı. Öyle gergindi ki uyguladığı gücün miktarını hesaplayamadı. O yapmıştı, o istemişti. Çınar'ı hayata sımsıkı bağlamış, ölmeyi unutturmuştu. O gün gelmeseydi, kendisini geri çekmeseydi çoktan ölmüş olacaktı. Dünya bir pislikten kurtulacaktı. Hiçbir şey bilmezken, her şeyden bihaberken Çınar'ı çekip almıştı o sonsuz kara delikten. Hayatını kurtarması yetmemişti Hayal'e. Çabalamıştı. Türlü türlü oyunlarla Çınar'ın içine sızmış, ölümden başka yol düşünmeyen beynini çıkmazlardan arındırmıştı. Vicdan yükleriyle dolu kirli kalbini yerinden söküp yıkamıştı. Tüm bunları yapmışken şimdi arkasını dönüp gidemezdi!
Hayatta herkes, hem de herkes sırtını dönmüştü Çınar'a. En sevdikleri, en kıymetlileri hatta oğlu. Umursamamıştı Çınar. 'Bir gün...' diye düşünmüştü sadece. Bir gün... Düzelir, demeye dili varmıyordu artık. Çünkü o bir gün hiç gelmemişti. Yine umursamamayı denemişti. Şimdi güzel gözlü kadın ona umursamayı, düşünmeyi, sevmeyi, öğretmişken böyle yapamazdı. İzin vermeyecekti!