Dünyadaki tüm kötülükler Çınar'a göre ikiye ayrılırdı: İnsanın insana yaptığı kötülükler, insanın kendisine yaptığı kötülükler. Yüzünde düşünceli bir ifadeyle sessizliğe gömüldü. İnsanın, altını çizerek söylemekte fayda vardı, başka birine iyilik yaptığı anlara tanık olduğu yıllar çok geride kalmıştı. Hayal denen kadın ona iyilik yapmak için çabalıyor, var gücüyle uğraşıyordu. İnanılmazdı. 'Neden?' sorusu zihninde yankılanıp duruyor, kalbine derim çentikler atıyordu. Neden Hayal'in teklifini kabul etmişti? Neden Hayal onu yaşatmak için çırpınıyordu? Cevapsız sorularla zihni son zamanlarda hiç olmadığı kadar doluydu. Buraya gelmeden önce, güzel yüzlü kadınla yolları kesişmeden önce rahatsız edici bir boşluğun etkisi altındaydı. Bomboş... Bu hissin ölüme giden yolu tercih etmesinde büyük rolü vardı.
Eve dönüş yolunda güzel yüzlü kadın çocuklar gibi sekerek, karları ezmekten büyük zevk alarak eğlencesine devam etti. Obur da oyuna katılıyor, Hayal'in önünde zikzak çizerken kuyruk sallıyordu. İçinde huzursuzluk barındıran sadece Çınar'dı. Her şey anormal derecede normaldi. Hayatı bir anda değişmişti. Hala inanmakta güçlük çekiyordu. Bir rüyanın içinde olabilir miydi? Acı veren kabuslara yer olmayan güzel bir rüya... Eğer öyleyse hiç uyanmamayı diledi.
Eve girer girmek ıslak kıyafetlerden kurtulmuşlardı. Çınar yine Hayal'in abisinin kıyafetlerini giyinmiş, rahata kavuşmuştu. Bu konuda da ciddi soru işaretleri vardı beyninde. Hayal'in abisi şimdi neredeydi? Neden yanında değildi? İlginçti.
Mutfağa girdiğinde Hayal'in kahvaltı için olduğunu tahmin ettiği iki tost ve su ısıtıcısında fokurdayan suyu gördü. Amerikan tarzı mutfağın salona geçiş tarafındaki sandalyelerden birine oturup beklemeye koyuldu. Uzun dikdörtgen mermer, masa görevi görüyordu. Hayal tostları servis tabaklarına yerleştirdikten hemen sonra ısıtıcıya döndü. İki nescafe paketini yırtıp kupalara döktüğünde Çınar çayı özlediğini fark etti. Bu kadın başka içecek tüketmiyor muydu?
Hayal servis tabaklarını ve kupaları yerleştirdiğinde Çınar hayretler içindeydi. Çünkü hemen sonra o da oturmuştu. İki kuru tost ve çakma kahveyle kahvaltı edilir miydi? Çınar bu gidişle açlıktan ölecekti.
''Böyle mi yaşıyorsun?''diye sordu dayanamayarak. Güzel gözlü kadın başını kaldırdı. Meydan okuyan bakışlar adamın açık mavi gözlerine dokundu. Çınar büyük bir yanlış yapmış gibi suçlu hissetti. Bu kadının derdi neydi?
''Ne varmış yaşamam da? Becerebildiğim kadarıyla idare ediyorum işte.''
Aldığı cevap Çınar'ı tatmin etmemişti. Ortada kahvaltı kültürüne tamamen zıt bir durum vardı. Böyle olmazdı.
''Ay sonu mu geldi? Paraya ihtiyacın mı var?''dedi bu sefer. Kuşulanmıştı. Nedeni en son duyduğu 'idare ediyorum işte' sözüydü. Maddi durumu sıkışık olabilirdi. Çınar anlayışla karşılardı.
''Hayır, param var. Neden ki?'' İşte Çınar bundan sonrasında kopmuştu. Parası vardı, durumu iyiydi... O zaman neden evinde doğru düzgün yiyecek yoktu? Aklını kaçırmak üzereydi.