Herkese selamlar dostlar : ) Kısa bir aradan sonra yeni bölüm sizlerle... Bu bölüm doğum günüm şerefine biraz eğlenceli ve sürprizli oldu. 20 yaşı gördük beraber. İnşallah 30'lar 40'lar, 50'ler de sizinle olur. : ))
YORUMLARINIZI HER ZAMANKİ GİBİ BEKLİYORUM. < 33
Kullandığımız resim Cansu Yegin'a aittir.
İçimde dağı taşı delen, ezip geçen rüzgarlarım
Cam parçalarını saplanan yüreğimde derin azaplarım
Yarım gülüşlerimde az da olsa umutlarım var.
- Nur Akyol -
Ufak duyuru: Artık bu tarz yazdığım şiirleri 'SÖZYAŞLARIM' da paylaşıyor olacağım canlar. Yeni bir kitap açtım geçenlerde. Okumak isteyenleri bekleriz. : ) Profilimden ulaşabilirsiniz.
O gece bir daha kimse konuşmamıştı. Çınar bu gecelik sınırları yeterince zorladığını düşünüyordu. Pervasız, plansız, hesapsız hareket ederek her şeyi mahvetmişti. Bir daha böyle derin konuları Hayal'le konuşmaya çalışmayacaktı. Kararını vermişti. Hem öğrense ne olacaktı? Neden bilmek istiyordu ki? En başta güzel gözlü kadına kendisi hakkında en ufak bir bilgi bile vermek istemeyen kimdi? Ne kadar çok şey bilirlerse insanların birbirine o kadar çok bağlandıkları düşüncesini savunan Çınar değil miydi? Aklını kaçırmış olmalıydı. Mantıklı tarafı susmasını söylüyordu. O da öyle yapıp sessiz kalacaktı.
Ateş hevesli hevesli yanıp iki bedeni ısıtma görevini yerine getirirken etrafa yayılan loş ışık güzeldi. Güzel yüzlü kadının güzel gözleri gökyüzündeydi. Çevrede ışık kirliliği olmadığından yıldızlar harika görünüyordu. Görsel şölen kadını etkisi altına almış gibiydi. Bomboş bakıp aslında hiçbir şey göremediğini Çınar bilmiyordu. Kim bilir içten içe neler düşünüyordu. Canı nasıl sıkılıyordu.
Çınar kısa bir süre yıldızları, uzun bir süre Hayal'i izlemişti. Şimdi daha iyiydi. Sakinleşmişti. Beyni ufak tefek şeyler dışında boştu. Güzel yüzlü kadının yanındayken huzurlu hissetmeyi öğrenmişti. Her zaman hayallerinin yıldızlar kadar uzak olduğunu düşünmüştü. Şimdi ise... Bir Hayal ona elini uzatsa dokunabilecek, yakalayabilecek kadar yakındı. Gülünçtü. Hayat hiçbir zaman Çınar'a iyi davranmamıştı. Hep bir şey olmuş, yıkılmıştı. O zaman... Şimdi olanlar da neyin nesiydi? Tutunabilecek bir dal, sığınabilecek bir liman bulmuş olabilir miydi? Söz konusu yer güzel yüzlü kadının harelerinde yeşilin her tonunu barındıran, hayata cıvıl cıvıl bakan güzel gözlerindeydi.
**
Uyandığında Hayal aynı yerde oturuyordu ve gökyüzüne bakıyordu. Güneş ortaya çıkmıştı. Yeni bir gün başlıyordu. Başını kaldırıp dikkatle baktığında onun hiç pozisyon değişikliği yapmadığını anladı. Gece bıraktığı gibiydi. Tuvaleti de mi gelmemişti? Uyku problemi olduğunu biliyordu ancak bu kadarı da fazla değil miydi? Kızarmış ve şişmiş gözaltlarına bakılırsa Hayal gerçekten gece boyu hiç uyumamış olabilirdi. Hatta Çınar emindi.