Bölümü medya kısmındaki şarkıyla yazdım. İsteyenler dinleyerek okuyabilir. : )
Bu bölüm benim için çok özel çok güzel oldu. Kolay kolay yazdıklarını beğenen biri değilimdir. Ama bu bölüm içime işledi. Bittiğinde geceydi. 'Bölüm Sonu' yazısını gördük ama parmaklarım klavyenin üzerine kalakaldı. Umarım siz de beğenirsiniz. : )
YORUM VE OY HER ZAMANKİ GİBİ BEKLİYORUM...
SEVİLİYORSUNUZ < 333
instagram hesabım: nurakyol123
Saf sevgi ile dolu bir kalp, damarlarında kan ile birlikte fedakarlık da taşırdı. Gocunmazdı yürek. Usul usul severdi, usul usul fedakarlık ederdi her şeyden. Onun için kendinden bile vazgeçerdi.
Hayal, bu dünyada yalnız iki adamı çok sevmişti. Biri abisiydi. Canıydı, canından çok sevdiğiydi. Diğeri Çınar'dı. Ona olan sevgisi bir başkaydı. Aklı gidiyordu ona bakarken. Bir bakışı yetiyordu midesinin kasılmasına. Bir sözüyle yüreği alev alıyor, yaşamak için kelebek misali kanat çırpıyordu. Seviyordu ama habersizdi yüreğinde beslenen derin duygulardan. Kalp fısıldıyordu usulca. Dinlemiyordu ki duysun. Hayat kalbin sesine kulak tıkamayı öğretmişti. Hüzünlüydü bu aralar. Vedaya hazır değildi. Aynı zamanda da mutluydu Çınar için. Oğlunu karşısında gördüğünde bu kadar sert olamayacaktı. Onlar kavuşacaktı. Peşinden ayrılık gelecekti. İyi de olacaktı.
Ömür giderken hazırlıksızdı. Düşünmemişti yokluğunu. Hazırlık yapamamıştı. Anılar biriktirememişti. Çınar'ın gideceğini biliyordu. Anılar biriktiriyordu. Onun yokluğuyla mücadele daha kolay olacaktı. Hem... Söz konusu kişi Hayal'di. Ne yapar eder yaşam denen zorlu yolda ilerlemenin yolunu bulurdu. Hayatınıza giren insanlar, hayatınızdan çıkarken sizi öldürmüyordu. Yaşamsal faaliyetleri sürdüren organlarınızdan birini alıp yanında götürmüyordu. Her şey olduğu gibi kalıyordu. Nefes almaya, yemek yemeye, çalışmaya hatta gülmeye devam ediliyordu.
Hayal, Çınar'ın gitmesini istememe gibi bir hakka sahip olduğunu düşünmüyordu. Hayatını kurtarmıştı, onu yaşama sımsıkı bağlamıştı. Belki iyi iki dost olmuşlardı. Sadece bu kadardı. Fazlası yoktu. Olmayacaktı.
İçine yerleşip çöken sıkıntıyı da anlamıyordu. Onu kaybetmek, hayatından çıkıp gitmesi bu kadar önemli miydi?
Derin bir nefes alıp etrafa saçılan puzzle parçalarını toplamaya başladı. Kutunun içine özenle yerleştirdi. Çınar'ın bir gün ne demek istediğini anlayacak duruma gelmemesini umuyordu. Sadece oğlu olsa bile aile aileydi. Çocuğun annesiyle Çınar'ın ne tür bir ilişkisi vardı, bilmiyordu. Aklı karışıktı. Parçaları puzzle yaparken uyguladığı yöntemlerle bir araya getirip sonuca ulaşamıyordu. Yorgun hissediyordu. Çınar'ın da yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. Çalışma odasına sessizce çekildi. Onu boğucu düşüncelerden uzaklaştıran tek şey bu odaydı. İşini seviyordu. Kitapları seviyordu. Hatta hayatını bile seviyordu. Sevmediği tek şey belki de yalnızlığıydı.