PÂYİDAR | 43: Eyvah, El Âleme Haber Olduk

38.7K 2K 1.3K
                                    

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın!

Hayat çok garipti. Ne olacağımızın hiçbir zaman belli olmaması da hayatı daha garip yapıyordu. Önce insan büyük büyük konuşurdu, sonra da yine aynı insan o büyük büyük konuştuğu konuların başına gelişini şaşkınlıkla izlerdi. Misal ben...

Birkaç güne kadar Bertan'ı affetmeyeceğim, affedemeyeceğime dair dram edebiyatı yapıyordum. Üzgündüm, mutsuzdum, kırgındım ve ağlıyordum. Şimdi ise evlenme teklifine hiç düşünmeden evet demiştim. O tek kelimeden oluşan onay cümlesinin, dudaklarımdan döküldüğü anın öncesinde, gerçekten de yaşadığım hiçbir şeyi düşünmemiş, gelecekte olabilecek diğer şeyleri de hesaba katmamış, aileme bile danışmamıştım. Yalnızca söylemiştim işte. Hissettiğim sonsuz aşkın bana verdiği yetkiye dayanarak Bertan'ı onaylamıştım. Üstelik işin garip kısmı, bunu yaptığıma pişman da değildim. Daha sonradan pişman olur muydum, işte onu bilmiyordum. Çünkü o kararı vermek yürek isterdi. Yürekli olduğumu iddia etmiyordum. Yalnızca denemek istiyordum. Deneyip görmek, pişman olacaksam da buna canlı canlı şahit olmak istiyordum. Benim artık keşkelerle kaybedecek vaktim yoktu. Keşke, demektense iyi ki demeyi binlerce defa tercih ederdim.

Hava buz gibiydi ama hislerim içimde alevlerle yanıyordu. Hayatımda bundan daha etkileyici hiçbir olayla karşılaşmamıştım. Şu zamana değin o dizilerde ve filmlerde gördüğüm evlenme tekliflerinin fazla abartıldığını düşünürdüm. Hadi canım, derdim ekrana alayla bakarak; o kadar da etkilenmiş olamazsın. Ama anlatıldığından fazlasıydı. Aslında insanı etkileyen şey evlenme teklifi değil de sevdiğin kişiyle evlenme, onunla bir ömür hayatını geçirme fikriydi. Yani en azından ben böyle düşünüyordum.

İstiklal Caddesi'nin ışıklı dükkanlarının arasından sanki alkol almışım gibi arada bir yalpalayarak yürüyordum. O kadar dalgındım ki, çarptığım insanlardan özür dileme ihtiyacı bile hissetmiyordum. Geceyi kaplayan turuncu bulutlardan kar taneleri nazlı nazlı süzülürken kafamı kaldırıp gökyüzüne bakmayı denedim ama gözlerime düşen kar taneleri gökyüzüne bakmamı engelledi. Tıpkı aptal aşıklar gibiydim. Ayaklarım yerden kesilmişti sanki. Sol parmağımdaki yüzük çevredeki ışıkları çalarak parıldarken, yanımdan geçip giden binlerce insan eminim ki deli olduğumu düşünüyordu. Neyse ki bu saçma hareketlerimden ötürü hiç kimseye hesap vermek zorunda değildim.

Bertan'ın da benden farksız olduğunu görmek deli olmadığımın en etkili kanıtı olabilirdi. Ama o benden biraz daha beterdi sanki. Yürüyordu ama nereye yürüdüğünü bildiğini hiç sanmıyordum. Bu hem çok gülünçtü hem de onunla aynı duyguları paylaşıyor olmak çok heyecan vericiydi.

Kalp atışlarımın sesini kulaklarımda duyuyordum. Damarlarımda yoğun bir adrenalin dolanıyordu, buradan eve kadar soluk almaksızın koşmak geliyordu içimden. Ama aynı zamanda da o anları düşündükçe daha koşmadan nefes nefese kalıyordum. Dışarıdan bakılınca titriyordum lakin içten içe de yanıyordum. Aslında gülmek isterken, bir yandan da ağlamak istiyordum. Bayılacağımı hissederken dimdik ayakta olduğumu fark ediyordum. Hislerim adeta birbirine girmişti. Onları şu an için nasıl düzene sokacağımı bilmiyordum. Yalnızca içimdeki karmaşıklığa ayak uyduruyordum. Daha doğrusu ayak uydurmaya mecburdum.

PÂYİDAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin