YENİ BÖLÜM SİZLERLE. BÖLÜM DEĞİL DE ARA GEÇİŞ OLARAK GÖRÜP OKUYALIM. KISA OLMASININ SEBEBİ BU : ) BİR SONRAKİ BÖLÜM FİNAL...
instagram : nurakyol.123
İnsanları birbirlerine bağlayan duyguydu acıları. Kalplerde derin iz bırakan, hatırladıkça daha çok acıtan, kıran acılardı. Öyle herkese, her zaman anlatamazdınız. Zoru başardığınızda herbirini tekrar yaşıyormuş gibi hissetseniz de rahatlardınız. Yükünüz hafiflerdi.
Bizi birbirimize bağlayan acılarımız hayatın gerçeklerinden başka bir şey değildi. Kurulu düzeni takip eden, acısı da tatlısı da olan, hayatını süsleyen kişi Hayal için Çınar, Çınar için ise Hayal'den başkası değildi.
Zar zor ayakta kalmayı başarabilen insanlara iyi bakmalıydınız. Hayat sevecendi ama kırgınlıklarla dolu olduğu da gerçekti. Bu yüzden onları sadece sevgi iyileştirebilirdi. Daha çok ve daha çok sevgi... Bedendeki yaralara ilaçlar, kalpteki yaralara sevgi iyi gelirdi.
Bu arada... Aşkın felaket bir duygu olduğu doğruydu. Yapmam dersin, yaparsın; bakmam dersin bakarsın; saçma dersin, saçmalamak konusunda enleri yaşarsın. Böyle bir duyguydu işte. En doğrusu çok takmamak, doyasıya yaşamak değil miydi?
Güzel gözlü kadın döktüğü son yaşları da silerken bunları düşünüyordu. Hiç tanımadığı, bilmediği bir adam soğuk bir kış gününde hayatına girmişti. Ona çok şey öğretmişti. Yaşamayı, hayatı, ayakta durmayı... Kendisi de çok şey öğrenmişti. Acılarını yaşamayı, üzerini örtmemeyi ve en önemlisi anlatabilmeyi, güvenebilmeyi. İyiki o gün hayat yollarını keşiştirmişti. Kafasında sadece ölmek olan bir adam ve kafasında sadece yaşamak olan bir kadın... Kolay olmamıştı. Zaten hayatta kolay olan ne vardı ki? Fakat garip bir şekilde başarmışlardı. Kırık bir kalbi onarmak dünyanın en zor işiydi. Birbirlerinin yaralarını iyileştirmeyi başarmışlardı.
Büktüğü dizlerini açıp gerdikten hemen sonra esnedi. Yorgunluğu, halsizliği güzel yüzünden belli oluyordu.
"Biliyorum, saçma gelecek ama. Ağlamaktan içim çıktı. Senin yüzünden en son ne zaman uyudum, hatırlamıyorum. Yorgunluktan her an bayılabilirim Çınar."dedi. Sahte bir tavırla sitem ederken adamın gri mavi gözlerinin içine bakıyordu. Daha önce onun gözlerinin bu kadar güzel olduğunu fark etmemiş miydi? Hiç bakmamış, görmek istememiş olabilir miydi? Evinde kaldığı zamanlar ona doğru düzgün bir kez bile dönüp bakmamıştı. Etkileneceğini, aşk denen o çukurun içine düşeceğini biliyormuş gibi çözümü kaçarak, bakmayarak bulmuştu. Hiç kimse o çukurun güzel bir duygu olabileceğini söylememişti. Bilmediği, hiç tanımadığı duygular içinde kaybolurken adamın sesiyle sıyrılıp odaklandı.
"Yirmi dört saat uyuyacak mısın yine?"diye soran adamın tavrı da kadından farksızdı. Tanıştıkları ilk güne gitmişlerdi. Çınar olanlara inanamıyordu. Bu güne kadar gelebildiklerinden emin olamıyordu. Güzel gözlü kadının inadını kırmış, kalbini kazanmıştı. Ayrı kalmak dayanılmaz olsa da başarmıştı. O gün geçen diyalogları tekrar eder gibi konuşmaya devam ettiler. Tek fark vardı. O da artık birbirlerini çok iyi tanıyor olmalarıydı.
"Olabilir..."
"Çişe kalkacaksan konforlu bir yatak verebilirim sana."
"Üstün çiş tutma yeteneklerim var demiştim."
"Sana sadece bu konuda güvenemiyorum."
"Çınar!"
Gülmek... Her şeye rağmen gülebilmek. Bir daha hiç üzülmeyecekmiş gibi, kırılmayacakmış gibi... Hayat, budur. Kısacası böyle yaşanır. Yaşanmazsa orada sorunlar başlar. Boğulmak istemiyorsanız dayanın. Son anda bile mucizeler olabilir. Yaşamak katlanabilir hale gelebilir, bilemezsiniz.
Ağlarsın, ardından biraz zaman geçer, gülersin. Ağladığın tüm zamanları gülümsediğin tüm anlar götürür sıfıra inersin. Güldüğün tüm zamanlar ağladığın tüm anları götürür, yine sıfıra inersin. Sıfırda kalmamayı başarmaktır, hayat. Ancak böyle olursa yaşamaya devam edebilirsin.