Gökalp mahallesinde sonsuz aşkın ateşiyle kavrulan iki ayrı ruh...
Almina, geçmişi acılarla dolu küçük bir kadındı. Bir gün ansızın yaşadığı şehir olan Ankara'dan ayrılıp İstanbul'a taşınmış ve yıllar evvel kaybettiği babasının anılarının hâlâ soka...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum! 😘
Multimedya: Belalı (Bertan Kalenderoğlu)
Bunaltıcı İstanbul havasını iliklerime kadar hissettiğim bir gündü yine. Ben de havadan bunaldığım için çareyi eve kapanmakta bulmuştum. Tabi ne kadar doğru bir karar almıştım, orası tartışılırdı. Otur otur neredeyse depresyona girecektim.
Kendime belirlediğim saat aralıklarıyla aksatmadan günde iki kez ders tekrarı yapıyordum. Onun dışında günümün kalan büyük bir çoğunluğunda ya telefonla oynuyor ya kitap okuyor ya da televizyona bakıyordum. Zaten bir süre sonra telefondan midem bulanmış, o çok sevdiğim kitaplar bile bana yabancı gelmeye başlamıştı. Televizyon desem, aptal aşk dizileri veya saçma sapan olayların döndüğü öğle kuşağı programlarıyla doluydu. Yengelerim o öğle kuşağı programları için ölüyorlardı, o ayrı konuydu tabii...
İkisi de her gün aynı saatte televizyonun başına geçer, önlerine çaylarını ve çekirdeklerini alır, çoğu zaman birlikte çekirdek çitleyerek onlara yorum yaparlardı. Hatta öyle heyecanlı yorum yapıyorlardı ki Canan yengemi bıraksak televizyonun içine girer ve oradaki insanları yolardı. Canan yengem, Meltem yengemin aksine deli kadındı. Aslında şeker gibi bir kadındı lakin Laz damarına basıldığı takdirde babasını bile tanımazdı. Has Rize kadınıydı.
Geçenlerde bir altın günündeki tartışmadan dört yaralı çıkmıştı. İkisini Canan yengem, ikisini de Meltem yengem almıştı duyduğuma göre... Hayır yani, Meltem yengem normalde -dedikodu yapmak hariç- sakin bir kadındı, böyle olduğu halde nasıl Canan yengeme uymuştu akıl kârı değildi. En gülüncü de o gün Canan yengemin, Muzaffer ağabeyime laf eden bir kadına ağzını ortadan ikiye cart diye yırtarım senin haspam dedikten sonra, aynı kadının ağzını gerçekten yırtmasıydı! Bunu duyduğum an kulaklarıma inanamamıştım! Tabii bu söylem mahalle kadınlarının bir abartısından ibaretti ama yine de itiraf etmeliyim ki çok komikti. Ayrıca Canan yengemin kurbanı olan o kadına gerçekten çok acımıştım. Misal ben, abartı bile olsa Almina'nın ağzı yırtılmış, diye anılmak istemezdim.
Odamın halısında pandalar gibi yuvarlanırken bağıra çağıra şarkı söylemeye başladım. Canım o kadar sıkılıyordu ki, az önce kendime özene bezene bir makyaj yapmış ve onu en ince ayrıntısına kadar silmiştim. İşsizlik had safhadaydı ve ben yapacak hiçbir iş bulamıyordum. Oysaki arkadaşlarımın hepsinin bir işi vardı. Bense onların aksine evde tıkılıp kalmıştım içeride dedikodu yapan iki yengemle birlikte. Bu durumun benim can sağlığım açısından büyük bir tehlike yarattığından insanların haberi var mıydı acaba?
Yengemler dedikodu yaparlarken adeta bütün mahalle kadınlarının kulaklarını çınlatıyorlardı, ayıptı yahu... Bir de bütün ilgili şahısların dedikodusunu yapmadan önce dedikodusunu yapmak gibi olmasın da diyerek başlamıyorlar mıydı? İşte en tehlikelisi de kesinlikle buydu. Arkasından yedi ceddine sövmeye başlamadan önce en güzel avunma yöntemiydi bu.