31.03.2024
Masallar küçükken güzeldir, büyüdüğünüzde sizin için pek bir anlam ifade etmezler. Ama bence her insan kendine, baş kahramanın kendisi olduğu bir masal yazmalı. En azından ben öyle yapıyorum. Daha doğrusu yapmaya çalışıyorum. Ya da çalışıyordum, mu demeliyim? Emin değilim.
Emin olduğum tek şey bunca zaman yazmaya çalıştığım masalın, masal hariç her şeye benziyor olması. Bunu daha önce anlayamamış olmak beni mahvediyor ama ben zaten hep böyleydim; yıllarca kendi kurduğu masallarda oynayan saftirik bir prenses...
Bilmediğim bir şehre yerleştiğimde gerçek bir masalın baş kahramanı olacağımı asla tahmin etmezdim. Bu masalda beyaz atlı prensimi bulduğumu söylemem biraz klişe olacağı için ben ona "kara atlı prens" demeyi tercih ediyorum. Kara atlı prensim...
Yani sonuç itibariyle kendime bir prens buldum ama bence bu prens çok saçma. Çünkü prenslerin gözleri dipsiz bir kuyuyu andırmaz.
Prenslerin gözleri baktığı kişiyi içine çekmez ve ayrıca prenslerin gözleri gerçekten parlamaz.
Hatta prens dediğin bebek suratlı olur ama diyorum ya, bu prens çok saçma. Zaten o yüzden de kirli sakalları var ve bu beni düşündürüyor; acaba o gerçekten bir prens mi, yoksa prens gibi görünmeye çalışan bir cellat mı?..
Ama sonra yine düşünüyorum; yahu Almina, hayatında kaç kez cellat gördün?
Prensime mi âşığım yoksa celladıma mı, emin değilim ama onunlayken bir prensesmişim gibi hissettiğimden eminim.
O, celladımsa bile beni öldüreceği gün gelmeden önce, kalbimi söküp onun ellerine bırakacak kadar da zır deliyim.
Şimdi o saftirik prenses, oldu mu size aptal prenses...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PÂYİDAR
RomanceGökalp mahallesinde sonsuz aşkın ateşiyle kavrulan iki ayrı ruh... Almina, geçmişi acılarla dolu küçük bir kadındı. Bir gün ansızın yaşadığı şehir olan Ankara'dan ayrılıp İstanbul'a taşınmış ve yıllar evvel kaybettiği babasının anılarının hâlâ soka...