PÂYİDAR | 13: Ya Öp Ya Öl

73.3K 2.6K 649
                                    

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın!

Aşk... Hayatın her anında insanlar için büyük bir önem arz etmekte olan o kutsal kelime.

Kalbimi adeta sıkıştıran bu kelime bir kor misali kalbime düşmüş, düştüğü yeri ise yakıp kül etmişti. Heyecan bedenimde kol geziyor, ellerimin ve ayaklarımın birbirine dolanmasına sebep oluyordu. Dizlerimin bağı çözülmüştü adeta. Kendimi tutmasam eğer kesinlikle olduğum yere yığılırdım.

Nasıl bu denli saf olabildiğimi haykıran düşüncelerimle baş başa, az evvel bana aşk itirafı yapan adamla yan yana yürüyordum. Gecenin bir vakti adım seslerimiz mahalleyi doldururken birlikte paylaştığımız yol ıssız ve sessizdi. Ne ondan ses çıkıyordu ne de benden. Yalnızca boş boş adımlıyorduk. Dışarıdan sessiz görünüyor olabilirdim ama içimde kesinlikle fırtınalar kopuyordu. Sadece ben değil, sanırım Belalı da öyleydi. Bir an konuşmak için dudakları aralanıyor, bir an vazgeçerek geri kapanıyordu. Zaten söyleyeceğini söylemişti. Bundan sonra ömür boyu sussa ne değişirdi ki?

Beni sevdiğine hâlâ inanamıyordum. Daha doğrusu beni sevebildiğine inanamıyordum. Birbirimizi tam olarak tanımıyorduk bile. En azından ben onu yeterince tanıdığımı zannetmiyordum. Peki ya bu kadar iyi sevmesine ne demeliydik? Üstelik bana beni sevdiğini söyledikten sonra ağlamıştım bir de! Bu kadar duygusala bağladığıma ben bile inanamazken, Belalı'nın bana ağladığımda sanki bir uzaylıymışım gibi bakmasına şaşmamalıydım. Kendimi her yerde küçük düşürmekten bir an önce vazgeçmeliydim.

Duygularım zihnimde sayfa sayfa dağılırken soluk alışverişlerim hızlıydı. Belalı'nın gözlerinin esaretinden çıktığım an kendimi bulacağımı biliyordum fakat ne yapacağımı bilmiyordum. İyiydi, hoştu ama... Bundan sonra ne olacaktı? Onun beni sevdiğini öğrenmem demek ona karşı olan bazı hareketlerime ket vurmam demekti. Yani onunla artık eskisi kadar rahat konuşabileceğimi sanmıyordum. Karşısında utanır ve gerilirdim bir kere. Ah, bilmiyordum. Düşünmek istemiyordum ama buna engel de olamıyordum.

Kapının önüne vardığımız sırada neler olacağını pek kestiremedim. Ne yapmalıydım şimdi? Ona iyi geceler dileyip veda mı etmeliydim ya da ufak bir teşekkür mırıldanarak bunun benim için en özel an olduğunu mu vurgulamalıydım? Belki de ondan bütün bu olan biteni en ince ayrıntısına kadar dinlemeliydim. Hatta belki de bu hiç umurumda bile olmamalıydı lakin bunu yapamazdım, o kadar vicdansız biri değildim. Bir şeyler... Bir şeyler yapmalıydım ama ne? Mesela şu durumda, onun bana karşı olan istekli bakışları kalbimin göğüs kafesimi parçalarcasına atmasını sağlıyordu ve bu da benim düşüncelerimi derinden sarsıyordu.

Henüz ağzımı bile açmamışken gözlerim, tam karşımda bize öfkeyle bakan birine takılınca bir anda olduğum yerde duraksadım. O an duyduğum şaşkınlığı kelimelere dökemezdim. Bülent amcam! Karşımızda, bize öfkeli gözlerle bakan Bülent amcamı burada görmeyi hiç mi hiç beklemiyordum ve bu korkunç karşılaşma beni daha çok strese soktu.

PÂYİDAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin